//Hüseyin Cumalı'nın özel haberi//

NE OLMUŞTU!
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) Sakarya mütevelli heyetinin de içinde bulunduğu şüpheliler örgüt üyesi olmak iddiasıyla gözaltına alınmıştı. Mahkemeye sevk edilen şüphelilerden bazıları tutuklanırken, bir kısmı ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.

KARAR ÇIKTI
İçlerinde Sakarya’nın önde gelen isimlerinin de bulunduğu sanıklar Ferizli’de bulunan özel mahkeme salonunda günlerce yargılanmış ve yargılama sonunda ise Sakarya 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından haklarındaki karar 25 Nisan 2018 tarihinde açıklanmıştı. Bu karar sonrasında dosya Sakarya 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gitmiş ve son olarak dosya ‘onama’ için Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne gönderilmişti.

KİMLER YOK Kİ!
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) Sakarya mütevelli heyeti üye olmakla suçlanan Ahmet Şükrü U., Ahmet U., Ali D., Ali H., Ayhan G., Bekir Ç., Cihan C., Çetin Ç., Durmuş Ali K., Erhan Y., Fatih A., Ferhat T., Halis A., Hasan T., Halil İbrahim O., Hüseyin K., Hüseyin U., İrfan T., Mehmet P., Mehmet O., Mehmet S., Metin S., Muammer E., Nedim R., Nuri D., Osman B., Osman T., Ender K., Ömer Ö., Özcan Fahri A., Özdemir U., Ragıp K. Remzi Ç., Reşit T., Sait A.,serdar T., Selim U., Taceddin B., Yalçın T. Yunus E., Yusuf Ziya M., Ziya T., isimli sanıklarla ilgili mahkeme tarafından verilen karar Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından onandı.

İŞTE ONAMA KARARI

Sanıklar Ahmet U., Durmuş Ali K., Ragıp K., Remzi Ç ve Yalçın T.’nin müdafilerinin, ceza miktarı itibarıyla yasal şartları taşımayan duruşma taleplerinin CMK'nın 299. maddesi uyarınca reddine;

Sanıklar Ahmet U., Ali H., Bekir Ç., Cihan C., Çetin Ç., Erhan Y., Ferhat T., Hasan T., Halil İbrahim O., Hüseyin K., İrfan T., Mehmet S., Metin S., Muammer E., Nedim R., Nuri D., Osman B., Osman T., Önder K., Ömer Ö., Özdemir U., Ragıp K., Remzi Ç., Sait A., Serdar T., Taceddin B., Yusuf Ziya M. ve Ziya Tok silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz incelemesinde;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre; sanıklar Erhan Y., Nuri D., Ömer Ö., Sait A. ve Yusuf Ziya M.’nin örgütle iltisaklı Bank Asya hesabında gerçekleştirdiği rutin bankacılık işlemlerinin;

Sanıklardan Ahmet U., Ali H., Bekir Ç., Cihan C., Hüseyin K., İrfan T., Mehmet S., Metin S., Sait A., Tacettin B. ve Yusuf Ziya M.’nin örgütle iltisaklı Zaman, Bugün gazetesi veya Sızıntı, Aksiyon ve Yağmur dergilerine abone olmalarının;

Yine sanık Bekir Ç.’nin evinde yapılan aramada baldızı Fatma S.’ye ait çantada K serisi bir ABD doları ele geçirilmesinin suç ve cezaların şahsiliği ilkesi de gözetildiğinde müspet suç yönünden örgütsel faaliyet olarak değerlendirilemeyeceği belirlenerek yapılan incelemede;

Diğer delillerin atılı suçun sübutu için yeterli olduğu görülmekle, sanık Remzi Ç. ve Serdar T.’nin ByLock kullanıcısı olduğunu bildiren ayrıntılı ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının dosyaya gelmesi beklenilmeden karar verilmesi sonuca etkili bulunmamış,

Sanıklar Hasan T. ve Remzi Ç. Hakkında hükmolunan temel cezada 3713 sayılı Kanunun 5/1 maddesi gereğince artırım yapılırken “10 yıl 15 ay” yerine 11 yıl 3 ay” hapis cezasına hükmolunması, TCK'nın 62. maddesinin uygulanması neticesinde sonuç cezayı değiştirmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

Yargılama sürecindeki usule işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla;

Sanıklar müdafileri ile sanıklar Ali H. ve İrfan T.’nin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin onanmasına…

Sanıklar Ahmet Şükrü U., Ali D., Ayhan G., Durmuş Ali K., Fatih A., Halis A., Hüseyin U., Mehmet P., Mehmet O., Özcan Fahri A., Reşit T., Selim U., Yalçın T. ve Yunus E. hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz incelemesinde;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Sanıklar Durmuş Ali K. ve Reşit T. yönünden yapılan incelemede;

