Sevgili Okurlarım; Hani diyordum ya.

İnsanın gerçekten mükemmel bir dostu olsa.

Ona şöyle içine sindire sindire kocaman bir sarılacağınız.

Yüreklilikle! "Canım benim" dediğiniz telefonda bile saatlerce konuştuğunuz sıcacık biri.

Cesur, sempatik, azimli, kararlı...

Arayan, soran. "Seni özlüyorum" diyen biri.

Böyle biri ile her şeyi konuşabilir, paylaşabilirsiniz.

Yanıltmaz, anlayışla karşılar her şeyi...

Hataları, günahları, sevapları, her şeyi konuşabilirsiniz onunla.

Bir arayış içinde olmanıza gerek yok.

O, kendiliğinden çıkar gelir zaten.

Bir gün bakarsınız kapınızda, bir de bakmışsınız sımsıcak sohbetler, derin konular, sırlar.

Kimseye söyleyemediğiniz, en yakınınıza anlatamadığınız, geçmişteki izleri.

Geleceğe dairlerinizi, sadece ona anlatırsınız.

Kadın, erkek fark etmez.

Bir dost olsun ama, gerçek olsun.

Aradığınızda işinizi değil, sizi sorsun.

Kötü gününüzde ev sahibi, iyi gününüzde kiracınız olsun.

Anlatsın, konuşsun açık seçik, korkmadan, güvensin.

Cinsiyeti olmasın.

Bir kartal kadar haşin, bir maymun kadar şaklaban, bir ceylan kadar narin olsun.

Doğru söylesin...

Gözleriyle ve kalpten konuşsun.

Yaşasın, doya doya yaşasın,

Doya doya yaşatsın.

Beyninden değil, yüreğinden versin.

'"Olsun varsın, paylaşırım" desin.

Bir dostunuz olsun.

Dost olsun...

Ama gerçek bir dost!

Dostluk, çınar gibidir.

Meyvesi olmasa da gölgesi yeter...