17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’ne sayılı günler kala Adapazarı Belediye Başkanı Mutlu Işıksu kurmaylarıyla birlikte basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısının konusu Mutlu Işıksu başkan seçildikten sonra yaptığı çalışmalar ile bundan sonra yapılacak çalışmalardı. O kısımların bir çoğunu yazdık...

*

Mutlu başkan düzenlediği basın toplantısında “Kentsel Dönüşümü Hep Birlikte Başaracağız” derken. Geçen meclis toplantısında ise Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, “Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesi hazırlanmasında son aşamaya geldik ve en kısa sürede bakanlığa sunacağız. Sonrasında bakanlığın onaylaması halinde kentsel dönüşüme başlıyoruz” açıklaması yaptı.

*

İki başkanın kentsel dönüşüm çıkışıyla birlikte bizde rotamızı ‘deprem ve kentsel dönüşüme’ kırdık. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nden bu güne kadar, 15 Ağustos 2020 gününe kadar tam 7 bin 669 gün, yani 20 yıl, 11 ay, 29 gün geçti. Bu kadar zaman geçince 2 başkanın ‘Kentsel dönüşüm başlıyor’ çıkışı bazı çevrelerce ‘günaydın’ tarzında tepki aldı. Dün bu tepkilere hak verdiğimi değindim ama bir de işin ‘Aması’ olduğunun altını çizdi...

*

Ayrıca “Depremden 21 yıl geçti ve kentsel dönüşüm şimdi mi başlayacak” eleştirilerini çok iyi anlıyorum. Depremden hemen sonra halk arasında ‘Beton Tabutluk’ veya ‘Yorgun Boksör’ diye anılan çok katlı binaların yıkılarak yenisinin yapılması gerektiğini ve halkın 1999 yılında bu yöndeki istediğini kaleme aldık. Çok tekrara düşmemek adına ‘dün ve önceki gün yazdıklarımızı isteyenler buradan takip edebilir’ diyerek devam edelim...

*

Adapazarı yıkılmış, psikolojik olarak herkes bitmiş, Çark Caddesi’ndeki binasını 20 bin TL’ye satmak için müşteri arayanlara ‘kim bu binayı alır’ dendiği o günlerde enkaz altından çıkan bu şehrin insanı ‘Yıkın şu çok katlı binaları” diye inliyordu. İşte o günler bugünün popüler deyimiyle ‘Kentsel Dönüşümün’ tam ama tam zamanıydı. Peki ne oldu! O zamanlar kent inliyordu da ne oldu!

*

Lafı don lastiği gibi uzatmanın anlamı yok. O günlerde, insanoğlu malını mülkünü görmediği o günlerde birkaç kişi hariç kimse taşın altına elini sokmadı. Çok iyi hatırlıyorum. Zamanın İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Sakarya Şube Başkanı Ahmet Erdem gibi birkaç kişi hariç kimse çok katlıların yıkımı veya üzerinden kat alımı için çırpınmadı. Oysa az önce de yazdım. O günler tam zamanıydı...

*

Zamanın hükümeti “Sakarya deprem bölgesi ve çok katlı binaları yıkıyoruz” dese, “Sakarya deprem bölgesi ve çok katlı binalardan 2-3 kat alıyoruz” dese kimsenin “Olmaz” diyecek hali yoktu. Dikkat edin. Çark Caddesi’ndeki bir daire için 20 bin lira isteyip müşteri bulunamayan bir Adapazarı’ndan bahsediyorum. Ama olmadı. Çok katlı binalar için ayağımıza gelen fırsatı teptik...

*

Sonra mı! O zamanlar ayağımıza gelen fırsatı teptikten sonra zaman geçtikçe çok katlı binaların yıkımı konuşulmamaya başlandı. Hatta bırakın yıkımı kat alımı bile konuşulmamaya başlandı. Hatta ve hatta çok katlı binaları konuşmaya kalkanlara tu-kaka yapılmaya başlandı. Günler, aylar geçtikçe çok katlı binalara makyaj yapıp Sakarya Üniversitesi’ne okumaya gelen öğrencilere kiraya verilmeye başlandı...

*

O günleri bir tek ben değil, herkes iyi bilir. Hasarlı çok katlı binalarda kendileri oturmayıp Sakarya’ya okumaya veya çalışmaya gelen ve depremi yaşamayanlara kiraya verildiğini herkes iyi bilir. Hasarlı binalarda oturmanın yasak olmasına rağmen kiracıların oturtulduğunu herkes iyi bilir...

