Ergül'ün sözlerinden satır başları...

1. Covid-19 salgınının yarattığı kriz tıpkı bir turnusol kağıdı gibi. Neyi yanlış, nerede

hata yaptıysanız ortaya çıkarıyor. Bu sayede yıllardır ihmal edilen tarım, hayvancılık

ve bunlara dayalı gıda sanayinin önemi yeniden hatırlandı.

2. Ülkemiz sahip olduğu olağanüstü ekosistem ve habitat çeşitliliği ile tarımsal üretim

potansiyeli bakımından çok büyük zenginliğe sahip. Kısa bir süre öncesine kadar

dünyanın kendi kendine yeterli ülkelerinden birisi olmakla övünüyorduk.

3. Son yıllarda Türkiye, yurt dışından buğday, arpa, ayçiçeği, pamuk, soya, mısır, pirinç,

kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek, bezelye, zeytinyağı, üzüm, kurbanlık koyun,

büyükbaş hayvan, lop et, hatta saman ithal eden bir ülke haline geldi.

4. Bu dönemde Türk tarımı ve hayvancılığı desteklenmedi, yaşanan her sıkıntı ithalat ile

çözülmeye çalışıldı, yabancı ülkelerin üreticileri teşvik edildi, ekim alanları azaldı,

çiftçi/besici üretimden uzaklaştı, banka borçlarını ödeyemedi, iflas etti.

5. Türkiye 18 yıllık dönemde tarımsal desteğe ayırdığı paranın 5 katını başka ülkelerden

tarım ürünleri ithalatına harcandı. 2002 yılında tarımın gayrisafi millî hasıladaki payı

% 12 iken, bu oran 2018'de % 7 ‘ye geriledi. Kısaca tarım ve hayvancılık çöktü.

6. Bu yanlış politikalar bazıları tarafından paramız var ki ithal ediyoruz diye savunuldu.

Ancak, yarın yurt dışından buğday, pirinç, nohut, kuru fasulye gelmezse ne yapacağız?

Bunu hiç kimse düşünmedi.

7. Nitekim buğday, mısır, pirinç, şeker gibi stratejik ürünleri üreten Rusya, Vietnam,

Kazakistan gibi ülkeler, korona virüs salgınında kendi vatandaşlarını besleme

kaygılarıyla ihracat yasaklarına, sınırlamasına gitmeye başladılar.

8. Korona virüs salgının yarattığı krizden gerekli dersleri çıkartarak, tarım konusunda

bugüne kadar izlenen hatalı yoldan dönerek, tarım ve besicilik sektörüne gereken

önem ve önceliği vermek zorundayız.

9. Türkiye tarımsal tüketimini kendi üreterek karşılamalı, neyi ne kadar ürettiğini

bilmeli, dünya standartlarına üretim yapmalı, katma değer elde etmeli, ihtiyaç fazlası

ürünleri dış pazarlara ihraç etmeli ve çiftçisine yeterli düzeyde gelir sağlamalıdır.

10. Bunun için günlük ya da kısa süreli müdahaleler yerine, çözüm yaratan, kalıcı, orta ve

uzun vadeli tarım politikaları ve reformlarına ihtiyaç bulunmaktadır.

11. Piyasalarda serbest piyasa ekonomisi adı altında bir düzensizlik söz konusu olup, en

kısa sürede makro ve mikro düzeyde kapsamlı tarım ve besicilik politikaları

oluşturulması gerekmektedir.

12. Türk tarımında plansız üretim sorunu vardır. Üretici kendi haline bırakılmış

durumdadır. Arz-talep dengesinin sağlanabileceği bir üretim planlaması yapılıp, devlet

tarımsal üretimi doğru teşvik ve desteklerle yönlendirmeli, çiftçimiz önünü

görebilmelidir.

13. Tarımsal girdi maliyetleri çok yüksek olup, tohumdan gübreye, yemden ilaca,

mazottan enerjiye kadar önemli bir kısmı ithal olan tüm girdi kalemlerinde üreticimiz

desteklenmelidir.

14. Üretici dağınık yapıdadır ve kooperatifleşme seviyesi çok düşüktür. Organize olmayan

üreticinin monopol ya da oligopol yapıdaki sanayici/market zincirleri karşındaki

konumu güçlendirilmelidir. Tarımsal amaçlı kooperatifleşme teşvik edilmelidir.

