İl Milli Eğitim Müdürü Fazilet Durmuş İstiklal Marşı'nın Kabulünün 99.Yıldönümü adına mesaj yayınladı...

ÂSIM’IN NESLİ DER Kİ;

Kurtuluş Savaşı’nın tüm hızıyla devam ettiği sıralarda, askerlerimizin cesaret ve kararlılığını artırmak; umutlarını tazelemek, millî ruhu güçlendirmek adına bir marşa ihtiyaç duyulmuştur. Marş olacak şiirde aranan en önemli özellik, kanlarının son damlasına kadar neden savaşmaları gerektiğini askerlerimize hatırlatmasıdır. Yeter ki tekrar edildikçe öz güvenlerini artsın, var olma savaşının önemini kavrasınlar.

Düzenlenen yarışmaya yüzlerce eser katılır ve yedi tanesi ön elemeyi geçer. Finale kalan şiirlerden biri, Âkif’’e aittir…

Ankara'daki Taceddin Dergâhı'ndaki odasında, Türk ordusuna seslendiği şiiri kaleme aldı ve bakanlığa teslim etti. Şair, Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, Hakk'a, yurduna ve dinine bağlılığını şiirinde öyle güzel dile getirmiştir ki diğer altı şiirin okunmasına gerek kalmamıştır.

Âkif’in şiiri, salonu coşkuyla doldurmuştur. Yarışma amacına ulaşmış, belki de beklediğinden fazlasını elde etmiştir.

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.”

Bu dizelerin sahibi olan yüreğin, büyük şairin özellikleri saymakla biter mi?..

Bazen camide hutbe veren hatiptir,

Bazen boğazı yüzerek geçen yüzücü.

Bazen baytardır, bazen müfettiş.

Bazen -en çok da- şair, bazen yazar. Vatanını, milletini ne de güzel yazar…

Onu diğer şairlerden ayıran en önemli özelliği, gerçekten hissettiklerini yazacak samimi bir kaleme sahip olmasıdır.

Diline dökülen her cümle, kaleminden akan her yazı, onun vicdan ve gönlünden gelmektedir.

Gazetede gördüğü küçük bir fotoğraf, onun için gökler kadar derin manalar barındıran bülbül olup kıyametler kopardı senelerce.

İstasyonda beklerken gelen bir telgraf, Çanakkale Şehitlerine adlı deryaları taşıracak bir gülle olup düşüyordu düşmanın yüreğine.

Uykusuz geçen bir gecenin sabahında, bir gece şiiriyle seslenirdi peygambere.

Benim için Âkif, samimiyet demektir.

O, umutsuzluğa karşı samimi bir heyecan,

O, esarete ve düşmana karşı samimi bir kale,

O, zulme karşı samimi bir duruş,

O, milletini iyi tanıyan, çağın sorunlarını iyi analiz eden ve sahip olduğu millî ve manevi hassasiyetlerle yazdığı reçeteyi şiirleriyle anlatan bir vatanseverdi.

İstiklal şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un bizlere, Asım’ın nesline, hediyesi ve emanetidir İstiklal Marşı’mız. Onu; tek yürek, tek vücut olup söylemenin tam zamanıdır bugün! Asım’ın nesli olduğumuzu ispat etmenin zamanıdır!

Âsım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Vatanımıza, bayrağımıza sahip çıkmak; bağımsızlık uğruna toprağa düşen aziz şehitlerimize borcumuzdur. Bunu asla unutmayacağız, unutturmayacağız!

İstiklal Marşı’mızın kabulünün 99. yılını kutluyor, devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve millî şair Mehmet Âkif Ersoy’u rahmet ve minnetle anıyorum.