GÜNDEM

Demokrasi Meydanı'nda '1 Mayıs' mitingi! Açıklama sonrası halay çektiler

Sakarya’da 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü coşkuyla kutlandı. KESK ve TMMOB’un çağrısıyla Salko Camii önünden başlayan yürüyüş, Demokrasi Meydanı’nda gerçekleştirilen miting ile son buldu. Basın açıklamasının ardından meydandaki miting, yerini eğlenceye bıraktı. Katılımcılar, 1 Mayıs işçi bayramını meydanda halay çekerek kutladı.

Abone Ol

Sakarya’da 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, çeşitli sendikalar, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla coşkuyla kutlandı. KESK ve TMMOB’un çağrısıyla organize edilen 1 Mayıs işçi bayramı kutlamaları kapsamında yürüyüş, Adapazarı Salko Camii önünden başladı. Katılımcılar, sloganlar ve pankartlarla Demokrasi Meydanı’na kadar yürüdü.

Yürüyüşe CHP Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent, CHP Parti Meclisi Üyesi Ecevit Keleş, CHP İl Başkanı Oğuzcan Curoğlu ile CHP il ve ilçe örgütlerinin yanı sıra TKP, TİP, İKEP, KESK bileşenleri, DEM Parti Sakarya İl Örgütü, Çark’ın Emekçi Gençleri ve Sakarya Üniversitesi Dayanışması katıldı.

Yürüyüş boyunca “Direne direne kazanacağız”, “Halkız, haklıyız, kazanacağız”, “Özgürlük yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” şeklinde sloganlar atıldı. Katılımcılar hem emekçilerin haklarını hem de demokrasi taleplerini dile getirdi.

Yürüyüşün ardından Demokrasi Meydanında miting düzenledi. Demokrasi Meydanı'nda toplanan kalabalık, burada düzenlenen mitingde bir araya geldi.

1 Mayıs ortak metnini Makine Mühendisleri Başkanı Olgun Özdemir okudu. Basın açıklamasının ardından meydandaki miting, yerini eğlenceye bıraktı. Katılımcılar, 1 Mayıs işçi bayramını meydanda halay çekerek kutladı.

Özdemir, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü için yapılan ortak basın açıklamasında şunları kaydetti: 

"Bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenler, emeğiyle bu ülkeyi var edenler merhaba. İşçiler, kadınlar, gençler, öğretmenler, mühendisler, mimarlar, sağlık emekçileri, hekimlerimiz, çiftçiler, köylüler, demokrasi ve hukuk için, bilimsel eğitim için mücadele ören yurtlarından atılan cezaevlerine gönderilen öğrenciler, güvencesiz ve esnek çalışma dayatılan emekçiler merhaba. Açlık, yoksulluk sınırının altında ücretlere mahkûm edilenler, “geçinemiyoruz" diyenler, işsizler merhaba. Emek, barış, demokrasi, eşitlik, özgürlük, kardeşlik, laiklik, adalet mücadelesi verenler merhaba. Sermayenin ve tek adam rejiminin kuşatmasına karşı demokrasiyi ve demokratik hayatı savunanlar merhaba. Bize dayatılan bu vahşi sermaye düzenine karşı işini, ekmeğini, deresini, zeytinini, tarlasını, ormanını, ülkesini ve geleceğini savunanlar merhaba. Şiddete, ayrımcılığa, tacize, tecavüze, yok sayılmaya karşı "emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir" diyen kadınlar merhaba. Savaşa karşı barışı; eşit, özgür ve bir arada kardeşçe yaşamayı savunanlar merhaba...

Bugün 1 Mayıs! Sesimiz, mücadelenin ateşi ve coşkusuyla hep bir ağızdan çığlığa dönüşüyor! İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs, ülkemizde güçlü bir tarihe sahiptir. Tüm engellemelere, yasaklamalara, baskılara rağmen, başta taksim olmak üzere ülkemizin meydanları dünyanın en kitlesel 1 Mayıslarına tanık olmuştur. 1 Mayıs herhangi bir miting değildir. 1 Mayıs, dünyanın her tarafında, beş kıtada yüzlerce ülkede kutlanan, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Yılın 365 günü ezilen, sömürülen, horlanan, yok sayılan milyonlar, 1 Mayıs alanlarında kendilerini ifade eder, taleplerini, umutlarını, tepkilerini omuz omuza paylaşır. 1 Mayıs, tüm değerleri üreten işçilerin ve emekçilerin bugüne dair itirazlarını ve yarına dair hedeflerini beyan ettiği gündür. 1 Mayıs alanları, yüz binlerin birbirlerine ve tüm dünya işçi sınıfına yüzünü döndüğü ve elini uzattığı alanlardır. Bizler bir tarihin taşıyıcılarıyız; onu yaşatmak ve büyütmek için buradayız.