1-) Tüm dosya kapsamına göre; sanıkların silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, incelenen dosyaya göre silahlı terör örgütüne üyelik suçundan verilen hükümlerde bir isabetsizlik yok ise de; sanık Reşit T.’nin istinaf aşamasında sunduğu 25.09.2018 tarihli,

Sanık Durmuş Ali K.’nin müdafiinin temyiz aşamasında sunduğu 15.04.2019 tarihli dilekçelerinde etkin pişmanlıktan yararlanmak istediklerini bildirmeleri dikkate alınarak; sanıkların duruşmada hazır edilerek etraflıca beyanları alınıp, verdikleri bilgilerin örgüt içerisinde kaldıkları süre, örgütsel faaliyet ve konumuna uygun faydalı bilgiler olup olmadığı, eldeki bilgilerle örtüşüp örtüşmediği ilgili birimlerden sorulup değerlendirilerek sonucuna göre haklarında 5237 sayılı TCK'nın 221/4-2. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmasında zorunluluk bulunması,

2-)Kabule göre de Sanık Durmuş Ali K.’nin eşine ait olduğu kabul edilen telefonda "Kakao Talk" ve "Herkül.org" uygulamalarının yüklü olduğunun tespit edilmesinin, suç ve cezaların şahsiliği ilkesi gereğince sanığa atılı suç yönünden delil ya da örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceği hususunun gözetilmemesi,

B-) Sanıklar Hüseyin U., Selim U., Özcan Fahri A. ve Yalçın T. yönünden yapılan incelemede; Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-)Anayasanın 138/1. maddesi hükmü, TCK'nın 61. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi çerçevesinde, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen tehlike ile sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik de göz önünde bulundurularak makul bir cezaya hükmedilmesi gerekirken, temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan makul suretle ayrılmak yerine teşdidin derecesinde yanılgıya düşülerek sanıklar hakkında yazılı şekilde fazla ceza tayin edilmesi,

2-)Kabul ve uygulamaya göre de;

a-)Sanık Yalçın T.’nin hakkında hükmolunan temel cezada 3713 sayılı Kanunun 5/1 maddesi gereğince artırım yapılırken “10 yıl 15 ay” yerine 11 yıl 3 ay” hapis cezasına hükmolunması,

b-)Sanık Özcan Fahri A.’nın örgüte müzahir Zaman gazetesine abone olmasının atılı suç yönünden örgütsel faaliyet olarak değerlendirilemeyeceğinin gözetilmemesi,

C-) Sanık Ahmet Şükrü U. yönünden yapılan incelemede;

1-) Mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde,

sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet savcısı ve herkesi inandıracak şekilde olması, Yargıtay’ın tutarlılık denetimini yapabilmesi için kararın dayandığı tüm verilerin, bu verilere mahkeme tarafından ulaşılan sonuçların; iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması, bu suretle dava konusu eylemin oluşup oluşmadığı,

oluşmuş ise suç olarak tanımlanıp tanımlanmayacağı konusundaki mahkeme kabulünün duraksamaya yol açmayacak biçimde karar yerinde gösterilmesi gerekirken; İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararında ''sanığın Hendek ilçe mütevelli heyetinde yer aldığı” seklindeki anılan ilkelere uymayarak hangi delillere dayandığını da tam olarak açıklamadan soyut bir kabul ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1, T.C. Anayasasının 141/2, CMK'nın 34/1 ve 230/1-c maddelerine de aykırılık oluşturacak biçimde gerekçesiz hüküm kurulması,

2-) Ayrıntıları Dairemizin 20.12.2017 tarih ve 2017/1862 Esas 2017/5796

Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; Örgütün kurucusu, yöneticileri ve örgüt hiyerarşisinde üçüncü veya daha yukarı katmanlarda yer alan mensuplarının zaman sınırlaması olmaksızın örgütün nihai amacından haberdar oldukları yönünde kuşku bulunmamakta ise de, bir ve ikinci katmanlarda yer alanlar açısından; Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı,

bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda “paralel yapı” veya “terör örgütü” olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin, nitelik, içerik ve mahiyeti itibariyle silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiği sanık tarafından bilindiği somut delil ve olgularla ortaya konulmasının zorunlu olduğu,

işlenen bir suçta gerçekleşebilecek unsur yanılgısının kastı ortadan kaldıracağı, bu durumun TCK’nın 30/1 maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, yukarıda anılan tarihten sonra gerçeklesen ve örgütsel faaliyet olarak kabul edilen hareketlerin örgüt hiyerarşisine dahil olduğunu gösterir biçimde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluk içermemesi halinde kişinin örgüt üyesi olarak kabulü mümkün olmadığından;

