Sakarya Eski Vaizi, Emekli Din Görevlisi Hasan Karagüzel, "Zikir, boncuk, zikirmatik, tesbihmatik" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

İşte Karagüzel'in o yazısı:

ZİKİR, BONCUK, ZİKİRMATİK, TESBİHMATİK

Zikir, Kurana göre çok önemli bir kavram,

Geleneğe göre ise içi boşaltılmış, sayılarla ifade edilen tekerlemeler.

Halbu ki zikir,

ص وَالْقُرْآنِ ذِي الذِّكْرِ

“Sâd. Öğüd veren Kur'ân'a and olsun ; (Sad 1)

كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِّيَدَّبَّرُوا آيَاتِهِ وَلِيَتَذَكَّرَ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ

Sana müberek bir kitab olan bu (Kur'an'ı) Biz indirdik ki, herkes onun mesajları üzerinde iyice düşünsün de akıl izan sahipleri ders alsın diye.(Sad 29)

Ayette geçen أُو۟لُوا۟ ٱلْأَلْبَٰبِ Ulul Elbab, sağlam duruşlu, katıksız, saf akıl sahibi olmak demektir,zikir ehli olmak şu kadar boncuğu hareket ettirmek değildir,

Zikir ehli olmak, Kuranın istediği şekilde sağlam duruş göstermektir.

Namaz da Allah’ı zikir için kılınır. Allah Teâlâ Musa aleyhisselama şöyle emretmiştir:

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي

“Şüphesiz ben Allah'ım; benden başka tanrı yoktur. Bana kulluk et, beni anmak için namazı dosdoğru kıl!”(20/ Taha 14)

Namazda zikir emri bize de verilmiştir:

فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلاَةَ فَاذْكُرُواْ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِكُمْ

“Namazı kıldığınızda ayakta, oturarak ve yanlarınız üzerinde iken Allah’ı zikredin…”(Nisa 4/103)

Namaz “Allah’ın zikri için” kılındığına göre “zikir” kavramını iyi bilmek gerekir.

ZİKİR

Bir şeyi bağlantıları ile birlikte düşünerek öğrenmeye marifet, o marifeti koruyup kullanıma hazır tutmaya veya dil ile söylemeye de zikir denir ([Müfredât ذكر mad).

Kuranın bir adı da Zikr dır.

أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ

““Sizi uyarmak için, içinizden biri vasıtasıyla Rabbinizden size bir öğüt/ kitap gelmesine şaştınız mı?(7/Araf 69)

وَهَذَا ذِكْرٌ مُّبَارَكٌ أَنزَلْنَاهُ أَفَأَنتُمْ لَهُ مُنكِرُونَ

“İşte bu (Kur'ân), indirdiğimiz mubarek bir kitaptır. Şimdi sız mı bunu inkâr ediyorsunuz?(21/ Enbiya 50)

وَمَن يَعْشُ عَن ذِكْرِ الرَّحْمَنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ

“Kim de Rahman'ın Zikri'ni (Kur'an'ı) görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan musallat ederiz. Artık o, onun ayrılmaz dostudur”(43/ Zuhruf 36)

Zikrin ilk kaynağı doğadır. İnsan, doğada yaptığı gözlemlerle elde ettiği bilgi parçaları arasında bağlantılar kurar ve zikre ulaşır. İlgili ayetlerden bir kaçı şöyledir:

وَهُوَ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء طَهُورًا

لِنُحْيِيَ بِهِ بَلْدَةً مَّيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَا أَنْعَامًا وَأَنَاسِيَّ كَثِيرًا

وَلَقَدْ صَرَّفْنَاهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُوا فَأَبَى أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا

Rüzgârları, ikramının önünde müjdeci olarak gönderen Allah’tır. Gökten dupduru su indirir ki, onunla ölü bir beldeyi canlandırsın. Yarattıklarını; büyük ve küçükbaş hayvanları ve çok sayıda insanı suya kavuştursun. O suyu, aralarında halden hale çevirir ki tezekkür etsinler. Ama insanların çoğu, nankörlük dışında her şeye direnç gösterir[3].(Furkân 25/48- 50)

Âyetteki “tezekkür” tefa’ul (تفعُّل) bâbındandır. Bu kalıp, fiile tekellüf yani hedefe adım adım ulaşma anlamı yükler. Bu sebeple tezekkür’ün anlamlarından biri, zikre adım adım ulaşmaktır. Çünkü doğa olaylarını izleyerek bir bilgiye ulaşmak için zamana ihtiyaç olur.

