Geçtiğimiz hafta, Diyanet İşleri Başkanlığı Cuma namazı öncesinde “suça sürüklenen çocuklar” konusunu gündeme taşıdı. Ancak bu konu, yalnızca sözle çözülecek bir mesele değil. Devlet kurumları ve toplumun tüm kesimleri, bu çocukların hayata kazandırılması için aktif rol almak zorunda. Sessiz kalmak, sadece geleceğimizi riske atmaktır.
Şehrin Göbeğinde Bir Gerçek
Halk54.com ekibiyle Çark Caddesi’nde Sokak röportajı yaparken, yanıma 8-10 yaşlarında bir çocuk yaklaştı. Ellerini sağa sola savurarak yürüyordu. Merak ettim: “Bu yürüyüşün ne anlama geliyor?”
“Bu keko yürüyüşü” yanıtını verdi. “Okula gidiyor musun?” diye sordum. “Hiç gitmedim, okuldan hoşlanmadığım için gitmiyorum” dedi. “Peki, okuldan gelip seni soran olmadı mı?” Cevap düşündürücüydü: “Hayır.”
Hayatın İçinde Gerçekler Var
Çocuğun kollarında dövmeler vardı; cebinden “kelebek” tabir edilen bir bıçak çıkardı. Ne taşıdığını sordum: “Düşmanlarım var.” “Ne düşmanı?” dedim. Yanıtı netti: “Omuz attım birine, düşman olduk. Ben kimseyi zaten sevmem.”
Bu yaşta bir çocuğun okula gitmemesi, kollarında dövmeler ve elinde bıçak bulundurması, onu potansiyel suça sürükleyebilecek ciddi bir risk altında gösteriyor. Bu çocukların topluma kazandırılması, eğitim hayatına dönmeleri ve olumsuz düşüncelerinden arındırılmaları için derhal destek sağlanmalıdır.
Kamu Kurumları, Duyun Bu Sesi
Halk54.com ve Adapazarı Gazetesi’nde yayınlanan bu röportajdan günler geçti. Ancak Sakarya Valiliği, Milli Eğitim Müdürlüğü, Aile Politikaları İl Müdürlüğü ve Çocuk Şube’nin konuya dair somut bir çalışma yapıp yapmadığı hâlâ bilinmiyor. Oysa bu çocuklar tek bir örnek değil; ilimizde, okula gitmeyen ve toplumsal desteğe ihtiyaç duyan pek çok çocuk bulunuyor.
Devletin ilgisi ve şefkati hızlı ve etkili bir şekilde sağlanmalı; gözden kaçan veya ulaşılmayan çocuklar için sistematik ve kalıcı önlemler hayata geçirilmelidir.
Genç Çocuklara Sahip Çıkalım
Unutulmamalıdır ki, bir çocuğu kazandırmak, geleceği kazanmaktır. Toplum olarak gözlerimizi açmalı ve bu çocukları yalnız bırakmamalıyız. Her çocuk, doğru yönlendirilirse hem kendisi hem de toplum için bir umut ışığı olabilir. Sessiz kalmak artık lüksümüz yok.