15. Tarım sektöründeki pek çok üründe yaşanan verimlilik, kalite ve ürün kaybı sorunları

süratle giderilmelidir.

16. Tarım sektöründeki kamu kurumlarının çalışmaları yeterli olmayıp, Tarım Bakanlığı,

TMO, Tarım Kredi Kooperatifleri ve TİGEM gibi kurumlar çiftçiye yardımcı olmalı,

yasa gereği düzenleyici ve destekleyici rollerini yerine getirmelidirler.

17. Yenilikçilik, Ar-Ge ve katma değerli ürünlerin üretimi ve pazarlanmasında kamu, özel

sektör ve üniversiteler arası iş birliği sağlanmalı, mevcut ilişkiler geliştirilmelidir.

18. Verilen destek ve hibelerin etki analizi yapılmamakta olup, verilen desteklerin

üretimde miktar, kalite ve verimlilik artışı başta olmak üzere nasıl bir etki yarattığı

analiz edilmelidir.

19. Son yıllarda ekilmeyen tarlalar yeniden üretime kazandırılmalı, toprakların fiziksel ve

kimyasal özelliklerini geliştirecek projeler desteklenmeli, sulama yatırımları

hızlandırılmalı, yetersiz olan destekleme primlerinin kapsam ve etkisi arttırılmalıdır.

20. Modern tarım yöntemleri, makineleşme, tohum teknolojileri, sulama teknolojileri,

güneş enerjisi, seracılık ile, daha az toprak ve su kullanarak tarım yapmak, birim

alanında alınan verimi artırmak zorundayız.

21. TUİK verilere göre, son 18 yıllık dönemde ülkemizdeki toplam tarım alanları % 8

oranında azaldı ve kullanılmayan tarım alanları büyüklüğü 3.379 bin hektara ulaştı.

(=33.790 km², yaklaşık 1,5xTrakya büyüklüğünde).

22. 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 21. Maddesinde yer alan “tarımsal destekleme

programları için bütçeden ayrılacak kaynak GSMH ’nın % 1 ‘inden az olamaz” hükmü

titizlikle uygulanmalıdır. Yasa gereğince Çiftçinin hakkı olan çiftçiye verilmelidir.

23. T.C. Ziraat Bankası’nın 1863 yılındaki kuruluş amacı tarımı, çiftçiyi ve hayvancılığı

desteklemek olup, bu amaç dışındaki alanlar yerine, çiftçi/besiciye uygun koşullarda

kredi sağlayarak, üretimin, kalitenin ve katma değerin artırılmasına katkıda

bulunmalıdır.

24. Sözleşmeli tarım gıda sanayi/marketler ile üreticiler arasında ürünün

ekimi/dikimi/üretimi öncesi yapılan, üreticinin belirli ekim alanında üretimi

gerçekleştirme sorumluluğu karşılığı, firmanın elde edilecek ürünü satın almayı

garanti ettiği anlaşmaya dayalı üretim modelidir.

25. Yapılan sözleşme ile üretim sürecinde kullanılacak tohum, gübre, ilaç gibi girdiler

firma tarafından sağlanmakta, üretici ise önünü görebilmekte, girdi desteği almakta,

ürün kalitesi ve standardı teminat altına alınmaktadır.

26. Atıl hazine arazilerini çiftçilerin kullanıma açmadan önce; ekilmeyen tarlalar yeniden

üretime kazandırılmalı, alım fiyatları erken açıklanmalı, girdi fiyatları dünyaya paralel

olmalı, çiftçinin korkmadan üreteceği, mahsulü makul kar marjı ile satabileceği bir

ortam yaratmalıyız.

27. Ülke olarak elde ettiğimiz tarımsal üretimi gıda sanayinde değerlendirmeli, katma

değeri yüksek, dünya standartlarında gıda ürünleri üretmeli ve bunları dünya çapında

piyasalara ihraç etmeliyiz.

28. Bu amaçla tarım ürünleri ihracat pazarlarımızı çeşitlendirmek, yeni pazarlara ulaşmak

zorundayız. Devletin tarımsal ürünler ihracatında gerek ürünün kendisine, gerekse

tanıtım ve pazarlamasına yeni ve etkili destekler sağlaması gerekmektedir.

