Sakarya Eski Vaizi, Emekli Din Görevlisi Hasan Karagüzel, "Orucu bozmakta 61 gün kefareti yoktur, peki ne vardır?" başlıklı bir yazı yazdı.

İşte Karagüzel'in o yazısı:

ORUÇ BOZMAKTA 61 GÜN KEFFARETİ YOKTUR,
PEKİ NE VARDIR?

Değerli dostlar!
Dinimize göre doğru olan bir konu aktarıldığında, ‘insanlar ne der’ endişesiyle gerçekleri saklamak, İslama yapılan en büyük kötülüktür.
Bu kötülük, tarih boyu yapıldığı gibi hala da yapılmaya devam etmektedir.
Gerçeklere vakıf olan veya olması gerekenlerin birinci görevi, hurafeler, ilaveler ve yamalardan müteşekkil, karma din haline gelmiş olan yaşanan dini, Allahın ‘Razıyım’ dediği reel din olan asli hüviyetine kavuşturmaktır.
Bu uğurda hiç kimsenin kınamasından çekinmemek gerekmektedir.
Allah razı ve memnun olduktan sonra gerisi boş ve önemsizdir.
İnsanlara yaranmak için doğruları gizlemek bir müminin yapacağı iş değildir.
Herkesin sevgisini kazanmanın mümkün olamayacağı bilinmelidir.
Ayrıca, herkesin sevgisini kazanmak için çaba sarf edenlerde münafıklık alameti vardır.
Allah, böyle bir duruma düşmekten hepimizi korusun.
Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da Allah izin verirse doğru olduğuna % 100 inandığım konuları sizlere anlatmaya devam edeceğim.
Bu uğurda her bedele razıyım.
Elverir ki yaptıklarımızdan Yüce Yaratıcı memnun olsun.
Fazla uzatmadan konumuza gelelim:

Kefaret veya keffaret, Arapça olup örtmek, arınmak manasındadır. Buna göre keffaret, işlenen bir günahın bağışlatılması, örtülmesi için şer-î olarak verilen sadaka veya tutulan oruç demektir.

Oruç bozmanın cezası hususunda Mezheb görüşleri farklıysa burada ayet değil yorum söz konusu.
Hanefîler ve Malikîlere göre kefareti gerektiren oruç bozma ramazanda cinsi ilişki ve yiyip içme gibi hareketlerin kasten işlenmesidir.

Malikîlerde bu işlemlerin unutularak yapılması ile kasden yapılması farksızdır.

Şafiî ve Hanbelîlere göre ise ramazanda orucu yalnız cinsi ilişki sebebiyle bozmakla kefaret gerekli olup, bilerek, kasten yiyip içmekle kefaret değil kaza gerekir.

Cinsi ilişkiye maruz kalan kişiye kefaret gerekmez. Kadına sadece kaza lazım gelir. Kur'anda Dört Ayrı Suç Keffareti olduğu halde Keffaret Orucunu Gerektiren konu geçmez.
Yani, halkımızın bildiği kefaret orucunun delili Kur’an da yoktur.
Bile bile, kasten orucu bozmaktan daha hafif konuların kefareti Kur’anda geçtiği halde eğer var idiyse oruç kefaretinin Kur’an da yer almaması garip değil mi?
Allah, bu ayeti indirmeyi unuttu mu haşa?
Böyle bir cezalandırmayı Allah isteseydi muhakkak bunu zikraderdi.
Böyle bir cezalandırma yok da onun için Kur’an da yok.
Yok da onun için zikredilmedi.

