2000 yılı başlarında koalisyon hükümeti döneminden sonra yapılan seçimler, sonrası tek parti iş başına gelmişti. Ekonomi kötü durumdaydı. Devrim niteliğinde bir karar ile paradan 6 sıfır atılarak az sıfırlı paralar dönemi 15 yıl önce başlanmıştı.

Fahiş zamlar ile haftada nerdeyse bir zamlar ile karşı karşıyayız. Elektrik tüketimine yüzde 15, doğalgaz tüketimine yüzde 15, tabi bir seferlik gelen zamlar değil, yıl içinde en az üç kez. Bundan on beş yıl önce Beş litre sıvı yağı 20 TL den alırken 30 TL ardından 40 TL – 60 TL derken bu gün 94 TL 90 kuruştan sıvı yağ satılıyor. Bugün 1 kilo süt 6 TL, 1 kilo peynir 60-70 TL olmuş. Daha bütün kalemleri yazmaya gerek yok. Artan tüketim, artan nüfus sayısı ve ülkemize sığınmacı olarak gelen mültecilerin sayısı 4 milyonu aştı. Mülteci kabulünün hayat pahalılığına kısmen etkisi var dersek yanış olmaz. 

Geçmiş yılarda Ülkemiz tahıl ambarı olarak telaffuz edilirdi. Tarımda üretim oldukça iyi bir seviyedeydi. Türkiye Üreten bir ülkeydik, şimdi oraya çıkan yeni bir durum modeli var. Gelmişiz Yıl 2021 tüketen bir toplum olarak yaşamın akışına geçtiğimiz görüyoruz. Bu durumun nedenleri masaya yatırılır, tartışılabilir ama tüketen yâda üreten toplum olmadığımızı şuan ki durumumuzu değiştiremez. Bulunduğumuz durum için Çareler nedir diye bir soru sorulabilir. Her çaresizliğin ya da içinde bulunduğumuz olumsuz olan bir durumdan çıkışın mutlak bir yolu formülü vardır.

Sanayide nasıl ki üretiyoruz ihraç ediyoruz o zaman tarımda sanayi üretiminde olduğu gibi daha çok üretim için yeni yollar yeni teşvikler devletin sunması ile yaratacağı üretim imkânları insanların ihtiyaçlarını kendi topraklımızdan yani 770.760 km² alanda hiçbir yer boş kalmadan ekilmesi için gıda seferberliği başlatılması kaçınılmaz bir gerektir. Savaşlarda en önemli silah ve mermidir ama aç olan savaşmayan insan için en büyük silah gıdadır tarımda üretimdir bu nedenle tarımda üretimi artırmak çoğaltmak için şimdiden harekete geçilmeli.

15 yıl önce 6 sıfırların atılması ile ekonomimiz ilerleyen yıllarda rahata kavuşmuş insanlar aldıkları maaşlarla fazla zorlanmadan geçinebilme imkânı olmuştu. Aradan 15 yıl geçti zam yağmuru ve fahiş fiyat baskısı altında insanların geçinebilme koşullarını zorlaştırdı.

Yaşam koşulları ve çalışan ve emeklilerin ekonomik durumları artan zamanlarla hayat zorlaştığını alınan maaşların zamlar karşında erdiğini sokakta konuştuğumuz vatandaşlar ifade ediyor.

Bugün yıl 2021 açlık sınırı 3.049 TL, bu şartlar ortada iken çalışan kesim 2 bin 800 TL asgari ücret aylığı alarak geçinebilme mücadelesi veriyorlar. Peki ya bu gün. Bir avro 10 TL’yi aşmış bir Amerikan doları 9 TL’ye dayanmış ülkemizde Yoksulluk sınırı 9.931,59. TL. Olmuş Avrupa’da çalışanlar ile aramızda büyük rakamlı uçurumlar var.

2022 yılı için asgari ücret belirleme çalışmaları için sendika ve çalışma bakanlığı görüşmelerini sürdürüyorlar. Yaşam koşullarında tüm rakamlar ortada çalışan kesimin asgari ücret için beklentisi 5 bin TL. Ev kiraları olmuş bin TL. Bin beş yüz TL. Emekli aylıkları birçoğu asgari ücretin altında emeklerin beklentisi asgari ücretler emekli aylıkların sabitlenmesi gerektiğini ortaya koyuyorlar.

Hayat pahalılığı her geçen gün herkesi etkiliyor? Artık Önümüzde 2023 genel seçimleri var seçimlerde vatandaşların beklediği vaatler ekonomi üzerinden beklentisi oluşturacak. Hangi siyasi parti gerçekçi bir ekonomik vaatlerde bulunuyorsa o parti oyları tabiri caizse süpürür. O vaatlerin arasında şu Başlılıklar olması beklenir. Asgari geçin ücretin günün şartlarına göre artırılması. Emekli aylıkları için intibak uygulanması. Emekli olacak Devlet memurların 3 bin 600 ek göstergenin yasalaşıp uygulanması. Vaatleri partilerden beklenti yaratacak.

Son bağlamda insan hayatında yaşana bilir bir aylık ücreti orta direğin gıda ve yaşamsal gereksinimlerini alırken fahiş fiyatlar karşında ezilmemesi ile stresiz sağlıklı bir yaşam beklentisi oluşturuyor.