29. Tarım ürünleri ihracatı açısından örnek alınması gereken bir ülke olan Hollanda, 2019

yılında bir önceki yıla göre % 5 artış ile 94,5 milyar €’luk tarım ürünleri ihracatı

gerçekleştirdi ve ABD’nin ardından dünyanın en büyük 2. tarım ihracatçısı unvanını

korudu.

30. 17,2 milyon nüfus ve 41.543 km² yüzölçümüne (2xTrakya) sahip olan Hollanda’nın

2019 yılında en yüksek 6 ihracat kalemi şunlar. Çiçek soğanı/süs bitkileri 9,5 milyar €,

et/et ürünleri 8,8 milyar €, süt ürünleri/yumurta 8,6 milyar €, sebze 7,3 milyar €,

meyve 6,2 milyar €, içecek 5,8 milyar €.

31. Hollanda gibi ihracatta başarılı ülkeleri örnek alarak; tarımın sorunlarını çözmek,

üretime odaklı olmak, ülkemizin tarımsal zenginliğini ve potansiyelini

değerlendirmek, üretimin ve ihracatın önünü açmak için hep birlikte çalışmak

zorundayız.

32. Oysaki 2019 yılında ülkemizde pamuk, mısır, buğday ve ayçiçeği ithalatında son

yılların en yüksek seviyelerine ulaşıldı. Türkiye 2019 yılında 9,8 milyon ton buğday,

3,5 milyon ton mısır, 1,1 milyon ton ayçiçeği ve 950 bin ton pamuk ithal etti.

33. Ülke olarak tükettiğimiz soyanın % 95’ini, mısırın % 30’unu, ayçiçeğinin % 34’ünü,

pirincin % 30’unu, kuru fasulyenin % 28’ini, kırımızı mercimeğin % 25’ini ve yeşil

mercimeğin %15’ini dünyanın farklı ülkelerinden ithal ediyoruz.

34. Son olarak 18 Nisan 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 31.05.2020'ye kadar

gümrük vergisi oranları ayçiçeği çekirdeğinde %30'dan %18'e ve ayçiçeği yağında %

13’den % 9‘a düşürülerek ithalat kolaylaştırıldı. Yani kendi üreticimize değil, ithalata

destek sürüyor.

35. Tarım ve hayvancılığa verilecek destekler üretimi, verimliliği ve ihracatı artıracak,

aynı zamanda ithalatı azaltacak fonksiyon görmelidir. İthalata harcanan her kuruş

döviz, çiftçinin, besicinin üretimden kopmasına ve ülkenin giderek dışa bağımlı hale

gelmesine neden olmaktadır.

36. Tarımda yurt dışına bağımlılıktan kurtulmak için tohumdan başlayarak, ıslah

çalışmalarına, çeşit geliştirmeye, hayvancılıkta ıslaha, araştırma ve geliştirme

çalışmalarına ve verimliliğe odaklanmamız gerekmektedir.

37. Cumhuriyetin 100. yılında hedef: tarım ve hayvancılıkta yeniden kendi kendine

yeterli, halkını kaliteli, sağlıklı ve ucuz bir şekilde besleyen, zorunlu birkaç kalem

dışında ithalat yapmayan ve yurt dışına katma değeri yüksek ürünler satan, net

ihracatçı bir Türkiye yaratmaktır.

38. Tarım sektörü açısından çok kritik bir dönemin içerisindeyiz. Nisan, Mayıs ayları bazı

ürünler için ekim ve dikim zamanı, bazı ürünlerde ise hasat zamanıdır. Yaşanacak en

ufak bir gecikme önce üreticiye, sonra tüketiciye ve ülke ekonomisine ağır zararlar

verecektir.

39. Tarım sektörü ile ilgili her düzeyde yetkilileri, üretimi planlayarak gerçekleştirecek,

tarladan sofraya gıda tedarik zincirindeki sorunları çözecek, kapsamlı bir destek paketi

dâhil, tarım sektörü ile ilgili kapsamlı tedbirleri ivedilikle almaya çağırıyoruz.

40. Cumhuriyetin 100. Yılını kutladığımız şu günlerde iki kesimin önemini bir kez daha

anladık. Birincisi Covid-19 pandemisi ile mücadele eden doktorlar, hemşireler başta

olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımız, ikincisi üreticilerimiz, çiftçimiz, besicimiz hepiniz iyiki varsınız.