Ekonomi deyince artık dünya konjektöründe Türkiye’nin olumlu ekonomi çalışmalarının konuşulur hale gelmesi pandemi döneminde bir nebze olsun bizi sevindiriyor. Evet, dünyada ters giden bir ekonomik bir gidişat var. Kimse aksine iddia edemez, âmâsı var! Bunu da bilmek gerekir.

Dünya ekonomistlerin gelenine baktığımızda küresel ekonomik aktörlerin iz düşümü gibi hareket etmeleri ayrıca yan aklı ve yan cebinde yaşamaktan keyif almaları Küresel-eko yakıştırılmasından hiçbir zaman gocunmamaları paracı-ekonomistler ismi altında yer alma yarışını tercih edenlerle dolu olması gösteriyor ki daha ileride sorunların büyüceği gerçeğini doğurmakta bu zümrede olan uzman kişilerin senfonik söylemleri hep aynıdır.

Bitiyoruz, batıyoruz gibi tutarsız algılarla ülkeleri dizayn etme çabalarını da ortaklık yaptıklarını fark edersiniz o kadar ileri gitmeye başladılar ki dünya sahnesinde ekonomik olarak dibin altında yer alacağımızı söyleyen uzmanlar türediler. Tabii istisnalar hariç yerli ve milli ekonomistlerimiz yok değil lakin onlar da maalesef dış kaynaklı bazı ekonomistlerin verilerin üzerinden hareket etmek zorunda kalıyorlar. Kaynak ve argüman bakımından yeteri okumalar yapamama ve cesaret kırılganlığı görülüyor.

Türkiye olarak eğer ekonominin üzerinden oynanan oyunun içinde yer alma isteğimiz veya oyun bozucu olmak arzumuz varsa ekonomimizi de yerli-ekonomistler kavramının içerisine dâhil etmek zorunluğu artık gün gibi aşikârdır. Eğer kendi ekonomistlerimizi yetiştiremezsek veya var olan geçmiş tarihli krizlerin oluşum nedenlerine gözden geçirmezsek ve buna benzer dünya ekonomisinde olan bitenleri analiz etme yoluna yönelmez ve ders çıkarmazsak geçmişte yaşadığımız buhranlı ekonomik yıllara tekrar ülkece sürüklenebiliriz.

Hatırlayınız, 90’lı yılların ortasında başlayan ekonomik sıkıntı 2001’de tamamen kendini göstermiş ve elimiz kolumuz bağlı bir şekilde olacaklara bakmakla yetinmek zorunda kalmıştık. Oysa o dönemin ekonomistleri olayları doğru okuya bilseydiler ve vay vaylarla vakit tüketmeseydiler belki de şuan daha farklı bir ekonomiye sahip olabilirdik. Maalesef batı ekonomisi hayranlığının kurbanı olmak böyle bir neticeyi doğurmuştur. Enteresandır. Suçlu gene batının yanında yer almayanlar olmuştur. Oysa krizin farklı yönleriyle başını çeken IMF çok masum bir tavır takınarak bize ekonomik düzlüğe çıkaracağını ifade etmiştir sonrası malumunuz. Binlerce esnaf kepenk kapatmış ve milyonlarca insan işsiz kalmıştır. Bu operasyon o zamanın tek kutuplu bir operasyondur aslında maksat belli zümreleri zengin yapmak halkı her zaman olduğu gibi fakirleştirme çalışmasıydı, bu güne bakarsak dünya pan-ekonomi dönemini atlatmaya çalışıyor. Peki, dünya ekonomisi neden bu duruma düşürüldü evet tahmin ettiğiniz gibi kiralık ekonomistler vasıtasıyla, bu durumun idrakine varamayan ülkeler ekonomisinin verdiği reel refleksler yerine batıcı kurtarıcılarının öngörülerine saplanarak yenidünya düzeninin dışında kalmayı tercih ederek yok olup gidecekler.

Türkiye tam bu noktada ekonomik tarihini yeniden gözden geçirerek analizler yapmaya başladığını görmekteyiz. Krizleri fırsata çevirmenin manivelasını kullanarak tüm sert ekonomileri yerinde müdahalelerle detente ederek pozisyon belirliyor ve karşılık olarak kısa vadede üst üste ekonomik paketleri devreye sokarak yerli ekonomik hamlelerle ve yeni Pazar arayışların desteğiyle yol almaya devam ediyor. Pandeminin etkilediği şu süreçte dış ekonomi politikalarından ödün vermeyerek Suriye ve Libya’da siyasi ve ekonomik alanda ben de varım diyerek uluslararası arenada yerini alıyor.

Son olarak sağlık sektöründe yerli ve milli olan yoğun bakım solunum cihazlarını sağlık envanterine katmakla yetinmeyerek dış ülkelere pazarlamayı başarabiliyorsa; ayrıca milli savunma hamlelerini 2020 envanterine ilk sıralarına taşıya biliyorsa bakıldığında dış gözle ve iç gözle karşımıza güçlü bir Türk Silahlı Kuvvetleri duruşu ortaya çıkıyorsa ne demek istediğimi anlamış olduğunuzu varsayıyorum.