Hayat ve ölüm: Gerçeklerin gölgesinde bir hikâye

Abone Ol

Hayat, ne şekilde yaşarsanız yaşayın, bir gün sona erer; ölüm, bu gerçeğin ta kendisidir. Sakarya’da bir gazeteci olarak, 58 yıllık hayatım boyunca birçok anı biriktirdim. Ancak, böylesine acı dolu bir dönemi kaleme alacağımı hep içten içe biliyordum. Hayatımı bu gerçekle şekillendirdim; kimseyi kırmamaya, incitmemeye özen gösterdim. Dünya malına tamah etmedim, ne mal ne de mülk hırsım olmadı. Tek dileğim, hayatımı idame ettirecek kadar kazanmak, aileme ve çocuklarıma yetecek bir miras bırakmaktı. Bu, benim için her zaman yeterliydi.

Bir hafta önce babamla görüntülü bir telefon görüşmesi yaptık. Bayramda köyde bir araya gelmeyi planlıyorduk; neşeli, umut dolu bir sohbetti. Ancak, hayat planladığımız gibi ilerlemedi. Kurban Bayramı’na günler kala babamın vefat haberiyle sarsıldık. Eryılmaz ailesi olarak, büyük bir acının gölgesinde bir bayram geçirdik. Bu acı, yalnız değildi; zira sadece on buçuk ay önce annemi kaybetmiş, onun yasını tutarken toprağa vermiştik. Annemin acısı henüz tazeyken, babamın ölümüyle yüreğimiz bir kez daha yandı.

18 Temmuz 2024’te annem Cevriye Eryılmaz, hayata veda etti. On gün sonra, annemin kardeşi, teyzem Naciye Ercan da aramızdan ayrıldı. Ve 31 Mayıs 2025’te, bir akşamüstü babam Remzi Eryılmaz’ı kaybettik. Bu kayıplar, ardı ardına gelen darbeler gibiydi; her biri yüreğimizde derin izler bıraktı.

Doğum ve ölüm, insan hayatının iki kaçınılmaz gerçeği. Ancak, bu süreçlerde biriktirdiğiniz dostluklar, acılarınızı paylaşan insanlar, size güç veriyor. Cenazelerde, kimin yanınızda olduğunu, kimin sadece bir telefon kadar uzakta kaldığını net bir şekilde hatırlıyorsunuz. Gazeteci yol arkadaşım Hüseyin Cumalı, 35 yılı aşkın süredir acısıyla tatlısıyla, günde 15 saat omuz omuza çalıştığımız bir dost. Cenazemde beni yalnız bırakmadı, her an yanımda oldu. Gazeteci abim Murat Uygun, Adapazarı Gazetesi’nin sahibi Sefa Polat da dostluğun, arkadaşlığın en güzel örneklerini sergileyerek bana destek oldular. Onlara minnettarım.

Cenazeye bizzat katılarak Eryılmaz ailesine bu zor günlerinde güç veren isimler de unutulmaz. Sakarya İl Emniyet Müdürü Selçuk Doğuş, TESK Genel Başkan Vekili ve Türkiye Fırıncılar Odası Başkanı Halil İbrahim Balcı, Adapazarı Belediye Başkanı Mutlu Işıksu’nun katılımları, acımızı hafifleten birer teselli oldu. Her birine yürekten teşekkür ediyorum.

Annemin ve babamın vefatında telefonla arayarak üzüntülerini paylaşan milletvekilleri Murat Kaya, Ayça Taşkent ve Engin Özkoç’a da teşekkürlerimi sunuyorum. Annemin cenazesine bizzat katılan AK Parti İl Başkanı Yunus Tever, babamın cenazesinde aynı gün başka bir cenaze nedeniyle bulunamasa da telefonla başsağlığı dileklerini iletti. CHP İl Başkanı Oğuz Çuroğlu ve MYK Üyesi Ecevit Keleş, her iki cenazede de yanımızda olarak acımızı paylaştılar. Onlara da gönülden teşekkür ediyorum. Cenazelere katılmak, insani bir görevdir; geride kalanlara destek olmak, onların yükünü hafifletir.

Ancak, TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, Sakarya Valisi Rahmi Doğan, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, milletvekilleri Lütfü Bayraktar, Çiğdem Erdoğan, Ali İnci, Ertuğrul Kocacık ve Ümit Dikbayır, Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hamza Al ve Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) Rektörü Prof. Dr. Mehmet Sarıbıyık, başsağlığı telefonu alamamış olmam, üzüntümü bir kat daha artırdı. Kendi kendime sordum: “Neden?” Bu soru, içimde bir yara olarak kaldı.

Babamın vefatı dolayısıyla, gerek telefonla gerekse sosyal medya üzerinden üzüntülerini paylaşan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bu zor günlerimde yanımda olan, bir mesajla bile olsa acımı paylaşan herkes, yüreğimde özel bir yer edindi.

{ "vars": { "account": "UA-158639220-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }