Özkoç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana dünyada saygın bir yeri olduğunu vurgulayarak, son 20 yılda ülkenin savrulma yaşadığını söyledi.

Savrulmaya neden olan tabloyu, basın mensuplarına gösteren Özkoç, özetle şunları kaydetti:

“Türkiye'yi artık şu önümde gördüğünüz bir sarmal idare ediyor. Bunun başında Recep Tayyip Erdoğan var. Cumhurbaşkanlığı ucube sistemi diye bir sistemi tesis etti, parlamenter sistemi ortadan kaldırdı, milletin bakanları da millet değil şu anda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seçiyor. Yargılanmalarına izin vermiyor, yargılanmalarının önünü kesti. Kendisinin ilişki kurduğu bir ağla Türkiye'yi yönetmeye çalışıyor. Türkiye bu sarmalın içerisinde sıkışmış; yoksulluk, açlık, sefalet, fuhuş, uyuşturucu… canıyla mücadele vermeye çalışan insanlarımızın feryadı yükseliyor.

Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı hakkında mafyayla kurduğu ilişkiler var. Ruhsar Pekcan yolsuzluğu var. 17-25 Aralık kirli ilişki ağı var. FETÖ'yle ilgili bağlantılar var. Bütün bu işler olurken can çekişen bir Türkiye var.

“TÜRKİYE, HUKUKSUZLUK SARMALI İÇİNDE”

Bakın Tayyip Erdoğan'ın damadı, hemen yanında; Türkiye'nin Merkez Bankasında 128 milyar doları var mıydı? Vardı. Bugün var mı? Hayır yok. Peki para? Yok. Damat nerde? Damat da yok. "At izi it izine karıştı" dedi, ortadan kayboldu. Şimdi ben buradan soruyorum: At kim, it kim? Türkiye'de birbirinin izine karıştırılan atla it izi kimlere ait? Kimse merak edip de sormuyor mu? Sen bunu kime söyledin diye kimse merak etmiyor mu? 128 milyar bugün Merkez Bankasının kasasında olsaydı, Türkiye bugün bu düştüğü ekonomik krizle karşı karşıya kalmamış olurdu.

Devlet Bahçeli düne kadar Tayyip Erdoğan ile ilgili ağza alınmayacak, bizim dahi söylemediğimiz sözleri söyledi. Şimdi kimi destekliyor? Recep Tayyip Erdoğan'ı. Peki bakanlık mı istedi? "Ben bunu yaparken birisi MHP'den bakan mı olsun" dedi. Hayır. Başka bir makam mı istedi? Hayır. Ne istedi? Mafya Alaattin Çakıcı'nın içerden çıkartılması için af istedi. Alaattin Çakıcı içerden çıkartıldı mı? Çıkartıldı. O da her gün bir bildiri, bir ültimatom yayınlıyor, siyasetçileri tehdit ediyor, devletin üzerinde kendinin ağırlığını hissettirmeye çalışıyor. "Ben de bu çemberin içindeyim" diyor. "Ben de bu çemberin içindeyim, beni de dikkate alın" diyor. Peki FETÖ var FETÖ... Hani beraber yürüdükleri o yollar vardı. Birlikte Cumhuriyet Halk Partisi'ne karşı yürüttükleri bir organizasyon vardı. Balyoz vardı, Ergenekon vardı. FETÖ'nün savcılarının arkasında duran bir de Recep Tayyip Erdoğan vardı. Şimdi soruyorum, o FETÖ'nün savcıları neredeler? Yok. Adil Öksüz nerede? Yok. FETÖ'nün siyasi ayağı nerede? Yok. Peki bu Süleyman Soylu ne iş yapar? Ne iş yapar? En büyük terör örgütü dedikleri FETÖ ile ilgili, savcıları elinden kaçıracaksın, Adil Öksüz'ü elinden kaçıracaksın, FETÖ'nün siyasi ayağıyla ilgili bir kişi yargının karşısına çıkartılamayacak ama ahkam keseceksin. Soylu FETÖ'ye methiye düzmedi mi? Soylu FETÖ ile ilgili hem genel başkan olduğu dönemde, hem de içişleri bakanı olduğu dönemlerde FETÖ'yü öven sözler söylemedi mi? Söyledi. Peki, Soylu mafyayla ilişki kurdu mu? Kurdu. Sedat Peker işte onları tek tek anlatıyor. Peki Sedat Peker'i önce yalanlayıp da, sonra da "bana komplo kurdular" deyip de çark etti mi? Çark etti. Sen içişleri bakanlığı yaparken Türkiye'de uyuşturucu aldı başını gidiyor, çocuklara kadar indi. Sen içişleri bakanlığı yaparken fuhuş aldı başını gidiyor. Sen içişleri bakanlığı yaparken terör örgütünün unsurları Türkiye'den elini kolunu sallayarak çıkıp, gidiyorlar. Sen içişleri bakanlığı yaparken insanlar Türkiye'de öldürülüyor, katlediliyor; sanıkları, bunu yapanlar uçaklara binip de Türkiye'yi terk edip gidiyorlar.