*

Bu hasarlı binalarda oturmanın yasak olması nedeniyle oturanların bu binalardan çıkması için kamu hizmetinin kesilmesi için alınan kararları, bu kararlarla birlikte bu çok katlı ve hasarlı binaların suyu, elektriği, telefonu, interneti kesilmesi için harekete geçen ekiplere tepki gösterenleri de bu kent iyi bilir. O günlerde alınan bu kararlara ‘İnsanları sokağa mı atacaksınız’ algısıyla sırf belediye başkanlarını yıpratmak isteyen gazetecileri de herkes iyi bilir...

*

Tırnak içinde “O günleri ve bu kişileri unutmadık” dedikten sonra devam edelim. 17 Ağustos depremi üzerinden zaman geçtikçe ev sahiplerinin oturmadığı, makyaj yapılarak il dışından gelen ve depremi yaşamayanlara kiraya verilen bu binaların yıkımı veya kat alımı ne zaman gündeme gelse rantında olanlar “Hopp” denmeye başlandı...

*

Yorgun boksör gibi binaları öğrencilere kiraya verip Sapanca, Kırkpınar gibi yerlerde oturanlar, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi üzerinden zaman geçtikçe “Yıkım” sözünü ağzına alana düşman gözüyle bakmaya başladı. Bu kent bunları yaşadı. Peki final ne! Siz o günlerde, o şartlarda, o psikolojiyle, o imkanlarla deprem sonrası yardım için gelen milyon dolarlarla çok katlı binaları yıkamadınız. Kat alamadınız...

*

Peki şimdi ne oldu! Sakarya Büyükşehir Belediyesi ile Adapazarı Belediyesi ‘Kentsel Dönüşüm’ için kolları sıvadı. 1999 yılında sıvanması gereken o kollar şimdi sıvandı. Olması gerekenler şimdi yapılıyor. Yapılmak isteniyor. Ama bazı kesimlerden de ‘geç kaldınız’ tepkisi alıyor. 21 yıl önce yapılması gereken ve kaçan fırsat bugün yapılmak isteniyor...

*

Başkan Ekrem Yüce ile Başkan Mutlu Işıksu göreve geldiği süre belli iken taşın altın gövdelerini koyuyor. Ama birileri de ‘günaydın’ diyerek geç kalındığından bahsediyor. Doğru geç kalındı ama bu her halde iki başkanın suçu değil. Ayrıca birkaç yazı önce de yazdım. Yaşayan canlı bir kentte Kentsel Dönüşüm yapmak kolay mı!

*

Koronavirüs nedeniyle dünya ülkelerinin ekonomileri sarsılırken, altın ve döviz almış başını gitmiş iken, mutfakta etli yemek pişirmek cesaret işi iken bu kentte ‘Kentsel Dönüşüm’ yapmak kolay mı! Dikkat edin. Kentsel Dönüşüme karşı değilim. Tam tersine ‘21 yıl önce yapılmalıydı’ diyorum. O günlerde deprem için gelen yardım paralarıyla bu iş biterdi diyorum...

*

‘Kentsel Dönüşüm bu kentte mutlaka ve mutlaka yapılmalıdır’ diyorum ama ‘bu iş hiçte kolay değil’ notunu ekliyorum. Peki bu iş kolay değil de Kentsel dönüşüm yapılmasın mı! Kolaya mı kaçalım! Tabi ki hayır. Bir kere şunu kafamıza koyalım. Bütün Sakarya, buna bütün siyasi partiler dahil, bütün Sakarya Kentsel Dönüşüm noktasında birlik ve beraberlik içinde olmalıdır...

*

Eğer, kentsel dönüşüm noktasında kent olarak birlik ve beraberlik sağlayamaz isek kaybeden Sakarya olur. Bakın, 2 gün sonra 17 Ağustos depreminin yıldönümü geldi. Tam 21 yıl geçti. Sakarya’da ortalama 30 yılda bir yıkıcı deprem olduğuna göre bu işin osu busu var mı! Bir kere de deprem gibi hayati konuda bir olalım. Birlik olalım. Beraber yol alalım...

*

Çok klasik olacak ama çocuklarımız için güç birliği yapalım. Her olayda olduğu gibi ‘Ama’ demeden taşın altına elimizi koyalım. Sakarya 1967 ve 1999 depremleri yaşadı. Enkaz altında kaldı. Bu acılardan ders almadık. Hiç değişse bu kez kentsel dönüşüm noktasında ‘Ama’ demeden güç birliği yapalım. Bu kez Sakarya kazansın...

*

Devam edecek...