Doğa, bilginin kaynağıdır. Kur’ân’ın Allah’ın indirdiği kitap olduğu da doğadan elde edilen bilgilerle anlaşılır. O bilgiler Kur’ân ile öylesin uyumludur ki, Allah Kur’an’a da “zikir” adını vermiştir.

وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ

“Kendilerine indirileni insanlara açıklaman için ve düşünsünler diye, sana da bu Kur'ân'ı indirdik.

(Nahl 16/44)

Tezekkür, doğadan elde edilen zikirle Kur’an arasında bağlantı kurma anlamına gelir. O bağlantıyı kurmak için duygusallıktan uzak bir şekilde düşünmek gerekir. Bu yüzden Allah’ın Elçileri, insanları tezekküre çağırmışlardır. İbrahim aleyhisselam şirk içinde olan toplumuna;

وَسِعَ رَبِّي كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا أَفَلاَ تَتَذَكَّرُونَ

“..Rabbim, bilgisi ile her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ kendinize gelip tezekkür etmez misiniz,(öğüt almıyor musunuz?)” (En’am 6/80)

“Tezekkür etmez misiniz?” derken sizdeki bilgilerle benim sözlerimi karşılaştırıp gerçeği görmez misiniz?” demiş olur.

Allah’ın indirdiği kitaplardaki zikir; kişinin zihnini meşgul eden soruları cevapladığı için Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ

“Bilin ki, kalpler ancak Allah'ın zikri ile yatışır.” (Ra’d 13/28)

Tüm ilahi kitaplar insanlara evrensel bilgiler verir. O bilgi, kişide güven duygusu oluşturur ve ufkunu açar. Bu duygu herkeste olmaz. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ…

“Sen sadece bu zikre uyanları uyarabilirsin…”(Yasin 36/11)

فَوَيْلٌ لِّلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُم مِّن ذِكْرِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ…

“Allah'ın zikrine karşı kalpleri katı olanlara yazıklar olsun! İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler”.

Zikre karşı kalbin kararması neymiş devamı ayete bakıp öğrenelim,

اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُّتَشَابِهًا مَّثَانِيَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ

“Allah, mana ve lafızları birbiriyle uyumlu ve ikili anlatımlı kitabı, sözlerin en güzeli olarak indirmiştir, Rablerini saygı ile tazim edenlerin derileri onu okuyup dinlerken ürperir.”(Zümer 22-23)

Neymiş zikir?

Allahın hadisi (sözü) Kuranmış,

Neymiş zikir,?

Kuranı anlayınca derisi diken diken olmak, Allahtan korkmakmış.

Zikre uymak

Geleneksel anlayışa göre zikir; tesbih çekmek, kısa ve güzel cümleleri, düşünmeden tekrar etmektir. “Sübhanallah”, “Allah’a boyun eğerim”, “Elhamdülillah” “her şeyi güzel yapmak Allah’a özgüdür”, “Allahu ekber” “Allah tek yücedir” sözleri anlamı düşünülerek söylense birer zikirdir ama zikrin sadece küçük bir parçasıdır.

“Sen sadece bu zikre uyanları uyarabilirsin”(Yasin 36/11) ayetindeki zikirKur’an’dır. Ona uymak için bizden ne istediğini bilmek gerekir. Anlamını kavramadan gece gündüz okumakla ona uyulamayacağı için o okuyuş “zikir” olmaz.