Bütün bu sarmalın içerisinde Abdullah Öcalan'la masaya oturuldu mu? Bu ilişki ağının başında Tayyip Erdoğan FETÖ'yle beraber yol yürüdü mü? Evet. Damadı göreve getirdi mi? Evet. 128 milyar dolar uçtu gitti, sessiz kaldı mı? Evet. PKK ile masaya oturdu mu? Evet. Devlet Bahçeli istedi diye mafyayı cezaevinden çıkarttı mı? Evet. Ayakkabı kutularındaki paraların üzerini örttü mü? Evet. Andımız'ı kaldırdı mı? Evet. Türkiye Cumhuriyeti mührünü tabelalardan kaldırttı mı? Evet. Şehidimize "kelle" dedi mi? Evet. Lebâleb kongreler sonucunda mart ayından bu yana 16 bin kişi vefat etti mi? Evet.

“İNSANLARIMIZ ÖLÜYOR, TÜRKİYE KİRLİ İLİŞKİLER SARMALINI KONUŞUYOR”

Bütün bunlar Türkiye'de olurken, bu sarmalın içerisinde kalan Türkiye'de neler oluyordu? Hayat pahalılığı aldı başını gitti. Her gün elektriğe zam yapılıyor. Her gün doğalgaza zam yapılıyor. İnsanlar intihar ediyorlar. Bakın sadece bugün benzindeki ÖTV yüzde 54 arttırıldı, çiftçiye duyurulur. Motorundaki ÖTV yüzde 78 arttırıldı. Bazı akaryakıt ürünlerindeki ÖTV yüzde 189 arttırıldı. Neler olurken? Sedat Peker video yayınlıyor. Soylu TRT-1'e çıkıyor, Çakıcı bildiri yayınlıyor, Tayyip Erdoğan insanlara hakaret ediyor, sindirmeye çalışıyor, tüm bu ilişkiler ağı kurulurken. Devlet ciddiyetten uzaklaşmış, dış ülkelerle ilgili temasımızda artık bir diplomasi ciddiyeti yok. Türkiye'nin ciddi bir şekilde itibar kaybı var. İşsizlik almış başını gidiyor. Kadın cinayetleri almış başını gidiyor, intiharlar almış başını gidiyor. Uyuşturucu, fuhuş almış başını gidiyor. Türkiye'de insanlar kendilerini yakıyorlar, intihar ediyorlar. İş insanları iflas ediyor. Esnaf kepenk kapatıyor. İşsizlik aldı başını gidiyor. Çocuklarımız eğitim yapamıyor. Türkiye kimi konuşuyor? Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli; mafya liderleri Sedat Peker, Alaattin Çakıcı, PKK'nın unsurlarıyla, "nasıl televizyona çıkartılıp da oy alırız?" kaygısıyla yürütülen ilişkiler, işte bütün bu kirli ilişkiler sarmalını konuşuyor.

“BİR İÇİŞLERİ BAKANI, BİR KADININ MAHREMİNİ AĞZINA ALIR MI!”

