TV 264 ekranlarında yayınlanan “Gazeteciler Soruyor” isimli programa Sakarya Gazeteciler Birliği Derneği Başkanı Zeki Aydıntepe katıldı. Bu yayında herkes eteğindeki taşları döktü. Bu canlı yayın sonrasında uzun süre Aydıntepe’yi kaleme almayı düşünmüyordum. Neden! Hem yakın zamanda burada köşe yazdım. Hem de canlı yayında konuştuk. Tekrarı seven bir yanım var. Yine yazayım. Hepimiz eteğimizdeki taşları döktük. Benim için konu kapanmıştı...
 

***

Ama Sakarya Gazeteciler Birliği Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Yeni Sakarya Gazetesi Köşe Yazarı Engin Arapoğlu “Benim cevap hakkım var” diye ortaya çıktı. Evalla, cevap hakkına saygılıyız. Geçen hafta aynı canlı yayına bu kez de Engin Arapoğlu geldi. Canlı yayında aynı konular bir daha açıldı. Arapoğlu’da boyunun ölçüsünü aldı. Yine konu bence kapandı ama geçen Pazartesi günü bir kez daha Başkan Zeki Aydıntepe ortaya çıktı.

***

Aydıntepe gazetesinde “Cumalı ve yanlışta ısrar” diye geçen Pazartesi günü bir köşe yazdı. Evalla, bence yazsınlar. Hatta iki kez yazsınlar. Hatta ve hatta bana TIR ile girsinler. Park et TIR’ı anahtarları al ve git. Arkaya da bakma. Geçir bana ama sıra bana gelince de ağlama, yaygara yapma, ekranlarda bana “canımsın” çekme, Engin Arapoğlu’na dediğim gibi kaşınma, kaşınıyorsan da caz yapma..

***

Hazır yeri geldi yine yazayım. Bunlar sürekli kaşınıyor. Sonra ekranda karşıma geliyorlar. Canlı yayınlarda Aydıntepe, “Yok babanı severim, yok sen kibar çocuksun, yok senin yerin bende ayrı, yok sen canımsın, yok millet ne derse desin sen aslansın kaplansın” diyor.  Arapoğlu ise, “Meslek büyüğümsün abi, elinde büyüdüm abi, ustamsın abi” diyor. Ama ne oluyorsa sonradan kaşınıyorlar. Kim bilir belki de bunlara yakın çevreleri “Ayar” veriyor. Kim bilir  belki de bunlar yakın çevrelerinin gazına geliyor...

***

Neyse, ney ama dün de yazdım. Beni mi yazdın! İsim ver veya verme savaş kuralları geçerlidir. Angajman kuralları gereği ne yazdıysan misliyle karşılığına alırsın. Madem Başkan Zeki Aydıntepe geçen Pazartesi günü bana bir Çin malı roket sallamış. Değil mi ki o roketin tetiğine basmış. İster kafama ister, boş araziye düşsün. Gereği yapılır. Şimdi Obüslerle ve misliyle karşılığını verme zamanı...

***

Geçen Pazartesi günü Yeni Sakarya Gazetesi’nde Sakarya Gazeteciler Birliği Derneği Başkanı ve Yeni Sakarya Gazetesi Genel Yayın Müdürü Zeki Aydıntepe “Cumalı ve yanlışta ısrar” diye yazdığı köşe yazısına gelelim. Ne diyor bu Aydıntepe! Köşesine aynen şöyle başlamış Aydentepe, “ Hüseyin Cumalı’nın TV 54’te her Cuma akşamı gerçekleşen medya buluşması programının önceki oturumunda konuk idim”

***

Şimdi burada bir duralım. Bak baba dostu, bak Zeki ağabeycim, bak saygıda kusur etmek istemediğim değerli ağabeycim. İster kabul et, ister etme ama artık yaşın gereği kenara çekilmenin vakti geldi. Hatta geçti. Korktuğum için değil ama hem ailelerine ayıp olmasın, hem de öbür dünyaya göçtükleri için isim vermek istemediğim birileri gibi sende çektirme Zeki Aydıntepe, bu mesleği zamanında bırak. Çekil bir kenara ve yaşlığının tadını çıkart...

