Sevgili okurlarım; Bu yazdığım gerçek bir hikaye.

Bu hikaye’den alınacak çok ders var.

Sokakta limon satan bir Dede’nin hikayesi.

"Dayı" dedim "Bu soğukta sokak ortasında limon satmak zor olmuyor mu?''
"Yok yiğenim." dedi. "İnan, limon satmak, dostu satmaktan, umudu, düşü, gülüşü satmaktan, hayalleri satmaktan çok daha iyidir."

Elleri morarmış, bıyıkları, sakalları buza kesmişti.

Cebinden tütün çıkarıp sardı.

Gözlerine baktım.

Gözleri gülümsüyordu hayata.

Her insan güler ama her insanın gözleri gülmez.

Gözleri gülen insanın hayata dair umutları vardır.

"Peki varsayalım, sen bu limonların hepsini sattın, ne kadar para kazanacaksın ki?

Eline geçen para, bir markete gidip iki torba doldurmana bile yetmez."

"Ah yiğenim" dedi.

"Sen doymaktan bahsediyorsun, ben aç kalmamaktan

İkisi çok farklı şeyler.

Doymak isteyen insanın gözü açtır.

Bizim sadece midemiz aç! Gözün açsa, değil bir kasa, bir tır limon da satsan da, kazandığın para seni doyurmaz.

Mide aç olsun, o iş kolaydır.

Ama bir insanın gözü açsa vah haline!

Sen haklısın, eyvallah.

Belki kazanacağım parayla iki torbayı bile dolduramam ama torbanın dibine bir iki yiyecek atabilirim.

Derler ya 'Bir şey hiçten çoktur.' diye.

Ne olursa olsun, emekle kazandığım boş avuçtan iyidir yiğenim."

Hayatın kodlarını çözmek için insanın yolu, sokaklardan, acılardan, yenilgilerden ve gözyaşlarından geçmeli.

Sırça köşklerde oturanlar, ancak o köşkün duvarlarını yazar.

Hayat türkü barlarda, meyhanelerde, alemlerde değil hayat sokaklarda.

Biz hayatı sokaklardaki limoncu dayılardan öğreniyoruz.

Bu yüzden gün olur tavana, gün olur tabana vururuz.

Sıkıntı yok.

Tamer Dursun...

*****

Günün sözü; Karnı aç olan doyana kadar yer, gözü aç olan ölene kadar yer...