Geleneksel inanca bakarsanız azap kabirle başlar.
Peki ahiret azabı ile ilgili bunca ayet varken neden kabir azabından bahsedilmez Kuranda?
Allah cc ahirette ki azaptan sayısız ayette bahsettiği halde kabir azabından bahsetmeyi haşa unuttu mu?
Kurana bakıyoruz
وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِياًّۚ 
"Senin Rabbin unutkan değildir." (Meryem:64) buyrulmakta.
Peki nereden çıktı bu?
Gelene değil de ek-lere itibar edenler, delilden hükme gitmezler, aksine önce hükmü verirler sonra verdikleri bu hükme ait sözde delil gösterdikleri ayetleri takla attırırlar, 
yetmez, uyduruk rivayetleri baş tacı ederler.
Kabir azabına Mümin süresinde Firavunla ilgili şu ayeti delil getiriyorlar:
النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ
"Onlar sabah akşam o ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı gün de: Firavun ailesini azabın en çetinine sokun (denilecek)!" (Mümin:46)
Önce kafalarda bir hüküm oluşturuluyor, sonra da bu oluşturulan hükme göre ayetler yorumlanıyor.
Yani delilden hükme gidilmesi gerekirken bunun tersi olan hükümden delile gidiliyor.
Allah, buna zulüm diyor:
فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ إِنَّهُ لاَ يُفْلِحُ الْمُجْرِمُونَ
"Allah'a karşı yalan uyduran veya ayetlerini yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Suçlular elbette saadete erişemezler." (Yunus:17)
Firavunla ilgili verilen ayette deniyor ki:
Onlar sabah-akşam ateşe koyulurlar?
Sabah-akşam kavramı dünya ile ilgilidir.
Kabirde sabah-akşam olur mu?
Güneş dünyada vardır.
Ayette anlatılan, Firavunun elinden iktidarın gittiğini , Musa ve Harun a.s. ın bu iktidarı onun elinden yavaş yavaş aldığını anlıyor ve ızdırap çekiyor.
Kuranda önemli bir kavram var ki Allah, parçayı anarak bütünü kasteder.
Arapça olarak buna "zikru cüz, irade-i kül" denir.
Sabah demek gündüz, akşam demek ise gece kastediliyor.
Yani gece gündüz demekle bütün 24 saat kastediliyor.
Elinden saltanatı gittiğini anlayan Firavunun haleti ruhiyesi anlatılıyor.
Ne yazık ki bu ayeti kabir azabına delil gösteriyorlar.
Kuran da عذاب القبر = Kabir azabı diye bir tabir veya kavram yoktur.
Kuranda dünya ve ahiret azabı geçer.
Dünya azabına الْعَذَابِ الْأَدْنَى yakın azap, ahiret azabına ise الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ büyük azap denir.
Bazı insanlar yaptıkları kötülüğün bir kısmını dünyada çekerler.
Bu durum ayetlerde açıkça ifade edilir.
Kabir azabının var olduğunu söyleyenler 12-13 ayet ileri sürerek konuyu delillendirmeye çalışırlar.
Bu ayetlerin hepsini burada zikretmek uzun olacağından birkaç ayetle yetinmek istiyorum.
Yanlışların birincisini oluşturan bir kelime üzerinde durmak istiyorum.
Bir kere bu kanaate varanlar, ayetlerde geçen BERZAH kelimesinden çıkardıkları mana ile bu kanaate varıyorlar.
Kabir âlemi veya kabir hayatı diye öne sürülen bu hayat anlayışına Müminun süresinde yer alan bir kelimeden hareketle BERZAH ALEMİ diye adlandırılıyor.
Berzah alemi denilince, kabir alemi kastedilir genellikle.
Dünya hayatı, ahiret hayatı dışında Berzah Alemi, üçüncü bir hayat olarak adlandırılıyor.
BERZAH kelimesi kuranın Rahman, Furkan Ve Müminun surelerinde olmak üzere üç yerde geçer.
Rahman ve Furkan sürelerinde bu kelime tatlı su ile tuzlu suyun birbirlerine karışmasını engelleyen perde anlamında kullanılıyor.
BERZAH kelimesinin anlamı da ENGEL manasındadır.
وَهُوَ الَّذِي مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ هَذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ وَهَذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًا وَحِجْرًا مَّحْجُورًا
"Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyan O'dur." (Furkan:53)
مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ
بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَّا يَبْغِيَانِ
"İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar." (Rahman:19-20)
Bu iki ayette BERZAH kelimesi ENGEL olarak kullanılıyor.
Bu engel nasıl bir engelmiş onu bilim adamlarına, fizik-kimyacılara bırakalım.
Bu engel, tabiat gücü müdür, tabiata konan kanun mudur, bilenlere bırakalım.
Moleküler yapıdaki bu özellik benim bilgim dışındadır.
لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِن وَرَائِهِم بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
"Belki, yapmadan bıraktığımı tamamlar, iyi iş işlerim" der. Hayır; bu söylediği sadece kendi lafıdır. Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında geriye dönmekten onları alıkoyan bir engel vardır." (Müminun:100)
VERA kelimesi Kuran da ARKA anlamında kullanılır.
ÖTESİ anlamına da gelebilir ama asıl anlamı ARKA dır.
Bu kelimeye ARKA anlamı verilince:
"Onların arkasında diriltilecekleri güne kadar bir BERZAH vardır."
Ayetin öncesini yani 99.ayeti beraber almaz iseniz tam anlamıyla mesele kavranamaz.
İnsanlar ne istiyor, ne cevap veriliyor?
حَتَّىٰ إِذَا جَاءَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ
(Şeytanın şaşırttığı, şeytanın hemezatına alet olan insanlar) "Onlardan birine ölüm gelince: ´Rabbim! Beni geri çevir´ der." (Müminun:99)
Bu ayeti okumadan direk 100.ayeti okursanız konuyu anlayamazsınız.
"Hayır onların arkasında bir engel vardır, dünyaya dönemezler." diyor Allah.
Buradaki BERZAH (engel) ölüm sonunda tekrar dünyaya dönememe dir.
Bu ayet aynı zamanda Reenkarnasyon olayının olmayacağını ifade eden ayettir.
Allah bu ayete metafizik bir mana yüklemektedir.
Ölen insanın geriye dönmesinin mümkün olmadığını ifade eden bir engel anlamına geliyor.
Ne yazık ki ayeti böyle yorumlamıyorlar ve 99.ayette onların ne istediğini ele almıyor ve diyorlar ki:
"onların önünde diriltilecekleri güne kadar bir berzah âlemi vardır."
Böyle olunca da VERA ve BERZAH kelimelerinin manası gitmiş oluyor.
Böylece, delilsiz, belgesiz yeni bir âlem ihdas edildi.
Ayet gayet açık, ölen adam geri gönderilmez.
Böyle olmasına rağmen ayet yanlış anlamlandırılıyor.
BERZAH ALEMİ ifadesi bu yanlış anlamadan kaynaklanıyor.
Birinci düğme yanlış iliklenince diğer düğmelerin de yanlış olması kaçınılmaz oluyor.
Yani hareket noktaları yanlış olunca varılacak yerler de yanlış oluyor.
Ayetin biri bu.
(Devamı bir sonraki yazımızda)