Özkoç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, ABD Başkanı Biden’ın, 1915’te yaşanan olaylarla ilgili “Ermeni Soykırımı” nitelemesini kullanmasını bir kez daha kınadı ve özetle şunları söyledi:
“Biden’ın ifadesi, tüm Türkiye’de infial yarattı. Konuyla yıllardan beri ilgilenen tarihçiler, akademisyenler; bununla ilgilenen diplomatlar ve bu konuyu Türkiye’nin tezini savunan dünyadaki tüm bu konuda emek vermiş insanlar, hayal kırıklığı yaşadılar. Biden, başkan olduğundan beri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp da bir telefon görüşmesi yapmadı. Bundan büyük bir rahatsızlık duyan Erdoğan, kendisinin Biden tarafından arandığını duyunca hemen telefona koştu ve kendisine verilen ültimatomu 1,5 dakika boyunca dinledi. 

“ERDOĞAN’DAN 3 GÜN ÇIT DİYE BİR SES ÇIKMADI”
Konuşması sırasında Ermeni soykırımı ifadesini kullanacağını söyleyen Biden, karşısında hiç sesini çıkartmadan dinleyen Erdoğan’a kafasındaki her şeyi söyledi ve telefonu kapattı. Daha sonra “Ermeni soykırımı” kelimesini kullandı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 3 gün boyunca çıt diye bir ses yok. Türkiye ayağa kalktı, Türkiye'nin dostları ayağa kalktı ama AKP tarafı "biz bu işi nasıl çeviririz de muhalefete bu suçu da yamar, bir algı yaratırız" telaşı içerisinde hareket ettiler. 

“KAFTANCIOĞLU’NUN ÖYLE BİR TWİT’İ YOK, HUKUKİ YOLLARA BAŞVURDU”
İlk önce İstanbul İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu'nla ilgili bir iftira kampanyasına başladılar. Kendisinin daha önceden böyle bir tweet attığını ve Ermeni soykırımını desteklediğini ifade ettiler. Oysa ki Canan Kaftancıoğlu'nun böyle bir tweeti hiçbir zaman olmadı. Kendisi attığı tweet’lerin arkasında duran bir insandır ve partimizin il başkanıdır. Ama böyle bir tweeti olmadığını yasalarla da ispat etti. Birileri montaj yaptılar ve bunları televizyonlarda yayınlayarak, sanki Canan Kaftancıoğlu böyle bir şey söylemiş gibi bir algı ortamı yaratmaya çalıştılar. Sayın Canan Kaftancıoğlu onlarla da ilgili makamlara başvurdu, hakkını, hukukunu savundu. Yani biz Cumhuriyet Halk Partisi ailesi olarak kendimizden eminiz. Biz sözümüzün arkasında, bütün aile dimdik duruyoruz. Üyesinden, il başkanına kadar hepimiz ne söylediysek aynısını söylüyoruz. Biden'ın soykırım sözlerini şiddetle kınıyoruz. Biden'ın sözlerine destek veren siyasi parti, kişi, kurum, devletleri de şiddetle kınıyoruz.

“AKP’Lİ BELEDİYE BAŞKANI AÇIKÇA ÖZÜR DİLİYOR”
Ama bizde böyle bir sıkıntı yokken, Adalet ve Kalkınma Partisi'nde soykırımı destekleyen bir kişi var. Bu soykırımla ilgili özür dileyen de bir kişi. Ben sehven Kepez Belediye Başkanı demiştim, düzeltiyorum, kendisinden de özür diliyorum. AKP'li Keskin Belediye Başkanı bu konuyla ilgili bir açıklama yaptı ve şöyle dedi: Ermenilere soykırım yapılmıştır. Özür diliyorum. Bu söylenenlere karşı Erdoğan suskun, AKP suskun, belediye başkanı suskun. Bununla ilgili video kaydını ben bugün kendi twitter hesabımdan paylaşacağım. Basın mensubu arkadaşlarımız bu twiti alarak kullanabilirler. AKP’li Keskin Belediye Başkanı Dede Yıldırım’ın 2015 yılında söylediği sözlerin karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan neden ses çıkartmıyor? Perguleci Fahrettin neden ses çıkartmıyor? İçişleri Bakanı neden ses çıkartmıyor? 

