//Şevval Geçin//

Sakarya Kadın Platformu Sözcüsü Eğitim Sen Şube Kadın Sekreteri Yasemin Hacıeyüpoğlu, Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle yaptığı açıklamada "Kadın cinayetleri politiktir.Politik olması kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur." dedi.

Hacıeyüpoğlu, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

"Türkiye’de 2021 yılının başından bugüne 353 kadın öldürüldü. Sadece ekim ayında 18 kadın cinayeti işlenmiş, 19 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştur. Öldürülen 18 kadından 12’sinin hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi, 6’sı da boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile öldürüldü. 12 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesi, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor.

2021 cinsiyet eşitliği raporunda Türkiye 153 ülkeden 133. Sırada bulunuyor.

Türkiye de öldürülen kadınların yüzde 60’ı yaşadıkları evlerde katlediliyor. Pandemi süreci kadınları daha fazla şiddete maruz bıraktı.Bu durum evin ve ailenin güvenli ve huzurlu bir yer olduğuna dair inanışı ters yüz ediyor.

Türkiye’de evli kadınların en az üçte biri fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalıyor. Ama sadece yüzde 11’i bunu resmi kurumlara bildirebiliyor.

Bu veriler koca bir ülkenin kadın mezarlığına döndüğünün göstergesi.

Hal böyleyken kadınların uzun emekler vererek, bedeller ödeyerek sahip oldukları koruyucu yasaların iktidar temsilcileri ve gerici basın üzerinden sürekli hedef alınması akıllara durgunluk veriyor. Biz bu yasaların tam uygulanması gerektiğini ve yasalara düzenleyici maddeler konması gerektiğini tartışırken iktidar İstanbul Sözleşmesinden geri çekildi.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ; kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, şiddet faillerinin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılması için en ince ayrıntısına kadar titizlikle hazırlanmış ilk uluslar arası sözleşmeydi

Sözleşmenin amacı; ev içi şiddet dahil kadına yönelik her türlü şiddeti önlemek ortadan kaldırmaktı.Şiddeti önlemek için kadınları güçlendirmek kadın- erkek eşitliğini sağlamak ve yaygınlaştırmaktı.

Sözleşmenin amacı şiddet mağdurlarının korunması için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak şiddete karşı uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmaktı.

Türkiye’nin 2011 yılında imzacı olduğu 1 Ağustos 2014 tarihinden beri yürürlükte olan İstanbul sözleşmesine rağmen cinayetlerin artarak devam etmesinin nedeni ise İstanbul Sözleşmesinin etkin uygulanmaması, şiddeti önleyici politikaların geliştirilmemesi, etkili soruşturma ve kovuşturma yürütülmemesi, yargılamalar sonucunda cezaların caydırıcı çıkmaması, hatta çoğu kez kadınların şiddeti hak ettiklerine dair ifadelerin kullanılması kadına yönelik şiddetin katlanarak artmasına neden olmuştu..

Oysaki kadın cinayetlerini artarak devam ettiği bu süreçte iptal edilen İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olduğu 6 yıldan bu yana etkili bir biçimde uygulanabilseydi eğer öldürülen pek çok kadın bugün yaşıyor olacaktı..

Türkiye’de siyasal iktidar, erkek egemen ve gerici uygulamalarını, amaçlarını gündemden eksik etmeyerek erkek egemen yasa yapımını bilfiil sürdürmekte ve cinsel şiddet faillerine kolluk yapmaktadır.

Kadın cinayetleri politiktir.

Politik olması kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor. İşte bu yüzden İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284’ün tam ve etkin uygulanması kadınlar için hayatidir. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, kadınları güvenli olduğu iddia edilen dört duvar arasına kapatmakla durdurulamaz. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal cinsiyet temelli şiddetin durdurulmasına yönelik hazırlanan İstanbul Sözleşmesine geri dönülmesi şarttır.

Biz eski eşlerimiz tarafından öldürülmek istemiyoruz.

Biz gece dışarıda kaldığımızda hayati tehlikemiz olduğunu düşünerek korkmak istemiyoruz.

Biz namus cinayetine kurban gitmek istemiyoruz

Biz giydiklerimiz yüzünden tecavüze uğramak istemiyoruz

Biz annelikle kutsanmak istemiyoruz.

Biz hayatımıza dair aldığımız kararlar yüzünden öldürülmek istemiyoruz.

Birinin karısı birinin kızı birinin kardeşi olduğumuz için ve sırf bu akrabalık bağlarından dolayı şiddete uğramak istemiyoruz .

Biz erkek adaleti değil gerçek adalet istiyoruz.

Biz yaşamamızı savunuyoruz.

Kadınlar için özgür bir gelecek, erkek egemenliğine ve var olan mitlere hikayelere direnişiyle gerçekleşecektir. Bu yüzden bizler;birleşerek güçleneceğiz. İstediğimiz ve arzuladığımız yaşamı kurmak için savaşmaya devam edeceğiz. Patriarkal, sömürücü sömürgeci ve ırkçı şiddeti reddeden herkesi harekete geçmeye, kadın mücadelesini zenginleştirmek ve güçlendirmek için bir araya gelmeye çağırıyoruz. Birleştiğimizde her şeyi değiştirebiliriz.

Çünkü

Ben kendimi savunmazsam kim savunur?

Sadece kendimi savunursam ben kimim?

Siz değilse kim?

Şimdi değilse ne zaman?

Yaşasın kadınlar ve mücadeleye devam edenler."