Zikri daha iyi anlamak için şu ayete de bakmak gerekir:

اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ

“Bu Kitap’tan sana vahyedileni anlayarak oku ve namazı tam kıl. Namaz her çeşit fuhşu ve kötülüğü engeller. Allah’ın zikri (Kitabı) elbette en büyük zikirdir. Allah, yaptığınız her işi bilir.”(Ankebût 29/45)

İki türlü zikirden bahsetmiştik; biri doğadan elde edilen zikir, diğeri de Allah’ın kitabıdır. Doğadan elde edilen zikir yanlış olabilir ama Allah’ın kitabında yanlış olmaz. Bu sebeple her zaman Kur’ân esas alınır ve ondaki bilgiler üstün tutulur.

Kuran zikr, Ondaki bilgileri edinmek zikr, Onu aktarmak da zikrdir.

Namazın, “zikir için” olabilmesi, okuduğumuz sure ve duaların anlamını bilmemize bağlıdır. Yoksa Müslümanın olmazsa olmazı olan bu ibadeti Allah’ın zikri için yapmış olmayız.

SONUÇ

Allahın Zikr dediği önemli Kuran kavramını boncuğa mahkûm ettik.

(الذكر) Akla getirmek, hatırlamak, düşünmek, doğru bilgi, Kuran, namaz…manalarına gelir,

Hatırlamanın zıttı unutmaktır,

Unutmanın dille ne ilgisi var ki zikir dendiğinde sayılarla söylemek anlaşılsın.

فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُواْ لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ

“Öyleyse beni anınız ki ben de sizi anayım.”(2/ Bakara 152)

Zikir, boncuk tanelerini çekmek anlamına olmuş olsa Allahın bizi anması için haşa tesbih çekmesi lazım.

Allah bizi boncukla zikredecek öyle mi?

Şimdi daha da kolayı çıktı, tesbihmatikler,

Bazı hac umre firmaları müşterilerine bu acayip aleti hediye ediyor,

Bas parmağı al Uhud dağı kadar sevap,

Güler misin, yoksa halimize ağlar mısın!

Allahı zikr, Allahı hissetmektir,

Allahı zikr, yaptığı işi yaparken Allahın o işi beğenip beğenmediğinin bilinciyle o işi düzgün yapmaktır.

رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ

“Nice yiğitler vardır ki, onları ne ticaret ne bir (başka) kazanç kapısı Allah'ı anmaktan, namazı hakkını vererek eda etmekten ve arınmak için verilmesi gerekeni vermekten alıkoyabilir; onlar kalplerin ve gözlerin dehşetle döndüğü günden korkarlar” (Nur 37).

Demek ki zikir, Allahın rızasına uygun ticaret yapmak, namaz kılmak, zekat vermek miş.

Demek ki zikir, dehşet (kıyamet) gününden korkup ona göre iş yapmak mış.

Allahı zikretmenin içini boşattılar,

Camilerde, evler de, ceplerde boncuk taneleri bu ümmetin en büyük belası olmuştur.

Çünkü o boncuklarla Allahı zikir güme gitmiştir.

Taaa 1978 yılında vazifeli olduğum Adapazarı İstasyon camiindeki tesbihleri müezzinime söyleyerek cami yanında akan çark deresine attırmıştım.

Cemaat içinden, hatırımda kaldığı kadarıyla adı Ali veya Ahmet olan tren kaptanı emeklisi bir abi aylar sonra yanıma gelerek,

“hocam ilk zamanlar bu uygulamaya karşı çıkıp aleyhine konuşmuştum ama sonraları anladım ki doğru yapmışsın, namazın ardından o tesbih arama telaşı kalktı, camiye huzur geldi, hakkını helal et ” demesi ve bana hediye olarak paha da ağır 99 luk bir teşbih hediye ederken ki ifadeleri hala kulaklarımda adeta çınladığını hissediyorum.

Şunu da söylemek isterim, belli ki kaliteli olduğunu anlayan tesbih hırsızı birisi mihrabtaki o tesbihin çalmış olduğunu anlayınca rahmetlinin hatırası olduğu için fevkalade üzülmüştüm.

