17 Ağustos 1999 Marmara depremin ardından 22 yıl geride kaldı. Yaşadığımız doğa felaketini dün ki gibi hatırlıyorum.

22 yıl önce Marmara adeta dehşeti mahşeri yaşadı. 17 Ağustos 1999 depremi binaları yıkmış köprüleri yıkmış, yangınlar ile yıkılan binalarda canlı canlı sıkışanların sesleri yankılanıyordu. 22 yıl önce öyle ileri teknoloji akıllı telefonlar yoktu.

Sakarya'da 3 bin 891 kişi hayatını kaybetti, bunun yanı sıra 5 bin 180 kişi de yaralandı. Resmi kayıtlara göre Sakarya'da 81 bin 702 konut ve işyeri çeşitli düzeylerde hasar gördüğünün tespiti yapıldı. Bunlardan 29 bin 701'i ağır hasarlı, 22 bin 157'si orta hasarlı, geriye kalan 29 bin 844'ü ise hafif hasarlı olarak kayda geçmişti.

Deprem adeta bir şehri yok etmişti. Sakarya Valisi rahmetli Yener Rakıcıoğlu, Sakarya Belediye Başkanı rahmetli Aziz Duran görevdeydi. Depremde tam ne yapılacağını kimse bilmiyor, o zamanlar sadece sivil savunma var. Depremin ardından arama kurtarma ekipleri, UMKE, acil sağlık hizmetleri ekipleri kuruldu. Afet sonrası en büyük kazanım oldu. Afet durumlarında önemli kurtarma ve acil yardım görevini yerine getiriyorlar.

Hiçbir zaman deprem afetinin yaşanmamasını diliyorum ama ülkemiz ve ilimiz deprem kuşağı üzerinde. 30 yılda bir depremleri yaşamak durumunda olacağız. Bu bağlamda afetlere her zaman hazırlıklı olmak ve can kaybını aza indirebilmek için mutlaka tüm insanüstü kurları hayata geçirmeliyiz. Adına kentsel dönüşüm deyin adına güvenli konut stokları üretmek deyin doğru yerde doğru şehir ve konut deyin ne isim derseniz deyin, deprem öldürmez tedbirsizlik öldürür.

22 yıl önce 16 Ağustos gecesi Yahyalar Mahallesi Emekçi Sokakta Kadıoğlu apartmanın 5 katında yaşıyorum. O gece saat 00:00’da elmas otelinden bir haber konusu ile ilgili ayrılıp eve gelmiştim. Hüseyin Cumalı da Cebeci’den Adapazarı’na yola çıkmış, telsizini aracın üzerinden düşürmüş, cihaz hasar görmüş. Adapazarı’na gelince bana uğrayıp apartmanın önünde yarım saat konuşmuştuk. Cihazın hasar gördüğüne çok üzülmüştü, en çokta onu konuştuk. Sonra konutlarımızda istirahate çekilmiştik.

Gecenin karanlığında evlerin camları kırılıyor, bina sallanıyor, benim üzerime gar dolabın devrilmesiyle yatak arasında sıkıştım. Bina öbür tarafa yatınca ben kurtuldum. Eşime balkona çıkıp oradan salona geçip binadan inmemiz gerektiğini söyledim. Her yer karanlık, mavi bir ışık göğü aydınlatıyordu. Bina bir kez daha balkon tarafından yattı. Biz eşimle kendimizi evin salonuna attık. Deprem olduğunu hala anlamış değilim. Benim aklımda o an yaptığım bir haberden dolayı benim bu eve de oturduğumu bilerek ateş ediyorlar diye düşünmüştüm.

Karanlıkta merdivenleri ayaklarımız ile yoklayarak aşağıya yavaş yavaş indik. Binanın önüne çıkınca her yer âdeta deniz suyu dalgası gibi esniyordu. O zaman deprem olduğunu anladım. Binalar çökmüş, ara sokaklar binaların çatıları yan dönmüş. Oradan geçmek imkansız gibi… Evlerden yaralıların inleme sesi geliyor. Kıyamet kopmuş gibi durum var. Sokaklarda kaçışma başladı. Bizde o kalabalıkla birlikte Kavaklar Caddesi’nden koşarak bu gün’ki Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin bahçesine girdik. Orada kendimizi güvenlik içine aldık, herkes oradaydı. Orada bulunan bir doktordan cep telefonunu kullanmak için rica ettim. Haberci refleksiyle hemen Show TV santralini aradım. Karşıma haber merkezinden bir nöbetçi muhabir çıktı. Hemen Sakarya muhabiri olduğumu söyleyip, ‘Müdürlüleri kaldır, Sakarya’da çok büyük deprem oldu, buraya hemen canlı yayın aracı ve haber ekibi gönderin’ dedim. Halbuki bütün Marmara’da deprem olmuş, ben sadece Sakarya’da zannediyordum.

Sabah olup her yer aydınlanınca yaşanan depremin yıkıcı büyüklüğünü tam gördük. Bu satırları yazarken o anları yeniden yaşıyorum.

Deprem sonrası ben hemen işimin başına geçtim. Show TV canlı yanına aracı valiliğin giriş kısmında ekipteki arkadaşlara kattılar. Sakarya’nın deprem haberlerini, yardım çağrılarını anbean haber yapmaya başladık. Aylarca yıkılan kocaman şehrin yeniden ayağa kalkışını gün gün haberler yaparak Türkiye’mize ve dünyaya duyurduk.

Yaşadıklarımızı kaleme tek tek alsak sayfalar yetmez. Yaşadığımız o acı o üzüntü halen taze. Bugün Serdivan mezarlığında belediyenin düzenlediği anma programıma katıldım. Ardından 17 Ağustos depreminde hayatlarını kaybedenlerin ardından bıraktıkları gözüyaşlı anneleri yakınları mezarın başında gözyaşı dökmesine şahit oldum. İçimiz yandı, yüreğimiz dağlandı. Bir daha bu acıların yaşanmaması için gelecek depremlere daha güvenle hazırlanmak için çok geç kaldık. Kentsel dönüşüm projesi çok iyi proje. Bunu daha da hızlandıralım. Depremlerde canlar gitmesin, genç fidanlar, genç çiçekler sönmesin diye depreme karşı tedbirlerimizi alalım.