Hayatın temposu giderek artıyor, geçim derdi çoğu insanın gündelik kaygısına dönüşüyor.
Peki bu koşullar altında aşk hala aynı gücüyle varlığını sürdürebiliyor mu?
Bir yanda faturalar, kiralar, artan fiyatlar diğer yanda ise kalbin en saf duygusu sevgi…
Sevgi çoğu zaman yalnızca iki kalbin yan yana gelmesiyle açıklanır. Oysa kalbin attığı yer, içinde yaşadığımız dünyanın gerçeklerinden bağımsız değildir.
Aşk en saf haliyle duyguların buluşmasıdır belki ama o duyguların nefes alacağı alan çoğu zaman ekonominin çizdiği sınırlarla belirlenir.
Bugün şehirlerin yüksek kiraları, market raflarında giderek ağırlaşan etiketler ve iş hayatının yıpratıcı temposu, ilişkilerin görünmez üçüncü kişisi gibi masada yerini alıyor.
Bir zamanlar parkta yapılan uzun yürüyüşler, küçük bir kafede içilen kahvelerle taçlanan sohbetler şimdilerde ‘bütçeye uygun’ alternatifler düşünülerek planlanıyor.
Romantizmin dili kimi zaman hesap makinesinin soğuk rakamlarına takılıyor.
Ekonomi yalnızca cüzdanları değil ruh hallerini de şekillendiriyor.
Gelecek kaygısı çiftlerin konuşmalarında gizli bir gölgeye dönüşüyor.
Maddi sıkıntılar kimi zaman en güçlü hislerin bile üzerine perde çekebiliyor.
Aşkın değeri yalnızca büyük jestlerle ya da pahalı hediyelerle ölçülmez. Bazen yan yana içilen bir bardak çayın, ortak hayallerle örülen bir sohbetin hiçbir fiyat etiketi yoktur. İnsanı hayatta tutan çoğu kez en sade paylaşımlardır.
Bugün koşullar ağır olabilir. Fakat aşk insanı güçlü kılan en eski sermayedir.
Sevgilerimle…
Mail: gamze88karadag@gmail.com