Sakarya Filistin Gönüllüleri, İsrail’in Lübnan’a saldırılarında öldürülen Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı anmak için Demokrasi Meydanı'nda toplandı.

Demokrasi Meydanı’nda sağanak yağışa rağmen bir araya gelen kalabalık, Nasrallah’ın ülkesini ve İslam coğrafyasını Amerika ve İsrail sömürgesinden kurtarmak için mücadele ettiğini ve son olarak Gazze’ye verdiği desteğin bir bedeli olarak şehadete erdiğini belirtti.

O basın toplantısı izinsiz çıktı! Sakarya Valisi konu ile ilgili açıklama yaptı O basın toplantısı izinsiz çıktı! Sakarya Valisi konu ile ilgili açıklama yaptı

Sakarya Filistin Gönüllüleri adına yapılan basın açıklamasında İsmail Heniyye ve Nasrallah’ın şehit olmasıyla Ortadoğu’da direnişin bitmeyeceği, aksine daha da alevleneceğine dikkat çekildi. Açıklamada İsrail’in kendi ölü rakamlarına ve yaşadığı yıkıma sansür uyguladığı, bu konuda dışarıya bilgi sızmaması için gazetecilere baskı yaptığı hatırlatıldı.

Nasrallah için kılınan gıyabi cenaze namazının ardından İsrail’in bayrağı ateşe verildi.

Sakarya Filistin Gönüllüleri adına yapılan basın açıklamasının tam metni:

