Yaşamımızdaki tüm alışkanlıklarımızı, yaşayış biçimlerimizi tepeden tırnağa etkileyen hatta tepeden tırnağa değiştiren COVİD 19’a karşı nasıl korunmamız gerektiği artık herkes tarafından biliniyor ancak yine de bugün gelinen noktada tedbirlerden bahsetmekte fayda görüyorum. 
COVİD 19’dan korunmak için ellerimizi sık sık en az yirmi saniye boyunca bol su ve sabun ile yıkamamız, ayrıca alkol içerikli el antiseptiği kullanmamız gerekiyor. Sebze ve meyvelerin tüketilmeden önce iyice yıkanması; toplu yaşam alanlarının sık sık havalandırması çok değerli bir tedbir olarak karşımıza çıkıyor. Daha da önemlisi bağışıklığımızı güçlü tutacak şekilde beslenerek hareket etmek oldukça elzem. Dünya Sağlık Örgütü de COVID 19’un yayılmasını önlemek için öksürme ve hapşırma sırasında ağzımızı ve burnumuzu tek kullanımlık bir mendil ya da dirsek ile kapatmamızı; bununla beraber ellerimizi gözlerimize, burnumuza ve ağzımıza götürmekten de kendimizi alıkoymak zorunda olduğumuzu söylüyor. Fakat bu korunmayı devamlı yapmak durumunda olmak, sürekli hale getirmek zorunda kalmak insanları bıkkınlığa sürükleyerek kural tanımaz, kuralları uygulamaktan kaçan bireyler haline getirebiliyor. Her ne olursa olsun önlemleri bıkmadan, usanmadan uygulamaktan başka çıkar yolumuz ne yazık ki yok.
    Vaka sayılarının tırmanışa geçmesi ile yakınımızdaki, etrafımızdaki COVİD 19’a yakalanan kişilerin de fazlalaşmasına sebebiyet verdi. En yakınında bu hastalığı görmeye, duymaya başlayan kişilerde haliyle, herhangi bir yerinde en ufak ağrı, en ufak bir halsizlik, ateş, terleme ve benzeri şikâyetleri olan herkesin ister istemez aklına illet hastalığa yakalanıp yakalanmadığı sorusu geliyor. Esasında insanlar böyle bir düşünce içerisinde kalmakta oldukça da haklılar. Anlaşılan bu illete böyle giderse her birimiz yakalanacağız.
    COVİD 19 dün kocaman bir çemberken, Dünya’nın öbür ucu diyebileceğimiz yerlerde iken, çember darala darala memleketimizin en ücra diyebileceğimiz alanlarına kadar geldi. Her geçen gün, hatta her geçen saat çember giderek daralmaya devam ediyor. Âdeta her gün akraba, eş, dost, komşumuzun bu hastalığa yakalandığı haberlerini almaya başladık. Çember bu kadar dar bir hâl almışken, her geçen gün sağlık çalışanları ve sağlık sistemi üzerindeki yük artarken sizlere tavsiyem zorunlu olmadıkça evlerinizden çıkmamanız olacaktır. Sağlık sisteminin ve sağlık çalışanlarının omuzlarındaki yükün her gün artması demek sağlık sistemimizin çok daha kısa sürede çökmesine neden olabilecek derecede tehlike anlamı taşıdığını ifade etmek isterim. 
Kötü günler geride kaldı, şimdi sırada daha kötü günler var dememek için hayatımızı COVİD 19’un ilk günlerinde olduğu gibi yavaşlatmamız gerekiyor diye düşünüyorum. 

Hoşça ve sağlıkla kalmanız ümidiyle…


Ufuk DURSUNOĞLU
İş Güvenliği Uzmanı –İlk Yardım eğitmeni