Şimdi buradan size sesleniyorum: Türkiye Cumhuriyeti'nin bir İçişleri Bakanı, Türkiye'nin devlet televizyonuna çıkıp da, kim olursa olsun bir kişinin -sabıkalı değil, bir şey değil bahsettiği kişi- eşinin mahremiyetini televizyonlarda ağzına alır mı? Soruyorum size ya. Böyle bir ahlak, böyle bir kişilik söz konusu olabilir mi arkadaşlar? Böyle bir duruş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne böyle bir İçişleri Bakanı sizce yakışıyor mu? Kim olursa olsun, bir kişinin eşinin mahremiyetini, o kişinin herhangi bir suçu yok, suçu olsa dahi mahremiyetini bu şekilde ağzına alamazsın. Bu şekilde bir mafya ağzıyla nasıl konuşuyorsun? Nasıl konuşuyorsun? Çünkü sen işte bu ilişki sarmalı içerisine girdiğin mafyanın bir mensubusun artık. Uyuşturucuyla ilgili, bütün bu ağların içerisinde, bu ilişkilerin içerisinde adın geçiyor. Sen artık onlar gibi davranıyorsun, onlar gibi konuşuyorsun, onlar gibi hareket ediyorsun; sorunları ve krizleri onlar gibi çözmeye çalışıyorsun.”

“TÜM BUNLARIN BAŞINDAKİ KİŞİ; ERDOĞAN’DIR”

Ortaya çıkan tüm bu tablonun, ilişkilerin, yoksulluğun tek bir sorumlusu olduğunu vurgulayan Özkoç, özetle şunları söyledi:

“Bunların hepsinin başında sadece bir tek kişi vardır. Recep Tayyip Erdoğan istediği için, damat göreve getirilmiştir. Recep Tayyip Erdoğan istediği için, Soylu tüm bu kirli ilişkiler içerisinde hâlâ makamında oturabilmektedir. Recep Tayyip Erdoğan istediği için, Türkiye Büyük Millet Meclisi değil, PKK'nın çocuk katili Abdullah Öcalan'la ilişkiye girilmiştir, masaya oturulmuştur. Recep Tayyip Erdoğan istedi diye FETÖ'yle yola çıkılmıştır, Ergenekon-Balyoz davaları getirilmiştir, savcıların arkasında durulmuştur. Recep Tayyip Erdoğan, şu anda parlamentodaki üstünlüğünü kaybetti diye Devlet Bahçeli ile birlikte yol yürümeye devam etmektedir. Bütün bunların başındaki kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bu ilişkileri, bu sıkıntıları yaşıyor olmamızın temel nedeni, işte tam da budur.

O yüzden Türkiye Cumhuriyeti 100 yıllık demokrasi geleneğini tekrar hayata geçirerek, Türkiye'nin saygınlığı için, dış ülkelerdeki itibarının tekrar kazanılması için, diplomasideki varoluş için, Türk insanının yoksulluktan uyuşturucu-fuhuş sarmalından çıkarak kendi alnının teriyle, emeğinin karşılığını alabilmesi için, gençlerimizin geleceği için derhal bu cumhurbaşkanlığı sisteminin yok olması gerekiyor. Gidebilmesi için tek bir çare var: Sandık. Bir an önce seçime gidilmesi gerekiyor. Türkiye artık bunlara tahammül edemiyor. Türk insanı, yetti artık diyor. Yetti artık! O yüzden bütün milletimizin, bütün dinamiklerin, sivil toplum örgütlerinin, akademisyenlerin, aydınların, sanatçıların, sendikacıların, eğitimcilerin, esnafın, çiftçinin bir tek talebi olması gerekiyor: tekrar sandığa gidilmesi. Bunu talep ediyoruz.

“RUHSAR PEKCAN İÇİN SORUŞTURMA ÖNERGESİNİ İMZAYA AÇTIK”

Engin Özkoç, eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ile ilgili bugün soruşturma önergesini imzaya açtıklarını belirterek, “Pekcan’ın, Kamu İhale Yasası'nı çiğnediği için, devleti zarara uğrattığı için, makamını kötüye kullandığı için, Yüce Divan'a gitmesi için soruşturmanın açılması gerekiyor. Bunun için de 301 tane imza gerekiyor. Tüm milletvekili arkadaşlarımızın bu imzaya katkıda bulunmalarını istiyoruz” dedi.