“CHP DİMDİK SÖZLERİNİN ARKASINDA, SİZ MİYAVLAYAN SESİNİZLE TARİHE GEÇTİNİZ”
Şu kadar açık söylemiş: “Dünyanın çeşitli şehirlerinde 1915 Olayları, yani Ermeni katliamı olarak bahsediliyor da. Bu Türkiye'nin bir ayıbı ama bizler yaşamadık, sizler yaşamadınız. Yapanlar yanlış yapmışlar. Tabii ki özür dilenmesi lazım. Ben özür diliyorum." Sen neden özür diliyorsun? Niçin özür diliyorsun belediye başkanı? Canan'a iftira atanlar niçin özür dilediğini, bu "özür diliyorum" diyen belediye başkanını yazmıyorsunuz. Bana basın mensubu olarak soru soranlar, televizyon muhabirleri, sorduğunuz kanallar niçin bunu yayınlamıyorlar? Neden kimsenin sesi çıkmıyor? Çıkmaz, çünkü Cumhuriyet Halk Partisi dimdik söylediklerinin arkasında duruyor. Sizse kükreyen sesiniz değil, miyavlayan sesinizle tarihe geçtiniz. Tarih sizi hiçbir şekilde affetmeyecektir.”

“CEVAP VERİN; DESTEK NEREDE?!”
Engin Özkoç, iktidarın salgınla mücadele kapsamında 17 günlük kapanma kararı aldığını ancak vatandaşların bu süreçte yaşamını idame ettirebilmesi için sosyal destek açıklanmadığını belirterek, dünyada hiçbir ülkenin sosyal destek olmadan kapanma kararı almadığına vurgu yaptı.
Özkoç, özetle şöyle konuştu:
“Yaklaşık 17 günlük kapanma kararı alındı. Destek, destekle ilgili bir şey var mı? Bu destek nerede’nin arkasındaki saraya atıfta bulunuyorum. 17 gün kapanacak, neden? Lebâleb kongrelerden dolayı. Yasaları tanımadığın için, yaşam hakkını tanımadığın için, sadece kendi siyasi çıkarlarını düşündüğün için… 1 Mart'tan bu yana 10 bin 138 kişi öldü. O ölenler de senin de payın var. Aradan 13 ay geçti, en başta kapatman gerekiyorken, kapatmadın. Ama şimdi lebâleb kongrelerden dolayı hastanelerde yatak yok, aşı yok. Sıkıntı büyük. 

“KAPATIYORUM DEDİN, DÖNDÜN ARKANI SARAY’INA GİTTİN”
Çıktın;  "Kapatıyorum. Allah yar ve yardımcınız olsun" dedin ve döndün arkanı nereye gittin? Saraya gittin. Peki, bu ülkenin sana verdikleri vergilerle dolu olan kasadan 128 milyar doları yandaşlarına sattın. Peki, millet ne yiyecek? Millet karnını nasıl doyuracak ve çocuklarını nasıl doyuracak? Hiçbir ülke sosyal destek sağlamadan bir kapanmaya gitmedi.“