Oluş, dosya kapsamındaki deliller ve sanığın savunmasına göre; Örgüte müzahir Özel Hendek Sevgi ve Reklam Hizmetleri A.Ş.'nin kurucusu ve ortağı olan, suç tarihi itibariyle örgütsel bağını ortaya koyan herhangi bir kod adı veya örgütsel iletişim ağı kullandığı saptanamayan sanığın savunmasında; "örgütün görünen yüzü ortaya çıktıktan sonra örgüt ile arasına mesafe koyduğunu" beyan etmesi karsısında; sanığın dosya kapsamından örgütün gerçek yüzünün ortaya çıkmasında sonra örgüt hiyerarşisine dahil olduğunu gösterir somut eylemlerinin de ortaya konulması ve TCK’nın 30/1 maddesinde düzenlenen hata hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi bakımından;

sanığın örgütle irtibatını kesip kesmediği ve söz konusu şirketten ayrılma hususunda irade ortaya koyup koymadığının araştırılması, yine UYAP veri havuzundan da araştırma yapılarak sanık hakkında herhangi bir tanık veya itirafçı beyanı olup olmadığının saptanması,

bulunması halinde bilgi ve belgelerin onaylı örneklerinin dosya içerisine getirtilmesi, gerekmesi halinde ilgili şahısların tanık olarak dinlenmelerinin sağlanması ile tüm bilgi ve belgelerin duruşmada sanık ve müdafiine okunup diyecekleri sorulduktan sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

3-) BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş.'de gerçekleştirilen mutat hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek,

örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin, örgüte üye olmak suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek basına ise örgüte yardım etmek olarak kabul edilebileceği nazara alındığında; sanığın örgüt liderinin talimatı ile işlem yaptığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde tespiti bakımından sanığın Bank Asya nezdindeci 2014 yılı öncesi de dahil olmak üzere hesap açılış bilgileri,

aylık bakiye gelişimi ve tüm hesap hareketlerine ilişkin kayıtlar dosyaya celp edilip incelenerek, temin edilen kayıtlar üzerinde uzman bilirkişi raporu alınıp, örgüt liderinin talimatından sonra ve bu talimat doğrultusunda katılım hesabı açma, döviz veya altın alma, para yatırma vb. işlemlerinin bulunup bulunmadığı tespitine çalışılıp sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ve yetersiz belgelere dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi,

4-)Kabule göre de;

Sanığın örgüte müzahir Zaman gazetesine abone olmasının atılı suç yönünden örgütsel faaliyet olarak değerlendirilemeyeceğinin gözetilmemesi,

D-) Sanıklar Ali D., Ayhan G., Fatih A., Yunus E., Halis A., Mehmet P. ve Mehmet O. yönünden yapılan incelemede;

Ayrıntıları ve hukuki mahiyeti Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinlesen Dairemizin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;

Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır.

Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç islemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.

Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir.

Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna iliksin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir.

Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir.

Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri islemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin "suç islemek amacı" olması…

Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı 5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmiştir. “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, örgüt üyesi olarak” cezalandırılacağı belirtilmiş, anılan normun konuluş amacı, gerekçesinde; “örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişi, örgüt üyesi olarak kabul edilerek cezalandırılır.” seklinde açıklanmış,

765 sayılı TCK’nın sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen maddede yardım etme fiilleri de örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek, bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir. Yardım fiilini isleyen failin örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK’nın 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir.

Yardım fiilleri örgüte silah sağlama ve terörün finansmanı dışında tahdidi olarak sayılmamıştır. Her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemler yardım kapsamında görülebilir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 11.11.1991 tarih, Esas 9-242, Karar 305). Yardım teşkil eden hareketin baslı basına suç teşkil etmesi gerekmez. Yardım bir kez olabileceği gibi birden çok şekilde de gerçekleşebilir. Ancak yardım teşkil eden faaliyetlerde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk var ise örgüt üyesi olarak da kabul edilebilecektir.

Bu açıklamalar ışığında;

Örgütün kurucusu, yöneticileri ve örgüt hiyerarşisinde üçüncü veya daha yukarı katmanlarda yer alan mensuplarının zaman sınırlaması olmaksızın örgütün nihai amacından haberdar oldukları yönünde kuşku bulunmamakta ise de, bir ve ikinci katmanlarda yer alanlar açısından;

Devletin her kurumuna sızar, mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda “paralel yapı” veya “terör örgütü” olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı,

Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin, nitelik, içerik ve mahiyeti itibariyle silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiğinin somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceği, bu tarihten sonra gerçeklesen ve örgütsel faaliyet olarak kabul edilen hareketlerin örgüt hiyerarşisine dahil olduğunu gösterir biçimde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluk içermesi gerektiği değerlendirilerek;

a-) Sanıklar Ali D., Ayhan G., Fatih A. ve Yunus E. yönünden;

aa-) Mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde, sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet savcısı ve herkesi inandıracak şekilde olması,