ŞEHİT HASAN NASRALLAH ONURUMUZDUR!
Bir Kudüs fedaisi olan, ömrünü Filistin davasına adayan çok önemli bir şahsiyeti; Seyyid Hasan Nasrallah’ı kaybettik. Nasrallah geçtiğimiz Cuma günü, Amerika’nın İsrail’e özel olarak sevk ettiği çok güçlü sığınak bombaları ile şehadete yürüdü.
Biz biliyoruz ki şehitler ölmez, onlar dirilere kıyamet gününe kadar rehberlik ederler.
Biz biliyoruz ki şehitlerin kanı ile harmanlanmış bir mücadele çok daha etkili, çok daha bilenmiş olarak yoluna devam eder.
Biz biliyoruz ki şehitlerin yolunu kendi yolu bilen tüm müminler kafirlerin, Siyonistlerin kabusu olmaya adaydır.
Biz biliyoruz ki, tıpkı İsmail Heniyye gibi şehitlerin reisi olan Hasan Nasrallah’ın şehadeti; karanlığın aydınlığa dönüşünün, emperyalizmin ve siyonizmin yenilgisinin yakın olduğunun muştusudur.
Büyük Şeytan Amerika ve Siyonist İsrail, 7 Ekim Aksa Tufanı ile yaşadıkları şokun, maruz kaldıkları zilletin acısını sadece Gazze’de ve Lübnan’da masum insanları katlederek değil, aynı zamanda direnişin liderlerini hedef alarak çıkarmaya çalışıyor.
Şehit İsmail Heniyye’nin kanı kurumadan Seyyid Hasan Nasrallah’ın şehadet haberini aldık.
Komutanlarını, liderlerini şehit ederek direnişi bitireceklerini ya da körelteceklerini zannediyorlar.
Bu zalimlerin, bu kafirlerin bilmediği, anlamadığı bir şey var! Her Müslümanın hayali, her Müslümanın ideali Allah yolunda şehit olmaktır. Biz Müslümanlar ebedi olan ahiret hayatına iman ettik ve Allah’ın şehitlere vaadi olan cenneti kazanmak için şehadet sıramızı bekliyoruz.
Şunu açık olarak deklare ediyoruz. Bir Nasrallah şehit olur, on binlerce Nasrallah doğar, direnişe öncülük yapar ve şehadet için sıraya girer.
1992 yılında Abbas Musavi’yi şehit ettiklerinde de Hizbullah’ı bitireceklerini zannettiler. Ama geçen zaman ne kadar yanıldıklarını gösterdi. Hizbullah, Nasrallah gibi bir lider çıkardı ve her geçen gün daha da güçlenerek Siyonistlerin kabusu oldu.
Bu sefer de aynı akıbetin daha şiddetli olarak Siyonistleri beklediğinden emin olalım. Büyük Şeytan Amerika ve Siyonist İsrail bundan sonra daha çetin bir direnişle muhatap olacaktır.
7 Ekim Aksa Tufanı ile ateşlenen direniş bir yılını dolduruyor. Önemli kıyam önderlerimizi kaybettik. On binlerce sivil şehidimiz var. Gazze ve Lübnan halkı çok zorlu bir yaşam mücadelesi veriyor. Bu olumsuzluklara rağmen umudumuzu yeşertecek gelişmeler de mevcut…
Siyonistler yanlarına Amerika ve Avrupa’yı alarak bütün güçleri ile bölgeyi yakmaya devam ediyor. Şu anda geldikleri nokta nedir? Direniş Gazze’de, Lübnan’da ve diğer tüm cephelerde devam ediyor.
Gazze’de 100’den fazla esire hala ulaşamadılar. Her gün kayıp vermeye devam ediyorlar.
Güney Lübnan’da teknolojik güçlerini kullanarak alçakça eylemlere imza attılar. Ancak karadan topyekun bir savaşı göze alamadıklarını görüyoruz.
Diğer taraftan Ensarullah Yemen’den attığı füzelerle Tel Aviv’i vuruyor.
Siyonistler bütün kayıplarını gizleyecek ağır bir sansür uyguluyor. Gazeteciler İsrail’de çok sınırlı hareket edebiliyor. Buna rağmen gelen fotoğraflar Hayfa’da, Tel Aviv’de ciddi tahribatların ve ölümlerin işaretlerini veriyor. Yüz binlerce İsrailli yerlerinden olmuş durumda… Ayrıca son bir yılını sığınaklarda geçirmiş, işine, okuluna gidememiş İsrail halkının isyanına tanıklık ediyoruz.
Bölgede direniş cephesi ile İsrail-Amerika-Avrupa şer cephesi arasında devam eden topyekun bir savaşa şahitlik ediyoruz.
Bu savaşta fiziki güç farkının fazla olmasına rağmen, mücahitlerin imanından aldığı güçle bu farkı hiçe sayarak direnmeye devam ettiğini ve asla pes etmediğini görüyoruz. Direnişin kararlı duruşu şer cephesini kahrediyor. Şer cephesi bu denli teknolojik imkana rağmen 1 senedir soykırım haricinde bir arpa boyu yol alamamanın psikolojik yıkımını yaşıyor.
Allah’ın izniyle bu savaşı İslam ümmeti kazanacaktır. Bu noktada bizim direnişi her yönüyle desteklememiz üzerimize bir vecibedir.
Tüm direniş cephesinin yanında, Hamas’ın, İslami Cihad’ın, Hizbullah’ın, Ensarullah’ın, Irak Direnişi’nin yanında saf tutacağız.
Artık mezhebi ve kavmi ayrılıkları bir kenara bırakıp ümmet olarak birleşme zamanıdır. Her türlü fitneye karşı uyanık olacağız ve müsaade etmeyeceğiz.
Bu vesile ile Türkiye televizyonlarında, sosyal medyada, gazetelerde boy gösteren bir avuç ırkçı ya da mezhepçi yorumcu/kalemşörden bahsetmek istiyoruz.
Bu ırkçı/mezhepçi faşist güruh her fırsatta direnişi karalamaya devam ediyor. Kudüs, Mescid-i Aksa, Filistin davası sanki sadece direnişin meselesiymiş gibi; tribünlerde oturup sahada canını, malını ortaya koyanları; başta İran olmak üzere direnişin tüm bileşenlerini küçümsemeyi, aşağılamayı, akıl vermeyi, alay etmeyi kendilerine vazife edinmiş durumdalar…