ATILMASI GEREKEN ADIMLAR
Özkoç, borç yükü altındaki vatandaşların desteksiz bir kapanma sürecini kaldıramayacağını belirterek, atılması gereken adımları şöyle sıraladı:
“Gündelik çalışanlardan başlamak üzere, işsizlere, düzenli bir kazancı olmayanlara, tüm yurttaşlarımıza kampanya süresince nakit hibe desteği yapılması gerekiyor. 
Kapanan iş yerlerinin ciro kayıplarına uygun olarak bir destek yapılması gerekiyor. Çalışanlara asgari ücret üzerinden, asgari ücret tutarında bir desteğin muhakkak sağlanması gerekiyor. 
Vergi ve SGK primlerinin muhakkak ödenmesi gerekiyor. 
Kapanma döneminde ödenmesi gereken borçların, çeklerin tarihlerinin ertelenmesi gerekiyor. 
Hiçbir vatandaşımızın borcu nedeniyle elektrik, doğalgaz kesintisine maruz kalmaması gerekiyor. Çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine borçlarının en az bir yıl ertelenmesi gerekiyor. 
Yap-işlet-devret modeline göre yaptırılan tünel, köprü, havaalanları için 2021 yılında yapılması gereken ödemelerin en az 1 yıl ertelenmesi gerekiyor. Garanti ödeme tutarları, sözleşme tarihindeki kurdan Türk Lirasına muhakkak çevrilmesi gerekiyor.  
Kapatılan esnaf ve sanatkarların işyeri kirasının devlet tarafından karşılanması gerekiyor. 
Bankacılık kayıtlarıyla ilgili sicil affının muhakkak getirilmesi gerekiyor. 
Nafaka hariç icra takipleri Mayıs ayına kadar durdurulması gerekiyor.”

“SOSYAL DESTEK YASALAŞMADAN, MECLİS KAPATILMAMALI”
Engin Özkoç, alınması gereken tüm bu önlemlere ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi olarak süreç içinde kanun tekliflerini sunduklarını hatırlatarak, bugün de tüm kanun tekliflerini bir teklif içinde birleştirerek Meclis’e sunacaklarını bildirdi. Sözkonusu sosyal destekler yasalaşmadan Meclis’in de ülkenin de kapatılmaması gerektiğini vurguladı.
Özkoç, vatandaşın borç yükü altında olduğunu ve sosyal destek olmadan kapanmanın sosyal felaketlere yol açabileceğini ifade ederek, özetle şunları söyledi:
“AKP'nin bugüne kadar pandemiyle ilgili ekonomik mücadelesinin temelini borçlandırma oluşturdu. İş insanı, esnaf, çiftçi, vatandaş bugün döndüremediği bir yükün altında. KOBİ'lerin bankaya borcu, 871 milyar lira. Çiftçilerin bankaya borcu 137 milyar lira. Vatandaşın bankaya borcu 858 milyar lira. Yaklaşık 3 milyon 460 bin kişi borcunu şu anda ödeyemez durumda. 21 milyon 919 bin vatandaşımızsa icralık. Birileri sarayda yaşayacak, aldıkları maaşlarla ve trilyonluk vurgunlarla hayatlarına devam edecekler ama insanlarımız yoksulluk ve sefalet içeresinde evlerinde kapalı tutulacak. 
128 MİLYAR DOLAR OLSAYDI…
Bununla ilgili bir kaynak eksikliği var mı? Hayır yok. 128 milyar olsaydı onun 4 milyar dolarıyla 83 milyon kişi en az 2 kere aşılanırdı. Kalanın büyük bir kısmıyla da vatandaşlarımız 17 gün değil, 1 ay rahat ve huzurlu bir şekilde evlerinde vakit geçirebilirlerdi. Ama biz bunların hiç bir tanesini yapmadık. Bunu Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı millete zulmederek, kendi yandaşlarını zenginleştirme ve onların varlıklarını 5'e, 10'a katlamak için ellerinden geleni yapma çabasını gösterdiler.

“EMEKLİNİN HAKKI, 1500 LİRADIR”
Emekliye, şimdi bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşeceğiz. Biz demiştik ki, milli bayramlarda maaş tutarında ikramiye verin. İlk önce, "olur mu, nereden para bulacağız?" dediler. Daha sonra millet, "vergimizi veriyoruz ya, oradan yandaşlarına vereceğine bize ver" deyince, o zaman döndüler bin lira verdiler. Aradan 2 yıl geçti. Enflasyon yüzde 16'larda, Recep Tayyip Erdoğan müjde veriyor: "Emeklilerin bayram ikramiyesine zam yapıyorum." Ne kadar? 100 lira. Değerli arkadaşlar, bir de bununla ilgili kararname çıkartıyor. Yani kararname ile böyle bir şeyin olmayacağını 20 yıldan beri iktidarda, hâlâ bilmiyor. Kendisine hatırlatmışlar, "efendim bu kararnameyle olmaz" diye. "Peki nasıl olur?" deyince unuttuğu Meclis'i söylemişler. "Meclis'ten çıkması gerekiyor" deyince bugün Meclis'e getiriyorlar. Biz kendi önergemizi verdik, 1500 lira. Emeklilerle ilgili ikramiyede 1500 liranın verilmesini istiyoruz. Bugün, bununla da ilgili mücadele edeceğiz.”