***

Kabul et veya etme ama yaşlandın artık, konulara hakim olamıyorsun. Dikkatini toplayamıyorsun. Yıllarca çalışan beynin ve hafızan yorgun ve bu yorgunluk sana sürekli hata yaptırıyor. Anlıyorum. Kabul etmek zor ve senin gibi bu kentte bir çok yaşlı gazeteci bu süreçten geçti. Bu satırları yazan bende rabbim öbür verirse bir gün yaşlanacam. Belki sizin gibi kalemi elden bırakmak istemeyecem. Ama ortada bir gerçek var ki her işte olduğu gibi zamanında ve tadında bırakmak lazım...

***

Hadi diyelim ki kalemi bırakamıyorsun. Sana göre duayensin. Mutlaka ve mutlaka yazacaksın. Gerçi ne yazdıklarına bakıyorum. Benim tarzım değil. Herkese mavi boncuk dağıtıyorsun. Yıllardır çiçek, böcek, börtü böcektir gidiyor. Kurmuşsun gazetenin orta sayfasına sanal bir sayfa ve eşe dosta mavi boncuk gönderiyorsun. Nasıl olsa para vermiyorsun ya herkese lale, gül, menekşe, orkide dağıtıyorsun. Az sevmediğine kaktüs, biraz daha sevmediğin olursa iri dikenli kaktüs, sıra bana gelince kıçım büyük diye zeytin kütüğü değil. İri zeytin kütüğü gönderiyorsun. Hatırladın mı! Bana kıçım büyük diye iri zeytin kütüğü göndermiştin!

***

Yıllardır “tavşana kaç ama tazıya da tut” hesabı, dimi! Böyle iyi dimi! Hadi hepsine tamam dedik. O günler artık bitti ve mazide kaldı. Artık yeter be Zeki ağabeycim. Bırak artık o kalemi elinden ve dostlarına zaman ayır. İbadete ağırlık ver. Kaza namazlarının sayısı arttır. İlle de o kalemi bırakmam mı diyorsun! İlle de ‘yazacan, ben yazmazsam bozanın faydalarını kim yazar’ mı diyorsun! Bari her zaman yaptığın gibi yap...

***

O yazdığın Pazar Filesi var ya, o fileyi 1950, 1960, 1970, 1980’li yıllardaki anılarınla doldur. Ne yazarsın beni gibi deliyi, ne çatarsın beni gibi hıyar ağasına, ne uğraşınsın benim gibi kapçık ağızlıyla be Zeki ağabeycim! Bilmiyorsun! Öğrenmedin mi! Bana Çin malı roket atana obüsle cevap veririm. Bilmez misin Angajman Kurallarını uygularım...

***

Şimdi mevzuya gelelim. Bu kadar edebiyatı niye yaptım! Neden bu kadar uyarı! Hesapta bana haddimi bildirecek olan Zeki Aydıntepe köşe yazısının ilk satırında “Hüseyin Cumalı’nın TV 54’te her Cuma akşamı gerçekleşen medya buluşması programının önceki oturumunda konuk idim” diye yazdı. Hale bakın! Daha nereye hangi televizyon kanalına çıktığını bilmiyor ama bana haddimi bildirmek için köşe yazıyor...


***

Zeki beycim, Zeki beycim o senin çıktığın ekran, o senin canlı yayında televizyon sahibi Zafer Tokuş’a methiyeler düzdüğün televizyon, Zafer Tokuş ile birlikte “gazeteciler Soruyor” isimli programın başında birbirinize “ay benin kardeşim, ay benim ağabeyim” diyerek birbirinizi yağladığınız televizyonun adı TV 54 değil. O televizyonun adı TV 264 Zeki ağabeycim...

***

Eski futbolcusun. Sen benden daha iyi bilirsin. Hani “Dakika bir gol bir” derler ya  futbolda, işte o hesap ağabeycim. Sen daha Sakarya’nın tek uydu kanalı ve 3 saat misafir olduğun televizyonun adı doğru yazamıyorsun. Çıkıyorsun ortaya ve bana haddimi bildirmek için  köşe yazıyorsun. Bir de köşenin adını “Cumalı ve yanlışta ısrar” diye atıyorsun. Hesapta bana giydirecen yaa...

***

Hale bak!

Hayaller New York TIME gerçekler Yeni Sakarya... 

***

Devam edecek...