Yargılayın tutarlılık denetimini yapabilmesi için kararın dayandığı tüm verilerin, bu verilere mahkeme tarafından ulaşılan sonuçların; iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması, bu suretle dava konusu eylemin oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise suç olarak tanımlanıp tanımlanmayacağı konusundaki mahkeme kabulünün duraksamaya yol açmayacak biçimde karar yerinde gösterilmesi gerekirken;

İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararında sanıklar Ali D., Ayhan G., Fatih A. ve Yunus E.nin "mütevelli heyetinde yer aldığı” şeklindeki anılan ilkelere uymayarak hangi delillere dayandığını da tam olarak açıklamadan soyut bir kabul ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1, T.C. Anayasasının 141/2, CMK'nın 34/1 ve 230/1-c maddelerine de aykırılık oluşturacak biçimde gerekçesiz hüküm kurulması,

bb-) Örgüte müzahir şirkete ortaklığı ya da derneğe üyeliği bulunan,

örgütsel bağlarını ortaya koyan herhangi bir kod adı veya örgütsel iletişim ağı kullandığı saptanamayan sanıkların, örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde yer alıp almadıklarının tespiti açısından;

UYAP veri havuzundan araştırma yapılarak sanıklar hakkında herhangi bir itirafçı beyanı olup olmadığının tespiti ile bulunması halinde ifadelerinin onaylı örneklerinin dosya arasına getirilmesi, lüzumu halinde bu şahısların tanık olarak dinlenilmelerinin sağlanması, ayrıca örgütün gerçek yüzünün kamuoyunca da bilinmesinden sonra da sanıkların örgüte yardım ve benzeri örgütsel faaliyetlerinin olup olmadığı da araştırılarak tüm bilgi ve belgelerin duruşmada sanıklar ve müdafilerine okunup diyecekleri sorulduktan sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

cc-)Kabule göre de;

Sanıklar Ayhan G. ve Fatih A.’nın örgütle iltisaklı Zaman gazetesine abone olmalarının atılı suç yönünden örgütsel faaliyet olarak değerlendirilemeyeceğinin gözetilmemesi,

b-)Sanıklar Halis A. ve Mehmet P. yönünden;

aa-) Örgüte müzahir şirkete ortaklığı ya da derneğe üyeliği bulunan ve Bank Asya'daki hesabı üzerinden örgüt liderinin talimatı üzerine para yatıran sanıkların; örgütle organik bağ kurarak örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduklarına dair yeterli delil bulunmamakta ise de;

eylemlerinin bir bütün halinde TCK'nın 220/7. maddesi kapsamında örgüte yardım etme suçunu oluşturabileceği gözetilmeden suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,

bb-) Kabule göre de;

Sanık Mehmet P.’nin örgütle iltisaklı Zaman gazetesine abone olmasının atılı suç yönünden örgütsel faaliyet olarak değerlendirilemeyeceğinin gözetilmemesi, c-) Sanık Mehmet O.yönünden;

aa-)Örgüte müzahir şirkete ortaklığı ya da derneğe üyeliği bulunan, örgütsel bağını ortaya koyan herhangi bir kod adı veya örgütsel iletişim ağı kullandığı saptanamayan sanığın, örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde yer alıp almadıklarının tespiti açısızından;

UYAP veri havuzundan araştırma yapılarak sanık hakkında herhangi bir itirafçı beyanı olup olmadığının tespiti ile bulunması halinde ifadelerinin onaylı örneklerinin dosya arasına getirilmesi, lüzumu halinde bu şahısların tanık olarak dinlenilmelerinin sağlanması, tüm bu bilgi ve belgelerin istinaf aşamasında dosya içerisine gelen sanık hakkında beyanlar içerir Halil İbrahim Ç.’ye ait ifade ve teşhis tutanağı ile birlikte duruşmada sanık ve müdafiine okunup diyecekleri sorulduktan sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

bb-)Kabule göre de;

Mevcut dosya kapsamına göre başkaca örgütsel faaliyeti bulunmayan sanığın örgüt liderinin talimatı doğrultusunda örgütle irtibatlı Bank Asya'daki hesabına para yatırıp katılım hesapları açma seklindeki eyleminin örgüte yardım etme suçunu oluşturacağının nazara alınmaması,

Kanuna aykırı, sanık Yalçın T.’nin ile sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, bu sebeplerden dolayı hükümlerin CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca bozulmasına,

Sanıklar Yalçın T., Hüseyin U, ve Reşit T.’nin tutuklulukta geçirdikleri süre, atılı suç için kanun maddelerinde öngörülen ceza miktarı, mevcut delil durumu ve bozma nedeni gözetilerek tutukluluk haillerinin devamına 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Sakarya 4. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDIINE, 18.05.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.