İki şehir arasında bulunan, doğu ve batı uzantılı olan Sapanca Gölü’nün doğu kesimi Sakarya ilinin sınırları içerisindeyken, batı kesimi ise Kocaeli ilinin sınırları içinde yer alıyor. Her iki şehrin içme suyu ihtiyacını karşılayan ve doğu-batı doğrultusunda 16 kilometre, kuzey-güney doğrultusunda 5 kilometre uzunluğundaki tektonik kökenli tatlı su kaynağı olan Sapanca Gölü, içinde barındırdığı doğanın bin bir güzellikle kendine hayran bırakıyor.

Yeşil ile mavinin buluştuğu Sapanca Gölü’nün eşsiz güzelliği ise su altından ve havadan görüntülendi. Su altından çekilen görüntüler adeta nefesleri keserken, havadan görüntülenen göl kendine hayran bıraktı.

Sapanca Gölü’nü aktif olarak dalış ve diğer eğitimler için kullandıklarını belirten Sakarya Atlantis Su Sporları Kulübü Başkanı Yusuf Serdar Aldanmaz, gölün yüzeyi kadar içinin de büyük zenginliklerle dolu olduğunu belirtti. Birden fazla canlıya ev sahipliği yapan göle dalış yaptığında ki duygularını aktaran Aldanmaz, suyun altında bulunan otların adeta bir orman etkisi oluşturduğunu vurguladı.

Suyun altında çok farklı zenginlik var
Sakarya Atlantis Su Sporları Kulübü Başkanı Yusuf Serdar Aldanmaz, suyun altına girildiği zaman çok farklı bir zenginliğin olduğunu vurgulayarak, “Yaklaşık 12 yıldır Sapanca Gölü’nü aktif olarak kullanıyoruz dalış ve diğer eğitimlerimizde. Bir takım etkinlikler düzenliyoruz, gölün daha uzun ömürlü sürdürülebilirliğini sağlayabilmek ve daha fazla koruyabilmek adına. Sapanca Gölü, dünyada nadir olan göllerden bir tanesi, Sakarya’nın en büyük zenginliklerinden bir tanesi. Kendini yenileyebiliyor, su altından besleniyor ve aynı zamanda Kırkpınar ve Yanık tarafında bulunan dağlardan gelen dereler ile birlikte göl beslenebiliyor. Canlı popülasyonumuz zengin gölde, birçok balığımız var. Yayın, sazan, turna balığı, kızılkanat, kaptırga, insanlarımızın ıstakoz diye bildiği tatlı su kereveti diye bir kerevitimiz de var. Göl çok zengin bir bölge aslında. Su altındaki otlar ile birlikte zaten normal temizliğini kendisi sağlıyor. Sapanca Gölü çok keyifli bir göl, dışarıdan bakıldığı zaman manzarası veya göl kenarındaki mesire alanlarının insanlar tadını çıkartabiliyor. Ama suyun altına girdiğimiz zaman çok farklı bir zenginlik var. Suyun altındaki canlıların birçoğunu görebiliyor, yoğun şekilde karşılaşabiliyoruz” dedi.

Dalış insanlarda merak uyandırıyor
Sapanca Gölü’ne gerçekleştirdikleri dalışlar ile insanlara su altının zenginliklerini gösterdiklerini aktaran Aldanmaz, “Sapanca Gölü’nde tüplü dalış insanlarda ciddi merak uyandıran bir aktivite. İl dışından birçok misafirimiz geliyor, dalış yaptırıyoruz, Sapanca Gölü’nü tanıtıyoruz ve su altının zenginliklerini gösteriyoruz. İnsanlara inanılmaz keyif veriyor. Bizler suya geldiğimiz zaman, su yüzeyindeki ısı yaklaşık 25-26 derecelerde seyrediyor yaz mevsiminde. Ama yazın suyun 7-8 metre altına indiğimiz zaman su sıcaklığı ortalama 16 derecelere düşüyor. Ciddi anlamda bir soğuk ile karşılaşıyoruz, buda insanlarda merak uyandırıyor. Sapanca Gölü’ne daldığımızda 6-7 metrelerde bir sus bulutu gibi tabaka ile karşılaşıyoruz ve onun altına da indiğiniz zaman ciddi anlamda 10 derecelik bir ısı değişimi oluyor. Şok havuzuna girer gibi oluyorsunuz, bu da insanları biraz etkileyebiliyor. Bu büyük bir zenginlik ve nimet Sapanca için” diye konuştu.

Terapi gibi, dinlendirici etkisi çok
Suyun altındaki yaşadığı anları anlatan Aldanmaz, “Buradaki en önemli etken de insanlar ve ilimizdeki kişiler dalışa geldikleri zaman suyun sadece üstünü görüyorlardı ve altında ne olup ne bittiğini hiç kimse bilmiyordu. Suyun altına girildiği zaman canlı popülasyonunun ne kadar zengin olduğunu, kıyı bölgelerinde bulunan otların adeta bir orman etkisi oluşturduğunu, labirent gibi tünellerin arasından geçerek otlar ile resmen dans eder pozisyonda olarak dalış yapıyorsunuz ve buda insanlara cazip geliyor. Gölde dalışa geçtiğiniz zaman adeta bir ovanın içerisinde geziyormuşsunuz gibi oluyor. Derinlik algısı kayboluyor, gökyüzünü göremiyorsunuz, gün ışığı tamamen kayboluyor ve tamamen kendi başınıza kalıyorsunuz. Çevrenizde görebileceğiniz bir şey yok, herhangi bir ses duymuyorsunuz sadece su altında canlılar ile berabersiniz. Tüplü dalışta en çok beni etkileyen şey suyun altındaki sessizlik. Suyun altına girdiğiniz zaman sadece regülatörünüzde çıkan sesi işitiyorsunuz, onun haricinde farklı bir ses veya sizi rahatsız edici herhangi bir durum ile karşılaşmıyorsunuz. Adeta bir terapi gibi geliyor insana, dinlendirici etkisi çok ciddi anlamda” şekline konuştu.

Suyun altı bambaşka bir dünya
Suyun altında balık ve bitki popülasyonunun çeşitliliğinden bahseden Atlantis Su Sporları Kulübünde Dalış Eğitmenliği yapan Erdal Güler ise, “Ben kendim su altı fotoğrafçılığı yapıyorum. Geçtiğimiz aylarda İstanbul’dan buraya çok ünlü bir su altı fotoğraf grubu gelip fotoğraf çekimleri yaptılar. Su altındaki canlıların envanterini hazırladılar. Bu şekilde gölde su çekilmeye devam ederse bu gölü kaybedersek, bundan sonra bu güzellikleri göremeyebilir ve fotoğraflayamayabiliriz. Daha bilinçli olmamız lazım bu güzellikleri kaybetmemek adına. Suyun altında bir sürü balık ve bitki popülasyonu mevcut. Sayabileceğimiz balıklar arasında; sazan, turna, kerevit gibi bir sürü canlılar var. Suyun altı bambaşka bir dünya, girdiğiniz zaman yukarıdaki her şeyi unutuyorsunuz. Tüm dertler tasalar aşağıda kalıyor” ifadelerini kullandı.