//Esra Solmaz-Selen Saatli//

Ender Düşünce Platformu, 2019 yılından bu yana, her 18 Ağustos'ta şiddet suçlarına karşı mücadele etmek ve insan haklarının ne olduğunu hatırlatmak adına Adapazarı Kültür Merkezi (AKM) önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Basın açıklamasını Ender Düşünce Platformu adına Semi Yılmaz ve Gizem Değirmenci okudu. 

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Her 18 Ağustos’ta bu alanda toplanırken, bu seneki etkinliğin sonuncusu olmasını diliyor ve mücadelemizin, şiddet suçlarının olmadığı, hepimiz için hür; hakça eşit ve aydınlık günlere ulaşmasını temenni ediyoruz.

Kadına karşı şiddet ile mücadele, birçok platformun desteği ve kamuoyunun büyük bir kesimine ait tepkilerle, geçmişten bugüne daha büyük kitlelere ulaşmış ve yine geçmişten bugüne daha fark edilir bir durum haline gelmiştir. Ancak tüm bu çaba, söz konusu vahşetin her geçen gün büyüyerek önümüze çıkmasına engel olamamıştır. Bu ülkenin insanları, sıradan bir günlerinde yemeklerini yerken “anne” diye çığlık atan çocukların seslerini, “yalvarırım, dur artık” diyen kadınları ve “vurmayın artık, öldüm” diyen erkekleri duyar ve görür hale gelmişlerdir. Ancak bu olayları daha da dayanılmaz yapan şey, yine bu toplumun söz konusu hadiselere alışmış olmalarıdır.

Söz konusu insan olduğunda temel dayanak noktamız olan İnsan hakları evrensel bildirgesinde bahsedildiği üzere; 

Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, bu Bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir. 

Bir insanın bu haklardan muaf olarak yaşaması söz konusu dahi olamaz. Buna rağmen, yalnızca 2021 Ocak ayından bugüne öldürülen kadın sayısı 225 olarak kayıtlara geçmiştir. Geçtiğimiz günlerde, öldürülen, şiddet gören, taciz ve tecavüz edilen kadınların sesi olabilmek için gazeteci olmak isteyen Gülendam Haytaoğlu gibi nice kadınlar maalesef bu vahşetin kurbanı olmuşlardır. Hayalleri, umutları olan kadınlar, bazılarının isimleri bulunamamış kadınlar, tartışmalarından sonra kesici aletlerle öldürülen kadınlar, boşanmak istedikleri için ateşli silahlarla canına kast edilen kadınlar olmuştur. Dile kolay bu sayı sadece kadınların sayısı. Şiddet suçuna kurban gidenlerin sayısı, ya da zarar görenlerin sayısı ise saymakla bitmez. Milletinden dolayı ırkçılığa uğrayan, desteklediği takımdan dolayı hayatını kaybeden ve tercihlerinden dolayı zulme uğrayan herkes için buradayız sadece kadın cinayetlerine karşı koymak için değil, şiddet gören tüm canlar adına burada bulunmaktayız. 

Günlük hayatta maruz bırakıldığımız sözler ve tavırlar kadınların sosyal yaşamda yer almasına engel teşkil etmekte ve birey olarak muhtaç ve aciz olarak anlaşılmasına sebep olmaktadır. İnsanların düşüncelerini, isteklerini belirttiklerinde şiddete maruz kalmaları veya bastırılmaları, fiziksel ve psikolojik olarak şiddete maruz kaldıklarını gözler önüne sermektedir. Şiddetin böylesine sarsıcı sonuçlarını gördüğümüz bir yerde özgürlükten söz etmek maalesef mümkün değildir. Dünya Ekonomi Forumu (World Economic Forum) (WeForum) tarafından düzenlenen 2021 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporunun sonuçlarına göre, toplamda 153 ülkenin bulunduğu raporda, ülkemiz bir yıl içerisinde 3 sıra daha düşerek 133. Sıraya gerilemiştir. Bu sıralamanın en önemli sebeplerinden biri, kadının hayattaki yerinin çoğu zaman “göstermelik” olmasıdır. Müjde olarak duyduğumuz haberlerde dahi “belki bayanlardan bile” gibi değersizleştirici ifadelerle karşılaşmak, bu eril dilin yıkıcılığının bir örneğidir. Bizler toplumda kadının yerini, yalnızca sembolik bir temsil olarak görmek istememekteyiz. Aksine gerçekten hak edenin hak ettiği yere geldiği bir ülke görmek en büyük hayalimiz. Hiçbir mesleğin veyahut hiçbir rütbenin bir cinsiyeti olmamalıdır. Oysa kendi dilimize ataerkil üslupla yerleşmiş olan çoğu geleneksel kalıp ve kullanım, birçok şiddet türünün üstünün örtülmesine sebep olmaktadır. Kullandığımız dile dikkat etmememiz, uygulanan şiddetin normalleştirilmesine sebebiyet vermektedir. “Adam gibi” “Karı gibi” ifadeler dilimize yerleşmiş olup, gençlerimizin istemeden de olsa bunları kabul edip boyun eğmesine sebep olabilmektedir. 

Bugün burada asıl bulunma sebebimiz, şiddetin her türlüsüne karşı olduğumuzu belirtmek ve dünyada mazlum olan her çocuk, kadın, erkek, eşcinsel insanların ve hayvanların yanında olduğumuzu göstermektir. Tepkimiz, göstermelik davrananlara, hak yiyenlere, şiddeti makul gösterenlere ve başkasının yaşam hakkına saygı göstermeyenleredir. Bizler üç senedir burada toplanmakta ve şiddete karşı yasal sorumlulukların yerine getirilmesini talep etmekteyiz. İstanbul sözleşmesinden çıktığımızdan bu yana geçen beş ay içerisinde hala daha kadın cinayetleri ve şiddet suçlarına karşı bir çalışma yapılmamıştır. Gerekli çalışmalar yapılmadığı için, katiller tekrar can almaya devam etmektedir. Devlet bu konu hakkında gerekli caydırıcılığı sağladığı taktirde, şiddet suçlarının büyümesi önlenebilir. 
    
Son olarak bu toplantıda dile getirilmelidir ki, her türlü şiddet suçtur ve bu suçun toplumsal değerler kisvesi altında örtülmemesi gerekmektedir. Bu nedenle, şiddetin karşısında olmak, bizler için temel insani sorumluluklardan biridir. Bu dünyada hep birlikte dostça ve kardeşçe yaşayabileceğimizi kamuoyuna hatırlatmayı bir kez daha borç biliriz. 

Unutmayın! Hangi inanca sahip veya mezhebe bağlı olursanız olun, haksızlığa sessiz kalmak zulmün yanında olmaktır. Zaman, akılsız öfkeyi bırakıp, bilinçle ve sevgiyle hareket etme zamanıdır. Birlikte daha güzel yarınlar inşa etmenin umuduyla sizleri sevgiyle selamlıyoruz.