Bir varmış, bir yokmuş… Zamanın behrinde, ülkenin birinde güzel yürekli insanlar yaşarmış. Yüreklerindeki iyilik kadar iyi bir hayat sürerlermiş ve buna razıymışlar. “Oku!” emrinin, gönüllerdeki ve hatta alınlardaki yazılar için bile geçerli olduğuna inanırlarmış. Sevgiyle inanırlarmış…
Gel zaman, git zaman yabancılar gelmiş şehre… Aslında tanıdık gibiymişler. “Gibi”ymişler işte… “Kusurları örtmede gece gibi ol”saymışlar keşke. Yanlış hesabın Bağdat’tan döndüğünü bilmiyorlar mıymış? 


“Hırs atına binenler çoğu kez ne vakit düştüklerini anlayamazlar.” demiş ya Hasan Ali Toptaş… Ne güzel demiş! Keşke bunu herkes bilseymiş…  
Masal bu ya, şiir okumayı çok severmiş oradaki insanlar. Düzgün “okuyamazlarsa” bir virgül kayarmış dizelerinden ve artık noktalı virgül yarım kalırmış… Çünkü vurgu, şiiri şiir yaparmış. 
***
Yüreklerindeki iyiliği çoğaltanların sevinci daim olmuş. Kimse kimsenin nasibini azaltamamış. Gökten üç elma düşmüş; iyi insanlar bu elmaları ince ince dilimleyip herkese dağıtmışlar. Yetmiş de artmış bile :)
***
“Hafif adımlarla dünyadan gülümseyerek geçenlere, kimseye bir kötülüğü dokunmadan yaşayanlara” selam olsun… 
Fatih hocam, çay var mı?.. :)