“AŞIYI O DEĞİL, BU TARİHTE YAPMANIN BİLİMSEL BİR AÇIKLAMASI VAR MI”
Pandemi sürecinin yalanlarla, masallarla yönetildiğini belirten Özkoç, iktidarın aşı politikasını eleştirdi.
Özkoç, özetle şunları kaydetti:
“Bir pandemi bu kadar mı ciddiyetsiz yönetilir? Aşı demek, daha az insanın ölmesi demektir. Aşı demek, turizm demektir. Aşı demek, esnafın kepenklerini açması demektir. Aşı demek, yoksullukla mücadelede önemli bir adım demektir. Aşı demek, eğitimin tekrar başlaması demektir. Biz bunları söyledik ama bizi dinlemediler. Şimdi Sağlık Bakanı açıklama yapıyor, "önümüzdeki iki aya aşkın aşı sıkıntısıyla karşı karşıyayız" diye. 
Sayın Bakanın bugüne kadar söylediği sözler yerine gelseydi, Türkiye'de 200 milyon aşı olacaktı. Ama Sayın Bakan yukardan baskıyı yedikçe, millete masal okuyor. Her gün bir başka masal uyduruyor. Şu gün şu kadar aşı gelecek, geliyor mu? Gelmiyor ve öyle bir şey oluyor ki ikinci aşıyı şu tarihte yapacağız, ondan sonra geriye dönüş... O tarihte aşı yok, bu tarihte yapacağız. Peki bilimsel bir karşılığı var mı? Aşıyı o tarihte değil de bu tarihte yapı yapmanın bilimsel bir karşılığı var mı!” 
“KARAYILAN’IN HANGİ MAĞARADA OLDUĞUNU BİLİYOR, BAŞINA YIKMIYORSAN, NAMERDSİN”
Engin Özkoç, bir soru üzerine, Süleyman Soylu’nun, “Karayılan’ın hangi mağarada olduğunu biliyoruz” şeklindeki sözlerini şöyle değerlendirdi:
“Karayılan zavallı birisidir, doğru ama asıl zavallı olan İçişleri Bakanı Soylu'dur. Eğer Türkiye Cumhuriyeti'nin İçişleri Bakanı olarak sen o makamda oturuyor, Karayılan'ın hangi mağarada olduğunu biliyor ve o mağarayı onun başına yıkmıyorsan, sen namertsin. Bu kadar kana, bu kadar terör olayına başında duran; daha önceden senin liderin Recep Tayyip Erdoğan'ın emriyle Kandil'e gönderilen heyetleri karşılayan; bir zamanlar görüş alışverişinde bulunduğunuz terör örgütünün sözde başında olan kişilerden birisinin, hangi mağarada olduğunu biliyor, hangi mağarada saklandığını biliyorsan, Türkiye Cumhuriyeti'nin gücünü ve kudretini kullanıp, o mağaraya gereğini yapmıyor, onu başına yıkmıyorsan, sen namertsin. Gara'da mağaranın altında evlatlarımız varken, hiçbir tedbir, almadan 3 gün önceden ilan ederek askerlerimizi gönderip de 16 şehidimizi verdiğimiz olaydan sonra o mağarayı bombaladığınız, yerle bir ettiğiniz o olaydan sonra, Karayılan bir başka mağarada saklanıyor. Orada sana kıs kıs gülüyor ve sen burada haybeye efeleniyorsan yazıklar olsun sana.”