Kur'anda, dört durumda kefaretin gerekeceği bildirilmektedir:

Kâtil keffareti, zıhar keffareti[1], yemin keffareti ve hacda avlanma yasağını çiğneme keffareti. (bak. Nisa:4/92, Mücadele:58/1-4, Maide:5/89,Maide 5/95)

Bütün fıkıh mezhepleri ramazan günü oruçlu iken bilerek normal yoldan cinsel ilişkide bulunmanın hem kaza hem de kefareti gerektireceği konusunda görüş birliği içerisindedirler maalesef. Oruç keffareti konusunda Kuran'da herhangi bir âyet olmayıp eldeki tek örnek ve delil Peygamberimiz zamanında sadece bir kere vuku bulan bir hadiseye dayanmaktadır. Tek olan bu hâdisenin râvileri, olayı farklı farklı anlattıklarından rivayetler fazladır. Örnek olması bakımından bu olayı anlatan ve birbirine benzeyen ancak netice itibarı ile farklı iki rivayeti aşağıya alıyorum.

I-Keffaret orucunu ileri sürenler, kaynağı Ebu Hureyre olan şu hadisi şerife dayanırlar:
" Bir adam Resulullaha gelerek: "Mahvoldum" dedi,
Hz. Peygamber: " Seni mahveden şey nedir?" buyurdu.

Adam: "Ramazanda hanımımla ilişkide bulundum" dedi.

Bunun üzerine Hz.Peygamber şöyle buyurdu:
"Köle azad edecek kadar mal bulabilir misin ?"

Adam: "Hayır' dedi.
Hz. Peygamber: "Peşpeşe iki ay oruç tutabilir misin ?" dedi.

Adam: "Hayır" dedi. "Bu iş de zaten sabredemediğim için başıma geldi."

Hz. Peygamber: "Altmış fakiri doyuracak kadar malî imkânın var mı " dedi.

Adam yine "Hayır" dedi sonra adam oturdu.

Hz. Peygambere bu esnada bir zembil içinde hurma getirildi[2]
Hz. Peygamber (a.s) bu hurmaları adama vererek:
"Bunları sadaka olarak ver" buyurdu. Adam:

Adam: "Bizden daha fakirimi vardır? Medine'nin doğu ve batısındaki siyah taşlıklar arasında bizden daha muhtaç bir aile yoktur" dedi.

Bunun üzerine Hz. Peygamber (as) dişleri görününceye kadar gülümsedi ve şöyle buyurdu:
"Git bunları ailene yedir" (Buhari savm 30, Müslim sıyam 81,Ebu Davud savm 37)

Diyanet ilmihali'de bu konuda Ebu Hureyrenin rivayet ettiği bu hadis'i kaynak gösterince o'da aynı hataya düşmüştür. (Diy. İlmh ‘İSAM' C.I, 406-407 ).

II- Ravisi Ebu Hureyre olmayan diğer rivayetlerden hâdiseyi bizzat yaşayanın anlatımında hanımına zıhar yaptığı ve cinsel ilişkiye gece girdiği ifade edilir. Önemine binaen bu rivayetlerden birinin orijinal metnini aşağıda veriyorum:

كنت امرأ أصيب من النساء ما لا يصيب غيري فلما دخل شهر رمضان خفت أن أصيب من امرأتي شيئا يتابع بي حتى أصبح فظاهرت منها حتى ينسلخ شهر رمضان فبينا هي تخدمني ذات ليلة إذ تكشف لي منها شيء فلم ألبث أن نزوت عليها فلما أصبحت خرجت إلى قومي فأخبرتهم الخبر وقلت امشوا معي إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم قالوا لا والله فانطلقت إلى النبي صلى الله عليه وسلم فأخبرته فقال أنت بذاك يا سلمة قلت أنا بذاك يا رسول الله مرتين وأنا صابر لأمر الله فاحكم في ما أراك الله قال حرر رقبة قلت والذي بعثك بالحق ما أملك رقبة غيرها وضربت صفحة رقبتي قال فصم شهرين متتابعين قلت وهل أصبت الذي أصبت إلا من الصيام قال فأطعم وسقا من تمر بين ستين مسكينا قلت والذي بعثك بالحق لقد بتنا وحشين ما لنا طعام قال فانطلق إلى صاحب صدقة بني زريق فليدفعها إليك فأطعم ستين مسكينا وسقا من تمر وكل أنت وعيالك بقيتها فرجعت إلى قومي فقلت وجدت عندكم الضيق وسوء الرأي ووجدت عند النبي صلى الله عليه وسلم السعة وحسن الرأي وقد أمرني أو أمر لي بصدقتكم

………………………………..