Mikrop yuvası da olan teşbihleri kaldırma sebebini, iç yüzünü cemaatime izah edip ikna etmiştim ama dışarıdan gelen cemaatin namaz bitince kıyı köşe tesbih aramalarını hiç unutmam.

Zikir, eserden müessire gitmektir,

Eser varsa müessir vardır,

Allah cc birçok ayette,

أَوَلَمْ يَرَوْاُ

أَفَلَا يَنظُرُونَ

أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَىٰ مَا خَلَقَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ يَتَفَيَّأُ ظِلَالُهُ عَنِ الْيَمِينِ وَالشَّمَائِلِ سُجَّدًا لِلَّهِ وَهُمْ دَاخِرُونَ

“Allah`ın yarattığı çevrelerindeki şeylere hiç mi bakmıyorlar? Onların gölgeleri sağ ve sollarından süzülüp dönerken, Allah`a teslim olup (koyduğu yasaya) derin bir tevazu ile boyun eğmekteler”(16/ Nahl 48).

Zikir, Allahın kainata koyduğu yasaları düşünmek, Allahın düzenine nasıl da uyduklarının farkına varmaktır.

اَفَلَا يَنْظُرُونَ اِلَى الْاِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ۠

وَإِلَى السَّمَاء كَيْفَ رُفِعَتْ

وَإِلَى الْجِبَالِ كَيْفَ نُصِبَتْ

وَإِلَى الْأَرْضِ كَيْفَ سُطِحَتْ

“Devenin nasıl yaratıldığına, gök’ün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl direk gibi dikildiğine, yerin nasıl yayılıp döşendiğne bakmazlar mı? Dedikten sonra asıl püf noktanın ne olduğunu Yüce Yaratıcı şöyle vurgular:

فَذَكِّرْ إِنَّمَآ أَنتَ مُذَكِّرٌ

“Sen (ey peygamber) hatırlat! Çünkü sen sadece bir hatırlatıcısın”( Ğaşiye 17-21)

Tesbih, bu sayılanlara bakıp Allahın hatırlanmasıdır,

Tesbih, devenin yaratılması, dağların direk olması, vs den dersler çıkarıp ilmi geliştirmek, icat etmek, yeni yeni buluşlar, keşifler yapmaktır,

Tesbih, şeytan arabasıdır diyerek bisiklete binmeyip manasını bilmediğin kelimelerle boncukların çekilmesi hiç değildir.

Allah, SANİ UL EKBER dir yani büyük olan tek sanatkârdır,

Allahın en büyük sanat eseri insan ve evrendir.

Sun-i gıdalar hayatımızı mahvetti,

İnsanı, insanlığı bozmamak en büyük zikirdir.

Hastalıklardan başımızı alamıyoruz,

Evrenin havasını, oksijenini bozmamak en büyük zikirdir,

Hülasa zikir, fıtrat üzere bulunmak, Allahın razı olacağı şekilde hayat sürmektir,

وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى

““Kim de benim zikrimden (Kur'an'dan) yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak diriltiriz.”

قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَى وَقَدْ كُنتُ بَصِيرًا

“O da şöyle der: “Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak yarattın?”

قَالَ كَذَلِكَ أَتَتْكَ آيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا وَكَذَلِكَ الْيَوْمَ تُنسَى

“(Allah da:) “Evet öyle. Ayetlerimiz sana gelmişti de sen onları unutmuştun ve bugün de aynen öyle unutulmaktasın!” buyurur.(Taha 124-126)

Ey ayet körleri rivayet bülbülleri,

Ey boncukçular,

Ey zikirmatikçiler,

Ey hoplayıp zıplayanlar, zikrin ne olduğunu anlayın artık.

Zikir, tesbihi, tesbihmatikleri ele alıp bilmediğin, şuurunda olmadığın, düşünmediğin kelimeleri papağan vari tekrarlayıp dili fuzuli meşgul etmek değildir.

Zikr, baş sallamak, hatta halka oluşturup horon oynar gibi tepinmek hiç değildir.

Bunlar zikir değil repçiliktir,

Zikir değil yüz karasıdır.

Anlayana! / 26 Temmuz 2021