Ben de bu coşkuyla hepinizi 1 Mayıs tertip komitesi adına saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum ve onurlu mücadelemizde hayatını kaybetmiş tüm yoldaşlarımızı sevgiyle saygıyla anıyorum. Düşen her karanfile, akan her gözyaşına, kaybettiğimiz tüm arkadaşlara sözümüz var. Bu ülkeyi yeniden kuracağız!
Ekonomik kriz, işsizlik, zamlar, pandemi, yangınlar ve deprem felaketleriyle birlikte ülkemizde insanca yaşamak bir yana, hayatta kalmak bile her gün zorlaşıyor. Bu düzen, toplumun işini, aşını, geçimini ve sağlığını korumuyor; aksine tehdit ediyor. Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini üreten bizleri eziyor. Bu düzenin çarkları, zengini daha zengin etmek, bankaların kasalarını doldurmak, şirketleri ihalelerle beslemek üzere kurulmuş. Bu düzenin çarkları, sermayeye sömürecek ucuz emek, yağmalanan doğa, talan edilecek kentler yaratmak üzere dönüyor.

Bizler bu ülkenin kaynaklarının herkese yeteceğini biliyoruz; yeter ki çetelerin üzerine çökmesine müsaade edilmesin. yeter ki ürettiklerimiz bir avuç azınlığa –sermayeye- peşkeş çekilmesin, savaş ve rant politikalarına harcanmasın. Yeter ki ülkeyi yönetenler siyasi rakiplerini alt etmek için ülkenin döviz birikimini bir gecede harcamasın. Sermayenin, tarikatların ve emperyalist merkezlerin kuşattığı bu düzende emekçilere vaat edilen tek şey sömürüdür. İşçi sınıfının kanı ve alın teriyle ayakta duran bu sömürü düzeninin içinde bir çözüm yoktur. Düzen içi çözümlerle, seçim makyajlarıyla, “daha az kötülerle” bu ülkenin emekçileri kurtulamaz. Emekçilerin çıkarı düzen siyasetinin yancısı olmakta değil, bu düzeni kökten reddetmekte yatar. Halk işe, ekmeğe, insanca bir yaşama olduğu kadar demokrasiye, adalete ve hukuka da aç. Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor. Hakkını arayan ve gerçekleri söyleyen herkes bu düzenin hukuk dışı zorbalıklarıyla karşı karşıya kalıyor. Bu düzenin devamı için demokrasinin son kırıntıları ortadan kaldırılıyor, seçme ve seçilme hakkımıza dahi el uzatılıyor. Bu düzenin kışkırttığı cinsiyetçilik, ırkçılık, mezhepçilik ve savaş politikaları ülkemizin ve halkın geleceğini çalıyor. Memleketin en kritik eşiğinde, cumhuriyet tarihinin en derin krizinin, yoksulluğunun yaşandığı günlerde duyulmayan, duyulmadığı gibi üzeri örtülmeye çalışılan tek ses halkın, emekçilerin sesidir... Aslında herkes biliyor ki suretinin kaldığı bu karanlığı götürecek olan da yeni bir memleketi kuracak olan da halkın muhalefetidir.

Toprağına, deresine sahip çıkan köylüler, yoğun çalışma saatlerine, şiddete, mobbinge rağmen kamu hastanelerinde hekimlik yapmaya inatla devam eden, parasız sağlık hizmetleri için mücadele eden hekim-hemşire, üniversitesine sahip çıkan öğrenci, insanca yaşam için sendika hakkı için mücadele eden işçi, yaşamına dokunduğu her çocuk ve tüm çocuklar için mesleğini, haklarını, çocukların eğitim hakkını savunan eğitimciler değiştirecek memleketi. Mülakatlarda elenip atanmayan öğretmeyenler, açlık sınırının altında maaşlarla ölüme terk edilen emekliler, yat yakıtlarının 3 katı yakıt fiyatıyla traktörünü çalıştıran çiftçiler değiştirecek makûs talihimizi! Şimdi meydanlarda olmanın, korku imparatorluğuna teslim olmayan milyonlar olduğumuzu, emeğimizin hakkını alacağımız günleri ellerimizle kuracağımızı, bugünden yarına yaşamı örgütlemenin kararlılığını haykırmanın zamanı... Çok açık ki ülkemizde tüm alanlarda yaşanan yıkımın sorumluları: laikliği, bilimi yok sayanlar, memleketi tarikatlar ve cemaatlerle kuşatanlardır. Kamusal eğitimden sağlığa, barınma hakkına kadar halkın haklarını gasp edenlerdir. Memleketin derelerini, dağlarını, topraklarını, emeğin ve emekçilerin haklarını emperyalist, kapitalist güçlere peşkeş çekenlerdir. Yaşanan süreçlerde gördük ve bugünlerde görüyoruz ki devletin kurumları çökmüştür. İşçiden alıp patronlara verdiler; fakirden çalıp zenginin kasasını doldurdular. Dar gelirlilerden alıp rantiyeye kaynak aktardılar; Rant için kentleri ve doğayı betona boğdular, doğal afetleri felakete çevirdiler. Sözün özü, evet, ülkeyi bir şirket gibi yönettiler.