الراوي: أبو العلاء البياضي - خلاصة الدرجة: حسن - المحدث: الألباني - المصدر: صحيح

أبي داود - الصفحة أو الرقم 2213 :

"Ben, başkalarından daha çok kadınlardan etkilenen biriydim. Ramazan ayı girdiğinde hanımım sebebiyle başıma bir şey gelmesinden korktum ve Ramazan çıkana kadar hanımıma zıhar yaptım. Bir gece bana hizmet ederken bir tarafı açılınca dayanamadım ve cinsi temasta bulundum. Sabah olunca durumu kavmime bildirerek benimle Resulüllah'a (s.a.v.) yürüyün dedim; "hayır gelemeyiz" dediler. Ben Resulüllah'a gittim ve durumu anlatınca iki defa:

- "Seleme! Sen bunu yaptın mı"? Dedi.

"Yaptım ey Allah'ın resulü, Allah ne öngörüyorsa hükmet, Allah'ın emrine sabredeceğim" dedim.

- "Bir köle azad et" dedi.

Enseme vurdum (bu boyundan başka bir boyna ‘köle manasına' sahip değilim) ve seni hak olarak gönderene yemin ederimki buna gücüm yetmez dedim.

- "Ardı ardına iki ay oruç tut" dedi.

Başıma ne geldiyse oruçtan geldi (dayanamam) dedim.

- "Bir vesek hurmayla 60 kişiyi doyur" dedi.[3]

Seni hak olarak gönderene yemin ederim ki bağırsaklarımızda hiçbir yiyecek olmadan geceliyoruz dedim.

- "Benî Zerîk kabilesinin zekât toplayanlarına git, sana sadaka versinler onunla 60 fakiri doyur, artanını da sen ve ailen yiyin" dedi. Kavmime döndüğümde:

- Sizin yanınızda sıkıntı ve kötü görüş, Nebî'nin (s.a.v.) yanında ise genişlik ve hoşgörü buldum, sizden toplanan sadakalardan bana verilmesini emretti dedim." (Ebu Davud, Hadis No: 1892)

Daha önce açıklandığı üzere bir fidye 3 kg hurma eder. Birinci rivayette 45-50 kg olarak belirtilen hurma ile 60 fakirin günlük doyurulması mümkün değildir. İkinci rivayette ise mümkündür.

Bu rivayetlerin en makul ve sahih olanı, olayı yaşayanın kendi anlatımı ve Ebu Davud'un (Hadis No:1892) rivayeti olan hadistir. Bu da Mücadele süresindeki zıhar olayıdır. O kişi ramazan ayında hanımının sırtını kendi anasının sırtına benzeterek (zıhar yaparak) kendine haram kılıyor, sonra'da ihlâl ediyor.[4]

Peygamberimize gelerek bunun karşılığının ne olduğunu soran kişiye Peygamberimiz kendi arzusuna uyarak cevap vermesi diye bir şey olamayacağına göre ve Peygamberimiz de Kur’ana tabi olduğuna göre Kur’ana bakıp cevap verecektir, onu yapıyor.

Hz. Muhammed (a.s) o kişiye zıhar karşılığında yapması gerekenleri Mücadele süresinde (58/2-4) ifade edildiği gibi tek tek sıralıyor. Eğer bu olay anlatıldığı gibi ramazan orucunda gündüz olmuş olsa Peygamberimiz, o kişinin hanımı için de kefaret istemesi gerekirdi - ki böyle bir rivayet yoktur. Zıhar cezası, zıharı yapıp sonrada ihlâl edenedir, eşine değil.

