Sevgili okurlarım; Kovit 19 aşısı içinde bulunan Antikor (antibody) veya immünglobulin; doğada bulunan maddelerin veya canlılara ait hücrelerin üzerinde bulunan ve vücudumuz tarafından tanınan antijen ismindeki biyolojik maddeleri tanıyıp bağlanabilen karmaşık moleküllerdir.

Buna göre, her bir antikor kendisiyle uyumlu bir antijene sahiptir ve sadece onu tanıyabilir.

Başka bir deyişle, her bir antijene karşı ayrı ayrı antikor üretilir.

Bu anlamda, vücudumuz doğada bulunan hemen her biyolojik maddeye karşı antikor üretebilme kapasitesine sahiptir.

Antikor üretimi oldukça karmaşık bir süreçtir.

Çok çeşitli bağışlık hücreleri ve düzenleme mekanizmalarının kontrolü altında gerçekleşir.

Buna göre, bağışlık sistemimiz bebeklikten itibaren gelişme süreci boyunca, vücuttaki tüm antijenleri öğrenir ve bunlara karşı bağışıklık yanıtı geliştirmez.

Bunların dışında vücuda giren yabancı bir molekül ise hemen bağışlık sisteminin ön hattında yer alan makrofaj isimli hücreleri harekete geçirir.

Antijenler, makrofajlar tarafından özel bir şekilde işlenen bu moleküllerden ayrıştırılır ve lenfositlere sunulur.

Lenfositler ise antijene uyumlu olan bir antikor üretimini başlatarak vücuttaki yabancı moleküllerin antikorlarla bağlanmasını ve atılmasını temin eder.

Vücudumuzda tespit edilen 5 farklı antikor çeşidi bulunur.

Bunlar immünglobulin (Ig) olarak isimlendirilir ve şekil ile fonksiyon bakımında ayrılır.

Sırasıyla IgG, IgA, IgM, IgD ve IgE olarak isimlendirilir.

IgG kanda ve dokularda en fazla miktarda bulunan; anne sütüne ve anne karnındaki bebeğe geçebilen; hastalıklara karşı kalıcı bağışıklığı sağlayan antikor çeşididir.

Aşı sonrası kanda yükselmesi beklenen antikor çeşidi IgG’dir.

Aynı şekilde serum tedavisinde verilen antikordur.

IgA özellikle solunum yolları ile ağız ve sindirim sisteminin duvarlarında birikerek; dışarısı ile doğrudan temaslı bu dokularda zararlı etmenlerin vücuda girmesini önler.

IgM; zararlı etmenle ilk karşılaşma durumunda hızlıca üretilerek bağışıklık yanıtının oluşmasını sağlayan antikordur.

IgD; antikor üretimiyle görevli B lenfositlerin temel bileşenlerindendir.

IgE; parazit enfeksiyonlarına özel olarak üretilir.

Bunun yanında, alerji yanıtının oluşmasından sorumlu temel antikor IgE’dir.

Amacı da; zayıflatılmış mikroorganizmaların veya etmenlerin antijenler sayesinde, hastalık oluşturmadan vücutta antikor üretimini tetiklemektir.

Antikorların vücutta üstlendiği görevler şu şekilde özetlenebilir:

Antikorlar yardımıyla vücuttaki bağışıklık hücreleri, zararlı maddelere kolaylıkla bağlanarak onları imha edebilir veya uzaklaştırabilir.

Antikorlar antijenleri çepeçevre sararak zararlı maddelerin veya mikroorganizmaların etki göstermesine mani olur.

Kompleman sistemi gibi bağışıklık sisteminin hücre dışı elemanları antikorlar sayesinde mikroorganizmaların üzerine yapışarak öldürülmelerini sağlar.

IgA gibi özel antikor türevleri; ağız, mide-bağırsak duvarları, solunum yolları gibi dokularda yerleşerek zararlı etkenlerin daha vücuda girmeden tutulmasını ve atılmasını sağlar.

Gebelikte annenin ürettiği antikorlar; plasenta yoluyla bebeğin dolaşım sistemine geçerek; henüz bebekte gelişmeyen bağışıklık sistemi yerine hastalıklara karşı bebeği korur...

Gebeliktekine benzer şekilde, doğum sonrası anne sütü ile beslenen bebekler; anne sütüne geçen koruyucu antikorlar sayesinde; emzirme dönemi boyunca hastalıklara karşı korunur.