Tarihteki tüm kazanımlar sınıflar mücadelesinin, toplumsal mücadelenin eseridir. Tarihin en karanlık dönemlerinde, karanlıkla baş etmenin tek yolu halkın, emekçilerin örgütlü gücüdür. Memlekette rüzgâr her dönemden daha güçlü şekilde emekten, sınıftan, kamuculuktan, laiklikten yana esiyor. Doğanın, yasam alanlarımızın, emeğin bir avuç sermaye tarafından fütursuzca sömürülüp, yaşamın yok edildiği günümüzde kapitalizmin doğayı, doğal varlıkları ve yaşamı metalaştırarak sömürmesine, yaşam alanlarını yok etmesine karşı doğanın, insanın, hayvanların ve tüm canlıların yaşam haklarını Kaz Dağları’ndan Akbelen'e, Akkuyu'dan Deştin'e, Cerattepe'den Kızılcabük'e Munzur'dan Köyceğiz'e savunuyoruz. Bugün, iklim krizini derinleştiren bu sömürü düzenine karşı dünyanın dört bir yanında harekete geçen gençlerin, yoksulların, emekçi halkın sesine ses katma günü. Bugün doğayı, insanlığı, yaşamı ve geleceği işgaliyle yok eden her türlü zorbalığa, zalimliği karşı direnerek, doğayı ve yaşamı yeniden kazanma günü. "havamızı, suyumuzu, toprağımızı kirleten, sağlığımızı bozan, iklim krizinin iklim felaketine dönüşmesine sebep olan fosil yakıtlardan adil bir geçişle, emekçileri hak kaybına uğratmadan kurtulma günü"

Biz işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, tüm sömürülenler, yoksullaşanlar ve ezilenler olarak bu düzeni değiştirme 86 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var. Bizler; emeğin sömürülmediği, %1'in değil %100'ün mutlu yaşadığı, sendikal hak ve özgürlüklerin, örgütlenmenin, hak arama yollarının açık olduğu, grev hakkının engellenmediği, herkesin güvenceli, kadrolu çalıştığı bir işinin ve insanca yaşamaya yetecek bir ücretinin olduğu, gazetecilerin, sendikacıların, sanatçıların, akademisyenlerin belediye başkanlarının, siyasi rakiplerinin, gençlerin ve öğrencilerin hapse atılmadığı, KHK ve fiili OHAL rejimine son verildiği, ekonomik krizlerin, salgınların, depremlerin, afetlerin faturasının halklarımıza ve emekçilere kesilmediği, kimsenin kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı 2.sınıf yurttaş muamelesi görmediği, kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı, eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hâkim olduğu, düşünce ve ifade özgürlüğünün suç olarak görülmediği ve cezalandırılmadığı, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu bir gelecek ve ülke için mücadeleye devam edeceğiz. Biliyoruz ki, böyle bir dünya ve ülke mümkündür. Geleceğe ve umuda birlikte sahip çıkabiliriz. Birleşirsek, örgütlenirsek, değiştirebiliriz!

Sözlerimizi bitirirken... Bugün burada bulunamayıp tarlasında, fabrikasında, iş yerinde olan emekçilere selam olsun! Evlerine hapsedilen, ücretsiz köle gibi çalıştırılan ev işçisi kadınlara selam olsun! Emek mücadelesi veren Türkiye işçi sınıfına selam olsun! Bu meydanlardan bir kez daha haykırıyoruz: tüm değerleri üreten biziz, yöneten de biz olacağız! Demokrasi kazanacak, adalet kazanacak, barış kazanacak, kardeşlik kazanacak, emek kazanacak, bu ülke kazanacak, bu halk kazanacak, biz kazanacağız! Sizleri 1 Mayıs tertip komitesi adına bir kez daha selamlıyor, saygılar sunuyorum."

{ "vars": { "account": "UA-158639220-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }