SESOB Makam aracını çeken gazetecilerin ölümle tehdit edilmesine Gelecek Partisi Sakarya İl Başkanı Ender Serbes sessiz kalmadı. Yapılan hareketi hiçbir şekilde tasvip etmediklerini dile getiren Başkan Serbes, basının haber alma özgürlüğünün ‘Anayasal’ bir hak olduğuna vurgu yaptı.

Twitter hesabından açıklama yapan Başkan Serbes şu sözlere yer verdi;

''Zor/ağır şartlarda çalıştırılmadan tutun, her türlü kötü muameleye maruz kalan, haksızlığa uğrayan tüm gazeteci arkadaşlarımızın yanında olmalıyız. Bu kadar da basit/seviyesiz olmamalı.⁩Ailesine büyük geçmiş olsun.''

Öte yandan usta kalem Nurettin Eryılmaz geçen Pazar akşamı bir vatandaşın yaptığı ihbarla birlikte SESOB Makam aracını gece saat 23.50’de çekmelerinin ardından ölüm tehdidi aldıklarını ‘gerçek gündem” isimli köşesinde yazmıştı.

İşte Eryılmaz’ın yazısı...

Sakarya’da 1995 yılında bu güne kadar gazetecilik mesleğini tafrasızlık ilkesiyle sürdürüyorum. Binlerce olayın haberi yaptım. Hep kamu yararı, ülkemizin ve ilimizin mili menfaatlerini öncelikli tutum. Kişisel haklara saygılı ve Türkiye Cumhuriyeti anayasal hükümlerine, düzenine ve kuralarına uygun gazetecilik görevimi yaptı. Halende bu anlayışla çalışıyorum. Sakarya’da güncel haberleri sahadan alarak yayına hazırlıyoruz. Halkın haber alma haber, öğrenme halkın yerine getiriyoruz.

Meslek hayatımda polis ve adliye haberleri hazırlayan gazeteci olarak birçok saldırıya ve baskıya maruz kaldık. Önceki akşamlarda bunlara bir yenisi eklendi. Geçen Pazar gecesi saat 23.50 sırasında gazeteci Hüseyin Cumalı’ya gelen bir ihbarla birlikte bir iş için olay yerine gitti. Fotoğraf ve görüntü çektik. Daha 10 dakika geçmeden hakaret, tehdit ve haneye tecavüz tehditlerine maruz kaldık. Önce şunu sormak istiyorum. Hangi korku ile bir insan işini yapan gazeteciyi ölümle tehdit eder!

O korku nedir diye siz düşünün biz devam edelim. Sonradan Sakarya Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği Başkanı Hasan Alişan’ın olduğunu öğrendiğimiz resmi plakalı 54 BE ... plakalı aracın fotoğraflarını çekmişiz. Gecenin saat 23.50’si, koskoca yol dururken vatandaşın yürüyüş yoluna araç park edilmiş. Yoldan geçen onlarca araç sürücüsü bu ayıplı sahneyi görüyor. Zaten bunu görenlerden birisi Cumalı’ya şikayette bulunuyor. “Biz vatandaş olarak yapsak” ile başlayıp giden sitem dolu bir konuşma ile Cumalı’nın bunu haberleştirmesini istiyor vatandaş...

Bizde gazetecilik yapıyoruz. Gidip vatandaşın ihbarı üzerine fotoğraf ve video çekiyoruz. Oradan ayrıldıktan 10 dakika sonra Cumalı’nın telefonu çalıyor. Kayıtsız numaradan arayan şahıs, “ Az önce resmi plakalı aracı sen mi resim çektin” diye sorunca Cumalı, “Evet ben çektim” diyor. Zaten arabada ikimiz oturuyoruz. Yine telefonun öbür ucundaki kişi ses  “Neredesin, yanına gelecem ” diyor ve Cumalı o anlan “Sen kimsin, ne yapacaksın” soruyor. Aynı kişi, “Ben Hasan Alişan’ım kafana sıkacam ” diyor...

Cumalı’nın “eve gidiyorum” deyince o çirkin söz geliyor ve, “Karının yanından seni alır kafana sıkarım” diyor. Cumalı, “Asayiş Şube’ye gel” deyince bu kez, “Sana Asayiş Şube’de de sıkarım” diyor. Sonrasını belki okumuşsunuzdur. Gittik şikayetçi oldu. Bizi arayan telefonun sahibi Yasin Ş. gözaltına alındı. SESOB Başkanı Hasan Alişan’ın kızının işyerinde çalışan bu şahıs, “Ben ettim” dedi. Cumhuriyet Savcısı’nın talimatı ile bizle aynı anda Cumhuriyet Polis Merkezi’nden çıktı. Bu kadar, hepsi bu...

Kamu görevi yapan gazeteci, esnaf parası ile alınmış, resmi plakası olan, gecenin 23.50’sinde eğlence merkezine gelen SESOB’a ait aracı çekiyor. Sonra ölümle tehdit ediliyor. Ailesine kadar dil uzatılıyor. Adam serbest kalıyor. Sonradan dava açılırsa hesap verecek. SESOB makam aracına kim biniyor! Başkan Hasan Alişan ve o da telefonda, “Kusura bakmayın” diyor. Hepsi bu, bu kadar. Ziyarete gelip de çayımızı içip “Geçmiş olsun” bile demiyor.

Sakarya’daki basın meslek örgütlerinin başkanları bir kınama bile yayınlayamıyor. İki gazeteci ekmeği için çırpınırken ölüm tehdidi alıyor ama gazetecilerin başkanları olayı kınamıyor. Neden! Asıl nedeni çok (!) duygusal olmaları, yani reklam almalıdır. İkinci nedeni ise başkanlar etliye sütlüye pek dokunmazlar, dokunamazlar. Sivil Toplum Kuruluşları’ndan da ses çıkmadı. Onların dünyası da başka bir dünya. Siyasi parti il başkanları var. Ama onlar bu sıra siyasi kavgalarla meşguller.

Aslında bütün bu makam sahipleri “size mi kaldı o saatte resmi plakalı aracın görüntüsünü çekmek! Giden evinizde yatın” düşüncesindeler. Neden gazetecilik yapıyorsunuz! Neden diğerleri gibi sürü psikoloji gütmüyorsunuz! Neden sistemin adamı olmuyorsunuz! Mantık aslında bu ama söylemiyorlar. Susuyorlar. Sadece susuyorlar. Eşek değilsin sende anla modundalar. Sakarya’da aslında gazetecilik ölmüş ama ağlayanı yok. Geldiğimiz nokta kesinlikle budur.

Yazımın sonunda “kararlılıkla işimizi yapmaya devam edeceğiz” gibi cümleler kurmayacağım. Sadece şunu hatırlatmak istiyorum. Biz gazetecilik gücümüzü Anayasal haklarımızdan alıyoruz. Nokta...