Sapanca Gölü bizi test ediyor

Abone Ol

Sapanca Gölü, tarihinin en büyük kuraklık dönemlerinden birini yaşıyor. Yağışların yetersiz kalmasıyla birlikte gölün su seviyesi her geçen gün biraz daha düşüyor. Manzara ortada; tablo kaygı verici. Ancak asıl sorulması gereken soru şu:

Sadece “önlem alınsın” diye bağırmak yetiyor mu, yoksa herkes elini taşın altına koyuyor mu?

Herkes yetkililere sesleniyor, ama bireysel ve kurumsal su tüketiminde ne kadar dikkatliyiz? Araç yıkamalar, kontrolsüz kullanım, suyu ticarete dönüştüren işletmeler… Tasarruf sadece bir çağrı olarak kalırsa, çözüm olmaktan çıkar. Belki de bir süreliğine oto yıkamaların sınırlandırılması, belki de alternatif su kaynaklarının planlı şekilde devreye alınması gerekiyor.

Burada önemli bir başlığı daha konuşmak zorundayız: su fabrikaları.

Sapanca Gölü havzasından su alan fabrikalar, bu sürecin paydaşıdır. Kimseyi hedef göstermek değil niyetimiz; ancak böylesine kritik bir dönemde, su sıkıntısı geçene kadar üretim miktarlarının geçici olarak azaltılması bir toplumsal sorumluluk örneği olmaz mı? Olağanüstü dönemler, olağanüstü dayanışma gerektirir. Bu fedakârlık, ne ekonomiye zarar verir ne de sistemi kilitler; aksine kamu vicdanını rahatlatır.

Bir başka yanlış algı da şu:

Sapanca Gölü, sanki yalnızca Sapanca ilçesine aitmiş gibi konuşuluyor. Oysa bu göl Sakarya’nındır, Türkiye’nindir. 85 milyonun ortak değeridir. Bu su, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin suyudur. Sahiplik tartışması değil, ortak sorumluluk bilinciyle yaklaşılması gereken bir meseledir.

Bu noktada Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı kıyı düzenleme ve tahkimat çalışmaları üzerinden yürütülen tartışmalara da değinmek gerekiyor. Gölün 1949 sınırlarına çekilmesi amacıyla Kırkpınar’dan başlatılan çalışma kapsamında, 6 kilometrelik alanda yaşam ve rekreasyon projesi hayata geçiriliyor. Nihai hedef, 26 kilometrelik göl çevresinin tamamını vatandaşların kullanımına açmak.

Ancak ne olduysa bu noktadan sonra oldu.

“Göl dolduruluyor”, “sazlıklar kesiliyor” gibi iddialarla Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Alemdar üzerinden sistematik bir algı çalışması başlatıldı. Başkan Alemdar’ın gazetecilerle paylaştığı kış dönemine ait hava görüntüleri ise yıllardır göz ardı edilen bir gerçeği ortaya koydu: Göl kıyılarının işgal edildiği, iskeleler, bungalovlar kurulduğu ve bazı yapıların gölden borularla ücretsiz su çektiği açıkça görüldü.

Sazlıkların temizlenmesiyle birlikte bu işgallerin de ortadan kalkacak olması, koparılan fırtınanın nedenini de açıklıyor. Açık söylemek gerekirse, son 25 yılın ihmali hepimizin önüne serildi. Bugün yapılan, göl kıyısını belli çevrelerden alıp halka geri verme çabasıdır.

Evet, olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Susuzluk gerçeği kapımızda. Büyükşehir Belediyesi’nin Balıkaya Barajı’ndan su temini başta olmak üzere A, B ve C planları masada. Ancak bu süreçte suyu siyasi tartışma malzemesi yapmak, korku ve algı üretmek kimseye fayda sağlamaz.

İhtiyacımız olan şey çok net:

Topyekûn dayanışma.

Vatandaş tasarruf yapacak, işletmeler sorumluluk alacak, su fabrikaları geçici fedakârlık gösterecek, kamu kurumları da planlamayı şeffaf şekilde yürütecek.

Sapanca Gölü hepimizin aynasıdır.

O aynaya bakıp suçlamak yerine, birlikte sorumluluk alırsak; işte o zaman bu zorlu süreci akılla, sağduyuyla ve birlik içinde aşarız.

{ "vars": { "account": "UA-158639220-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }