Pandemi olarak ilan edilen koronavirüs nedeniyle ekonomik anlamda büyük sıkıntılar yaşanırken, Çin'in Wuhan şehrinde patlak veren ve dünya geneline yayılan koronavirüs, Mart ayında ülkemizde görüldü. Koronavirüsü, herkesin hayat akışını, sağlığını, işini ve eğitimini de değiştirdi.

Geçtiğimiz haftalarda döviz ve altındaki dalgalanmayı kaleme aldığım son yazımda ironi yaparak, “Bizi Avrupa birliğine almadılar, bizde paralarını yasaklayalım” diye yazdım. Yazdığım yazıya herkes kendi penceresinden bakmış. Sanki ben hayat pahalılığı yok, ekonomi iyiye gidiyor yazmışım gibi, yorum üstüne yorum yapıldı. Eleştiri tabi ki olacak kimseye bir söz edemem.

Ekonomiye bakarsak petrol ve altın fiyatları farklılık gösterirken, en büyük etken durağan ekonomi. Bunun nedeni de pandemi salgını nedeniyle dünya da üretimin azalması. Kısıtlı tüketime rağmen hayat pahalılığı var oluşu ve ekonomik politikaların uygulanış biçimleri etken rol oynuyor.

Artan işsizlik ve ihracattaki daralma, tarımda üretim maliyetinin artması, tarımda üretimin daralması sofralara zam olarak yansıyor. Her halükarda asgari ücretle çalışanlar ve emekliler geçim sıkıntısı çekiyor. Pazarda file doldurmak artık birkaç yüz TL’ye mal oluyor. Haftalık ya da aylık gıda ihtiyacını giderebilmek için markette alışveriş yapmak çok yüksek meblağlar tutuyor.

Ekonominin ateşi, mutfaktan, pazardan baktığımızda belli oluyor. Hatta doların 7,40, Euro’nun 8,77 olması piyasalardaki satışa sunulan tüm kalem fiyatlarına yansıyor.

TÜRK-İŞ, Mayıs ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını 2 bin 438, yoksulluk sınırını ise 7 bin 942 lira olarak hesapladı. Bugün asgari ücret 2 bin 300 TL. İşçi emekli aylıkları asgari ücretin altında. Memur emekli aylıkları ise asgari ücretin üzerinde.

Önümüzdeki yıllarda asgari ücretin artırılması, emekli aylıkların asgari ücretle sabitlenmesi gündemini sıkça duyar olacağız. Emekli aylıkların, asgari ücretle eşitlenmesi kaçınılmaz olacak. Eğer bu uygulanırsa eskiye oranla emeklilerin bir nebze nefes almasının yolu açılabilecek.