Burada çok önemli nokta, olayın gece geçmiş olmasıdır. Oruçlunun geceleri eşiyle cinsel ilişkiye girmesi yasak değil ki (Bakara 187) ihlâlinde ceza söz konusu olsun. Hâdiseyi yaşayan bizzat zıhar yaptığını ve bunu gece ihlâl ettiğini ifade ettiği halde orucun keffaretini savunanlar bu hadis'te ve diğer pek çok rivayette geçen "zıhar ve gece"ifadesini görmezler. Zira bu kelimelerin geçmediği ve ravisi Ebu Hureyre olan hadis'i kaynak gösteriyorlar. Böyle olunca da, olay ramazan ayında gündüz vakti geçtiği anlaşılınca bozulan orucun kaffareti hükmünü (bilindiği gibi) vermiş oluyorlar. Aranan da bu idi; çünkü önce hüküm veriliyor, sonra da bu hükme uygun delil bulunuyor; yani hükümden delile gidilmiş oluyor.

Cumhurun görüşüne göre bunlarda tertibe riayet şarttır.

Malîlere göre kefaretin üç çeşidinde de muhayyerdir. Ya altmış fakiri doyuracak – ki bunu yapmak en faziletlisidir - yahut peş peşe iki ay oruç tutacak yahut köle azad edecektir.

Mazeretsiz bir gün oruç bozmanın karşılığı iki ay oruç tutmak olsa bile keffaretin üç çeşitinden biri olan iki ay oruç tutulmasını diretmek de ayrıca işi zorlaştırmadır.
Zira Aişe anamızın rivayetine göre iki seçenek arasında kalan Peygamberimiz daima kolayını tercih ederdi.
Mezheplerin yorumlarında bunun için üç çeşit yol varken illa orucu diretmek niye?
Malikilere göre bu üç çeşit yolun en faziletlisi az önce geçtiği gibi 60 fakiri doyurmaktır.
Kaldı ki oruç bozmakla ilgili bu üç çeşit keffaret söylediğim gibi Kur’an da geçmez.
Müminler olarak şuna inanmak zorundayız ki, şeriat kurallarını Peygamber değil, yalnız Allah koyar.
Farz edelim ki peygamberimiz bu zata iki ay oruç tutmasını emretsin. Allahın hükümleri arasında olmadığına göre neye göre emredecek?

Böyle bir şeyin olması asla mümkün değildir.

Bir kere 61 gün ifadesi tamamen uydurmadır. Allah, meselâ katil (adam öldürme) kefaretinde iki ay oruç diyor. Arabî aylar ya 30 gün olur ya da 29 gün. İki ayın toplamı 59 gün yapar. İki ayın da 30 gün çektiği farz edilse bile 60 gün yapar. Allah iki ay diyor, bizim ulemamız buna 60 gün demekle kalmıyor, bir de bir gün kaza diyerek 61 güne çıkarıyor.

Bizim ulema güneş hesabı yapar, üstelik bir gün de kaza ilave ederek Allah’ın iki ayına 1-2 gün ilave ederler. Bu hesap, İslâm'a iftiradır.
Namazı bozan kişi, buna keffaret olarak 60 vakit namaz kılmazken orucu bozan neden 60 gün tutsun? Bozduğu o namazı bir defa kılması (kaza etmesi) gerektiği gibi, bozduğu oruç da aynen böyledir. Hatalı bir iş yapmıştır. Vaktinde yapılmayan ibadetin yerini hiçbir şey tutmaz. Zamanla kayıtlı olan ibadetlerin zamanında yapılması asıldır. Bu bilinçte olmak gereklidir.

Ramazanda özürsüz tutulmayan bir veya birden fazla oruç sayısı kadar diğer günlerde oruç tutar,
Eğer mazeretsiz bozmuşsa tevbe eder.
Din Kuralı Koyma yetkisinin tek sahibi Yüce Yaratıcı genel bir kaide koyarak der ki:
مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ أَمْثَالِهَا ۖ وَمَنْ جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَىٰ إِلَّا مِثْلَهَا وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
"Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez"/6 Enam 160.