Faşist ırkçı/mezhepçi yazar/çizer/yorumcu güruh her şeyden önce şunu iyi bilmelidir ki; Kudüs, Mescid-i Aksa, Filistin davası Kur’an ile sabit bir iman meselesidir. Dolayısıyla her Müslüman, her İslam ülkesi bu davayı bir iman vecibesi olarak görmek zorundadır. Yani Filistin davası sadece direniş cephesinin değil, başta Türkiye olmak üzere tüm İslam dünyasının davasıdır.
Televizyonlarda, sosyal medyada, gazetelerde atıp tutan bu faşist güruh öncelikle ülkemizi yönetenleri yargılamalıdır, tabii yürekleri yetiyorsa...
Nereden fonlandıklarını iyi bildiğimiz bu faşist güruh şu soruları sorabiliyor mu acaba?
- Türkiye neden İsrail’e petrol akıtan hattın vanalarını kapatmıyor?
- Türkiye neden İsrail ile diplomatik ilişkilerini tam olarak sonlandırmıyor?
- Türkiye neden İsrail’e mühimmat taşınmasında ara durak olan İncirlik Üssü’nü ve İsrail’e istihbarat aktaran Kürecik Üssü’nü kapatmıyor?
- Türkiye, neden ülkemizden İsrail’e transit ticaret ile devam eden mal gönderiminin daha katı uygulamalarla önünü kesmiyor?
- Türkiye neden Lübnan’a asker ve SİHA, füze ve benzeri askeri mühimmat gönderimini gündemine almıyor? Lübnan’a askeri sevkiyatın Gazze’deki zorlukları içermediğini herkes biliyor.
Bu faşist güruh bu soruları Ak Parti iktidarına yönelttikten sonra dönüp mahcup bir şekilde direnişi selamlamak, onları tebrik etmek gibi bir erdemli duruşu ortaya koymalıdır, tabii eğer zerre kadar haysiyetleri, onurları var ise…
Türkiye artık Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki misyonuna geri dönmeli ve İslam ümmetinin öncülerinden olmalıdır. Bu misyon söz ile değil, uygulama ile inşa edilir.
Türkiye denge politikaları adı altında daha ne kadar zillet yaşayacak? Batı’nın karşısındaki aczimiz daha ne kadar devam edecek?
Madem şer cephesinin varlığını kabul ediyoruz, zulme karşı direnişin yanında yer almak onurlu tarihimizin bir gereği değil midir?
Hasan Nasrallah’ın şehadeti üzerine verilen taziyede dahi Hizbullah ve Nasrallah isimlerine yer vermemek şer cephesine selam çakmak anlamına gelmiyor mu?
Türkiye’nin acilen bir yeni dış politika vizyonuna ihtiyaç duyduğu açıktır. Sadece konuşan değil, gereğini yapan bir Türkiye ancak ümmetin öncülüğüne aday olabilir.
İçinden geçtiğimiz süreçte en büyük yaramız, en büyük eksikliğimiz İslam Birliği’nin olmamasıdır.
Rahmetli Erbakan Hocamızın sürekli gündemde tuttuğu bu konu mutlaka çözüme ulaşmalıdır.
Amerika, Avrupa ve İsrail’den oluşan şer cephesi ile başa çıkabilmek için İslam Birliği hayati önem taşımaktadır.
İslam İşbirliği Teşkilatı gibi sembolik ve anlamsız birliktelikleri çöpe atıp gerçek bir İslam birliği kurmanın zamanı gelmiştir.
Biz buradan siyonizme karşı duyarlı bir söylem ve duruşa sahip tüm İslam ülkelerinin liderlerine sesleniyoruz:
İslam Birliği’ni mutlaka gündeminize almalısınız. Bugün Gazze, Batı Şeria, Lübnan yanıyor. Bu ateşin tüm Ortadoğu’yu, İran’ı, Irak’ı, Suriye’yi, Türkiye’yi ve diğer İslam coğrafyalarını yakma riski yüksektir.
İslam ülkelerinin yöneticilerinin akıllarını başlarına toplayarak, ihtilaf ettikleri az sayıdaki meseleyi bir kenara koyup ittifak ettikleri çok sayıda mesele üzerinden bir birlikteliğe, bir güç olmaya, bir cephe olmaya karar vermeleri gerekiyor. Aksi takdirde öncelikle Allah nezdinde, sonra da tarihte hesabını veremeyecekleri bir vebali üstlenmiş olacaklardır.
Buradan Siyonistlere, emperyalistlere ve her şeyden önemlisi onların tüm dünyadaki maşalarına sesleniyoruz:
Allah’a söz veriyoruz. İsmail Heniyye ve Hasan Nasrallah’ın intikamını mutlaka alacağız. Bundan böyle size rahat uyku uyutmayacağız. Direniş, cephede siyonist ve emperyalist katillere gereken cevabı verirken, biz de tüm sivil alanlarda onların maşalarını, işbirlikçilerini, istihbaratçılarını rahatsız edeceğiz. Fiziki ve psikolojik tüm araçları kullanarak onlara dünyayı dar edeceğiz.
Ey Kıyam Önderi Hasan Nasrallah; sana söz veriyoruz, yolunu sürdüreceğiz.
Ey Kudüs Fedaisi Hasan Nasrallah sana söz veriyoruz, seni şehit eden şer cephesi ile mücadelemizi en üst seviyeye çıkaracağız.
Ey Kerbela şehidi İmam Hüseyin’in yol arkadaşı Hasan Nasrallah, sen ömrünü Yezidlerle mücadeleye adadın ve şehadete koştun, sana söz veriyoruz biz de zamanın Yezidleri ile sonuna kadar mücadele edeceğiz ve Rabbimizden şehadeti isteyeceğiz.
Yaşasın Filistin Direnişi!
Yaşasın Nehirden Denize Özgür Filistin!
Yaşasın Küresel İntifada!