Ayrıca şu ayetlerde kötülüğün cezasının artarak verilmeyeceği, misliyle verileceğini Allah açıklar:
وَٱلَّذِينَ كَسَبُوا۟ ٱلسَّيِّـَٔاتِ جَزَآءُ سَيِّئَةٍۭ بِمِثْلِهَا..
"Kötü işler yapmış olanlara gelince, bir kötülüğün cezası misliyledir" 10/Yunus 27

مَنْ جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِنْهَاۚ وَمَنْ جَٓاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَى الَّذ۪ينَ عَمِلُوا السَّيِّـَٔاتِ اِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
"Kim bir iyilikle gelirse ona, yaptığından daha hayırlı mükafat var ve kim, bir kötülükle gelirse o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıklarının karşılığı neyse onunla cezalandırılır"/28/Kasas 84.

مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزٰٓى اِلَّا مِثْلَهَاْۚ
" Kim bir kötülük yapmışsa sadece o kötülüğünün miktarınca ceza görecektir.."/40/Ğafir(Mümin) 40
وَجَزٰٓؤُ۬ا سَيِّئَةٍ سَيِّئَةٌ مِثْلُهَاۚ..
"Kötülüğün cezâsı yine onun gibi bir kötülüktür.."
42/Şûra 40

Dinin kurucusu Allahtır. Allah, haramı helâl, helâlı haram yapma yetkisini Peygamberlere dahi vermemiştir. (66/Tahrim1-2) Helâl ve haram kılma yetkisi Allah'a aittir. İslâm dini ile ilgili ne varsa Kur'anda mevcuttur. Kur'an anayasadır; hadisler ise yönetmeliklerdir. Yönetmeliklerin anayasaya uygun olma zorunluluğu vardır. Onun içindir ki "hadis" diye okuduğunuz her söze hadis diye bakmayın lütfen.(Hasan Karagüzel
14 Mayıs 2020
(İ.Y. 29 Tem.2013)
-------------------------------------'
[1] Zıhar, İslâm öncesi koca, karısından ayrılmak istediğinde karısına "senin sırtın bana anamın sırtı gibidir" diyerek onu kendisine haram kılma yoluna giderdi. İslâm gelince, kadının aleyhine olan bu sûistimali kaldırdı; böyle davranan ve pişman olan kişiye, karısıyla temas etmeden önce köle azad etme, 60 fakiri doyurma veya iki ay peş peşe oruç tutma cezası getirdi.(Mücadele Süresi:58/1-4)

[2] Adı geçen hadis te ‘Arak' kelimesi ‘Miktel' ile ravi tarafından tefsir edilmiştir. Miktel, 15 Sa' hurma alan zenbildir. Buna göre 1 sa'=1040 dirhem(Hak Dini Kur'an Dili c.10c.477), 1 dirhem okkanın dörtyüzde biridir. 1 dirhem=3,25 gr dır (sözlük M. Doğan). O halde 1 sa'=1040 x3.25= 3,380 x 15 = 50,700 kg. dır.
Bir başka hesaba göre: 200 dirhem= 595gr.(İSAM İlmihali c.1 442) 1 dirhem= 595:200=2,975 gr. 1 Sa'=1040x2,975=3,094x15=46,410 kg. Bundan şunu anlıyoruz, adı geçen bir zenbil hurma takriben 45–50 kg arasındadır

[3] Bir vesek , deve yükü ağırlığında olup 60 Sa'dır; bir Sa takrîben = 3.094 -3.380 kg olduğuna göre, 1vesek: yaklaşık 185-200 kg eder.

[4] Bak ‘Zıhar' olayı Mücadele süresi, 58/ 2-4