Konuşmasının ardından soruları yanıtlayan Özkoç, Soylu’nun açıklamaları ile ilgili bir soruya özetle şu karşılığı verdi:

“Süleyman Soylu ile ilgili ilk önce şunu açıklayayım: Eğer Süleyman Soylu milletin seçtiği bir bakan olsaydı ve Cumhurbaşkanlığı sistemi olmasaydı, böyle bir 301 rakamını aramaya gerek yoktu. Gensoru önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde verecektik ve kendisi hakkında bu gensoru önergesi Meclis'te görüşülecekti. Şimdi kendilerinin çıkarttıkları yasayla, bakanlarının yargılanmasının önünü kesebilmek için ilk önce salt çoğunluk, sonra da üçte iki çoğunluk gerekiyor. Bu imzanın toplanması gerekiyor. Bunun için de AKP'nin ve MHP'nin bu soruşturma önergelerinin altına imza atması gerekiyor. Biz eminiz; bunu yapmak isteyen hem AKP'nin içerisinde, hem MHP'nin içerisinde namuslu, vicdanlı milletvekillerimiz var. Ülkesini düşünen milletvekilleri var. Onlar atmak istiyorlar ama bir kişinin iznine tabi; o kişinin izin vereceğini asla düşünmüyoruz.

Süleyman Soylu ile ilgili, bütün bakanlarla ilgili ne zaman bir yolsuzluğa, hırsızlığa karışırlarsa, ne zaman kendi menfaatleri içerisinde kirli ilişkiler içerisinde olurlarsa, onlar hakkında da tek tek açacağız. Şu anda bütün bu çirkeflikler karşısında susan bir tek kişi var, bir tek kişi... Muhalefet konuşuyor, siyasi partiler konuşuyor, mafya liderleri konuşuyor, İçişleri Bakanı Soylu konuşuyor, bir tek kişi konuşmuyor: Recep Tayyip Erdoğan. Sesleri çıkmıyor. Ruhsar Pekcan'la ilgili getirdiğimiz araştırma önergesinde, araştırma önergesini savunmak için kürsüye çıkan AKP milletvekilleri tek bir söz dahi söylemiyorlar o konuyla ilgili, başka konulardan bahsediyorlar. Neden? Çünkü artık kendilerini savunacak yüzleri yok, hadleri yok. Bu ilişki ağı artık o kadar kirli bir şekilde ortaya çıkmış ki, konuşacak sözleri de yok. O yüzden sandık diyoruz.”

Özkoç, Kılıçdaroğlu’na yönelik ithamlar hakkında bir soru üzerine özetle şunları dile getirdi:

“Cumhuriyet Halk Partisi'yle, FETÖ'yle olan ilişkisi herkesi güldürmüyor mu? Bunu kim söylüyor? Tayyip Erdoğan. ‘Ne istedilerse verdik’ diyen Recep Tayyip Erdoğan değil mi? Kendi komisyon başkanı ortaya çıkıp da televizyonlarda, ‘elbette biz FETÖ'yle birlikte Atatürkçülerle mücadele ettik’ diyen onlar değil mi? Ergenekon ve Balyoz davalarının savcılarının arkasında duran Recep Tayyip Erdoğan değil mi? Şimdi o bir yalan söylüyor diye onun yalanına cevap vermek durumunda kalıyoruz ama gerçekleri ben burada açıklıyorum, tek tek açıklıyorum. FETÖ'yle yol yürüyen Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ'nün siyasi ayağını koruyan Recep Tayyip Erdoğan, FETÖ'yle ilişkiler ağını koruyan Recep Tayyip Erdoğan. FETÖ'nün savcısının elini kolunu sallayarak terk etmesini sağlayan Recep Tayyip Erdoğan. FETÖ kalkışmasının baş rolünde oynayan Adil Öksüz'ü önce yakalayıp, elini kolunu bağlayıp, sonra salıp da gönderen Recep Tayyip Erdoğan. Bunlardan biz iktidarda olacağız, bir tanesini yapacağız, insan içine çıkacak yüzümüz olmazdı. Bir tanesini yapsak insan içine çıkamazdık ama onlar diyorlar ki: “Allah bizi affetsin” diyorlar, bu işten böyle kurtulmaya çalışıyorlar. Ben, bu milletin size affetmeyeceğine inanıyorum, gönülden inanıyorum.

“SEN İÇİŞLERİ BAKANI DEĞİL MİSİN, ELİNDE BELGE VARSA NEDEN DURUYORSUN”

Millet İttifakı’nın HDP'ye bakanlık söze verdiği iddialarının hatırlatılması üzerine de Özkoç, “Ya bir insan bu kadar mı ciddiyetsiz olur, bu kadar mı böyle sığ bir yaklaşımı olur. Elinde ne varsa ortaya koyman gerekmiyor mu? Sen İçişleri Bakanı değil misin? "Elimde belge var, 6 aydan beri tutuyorum." Niye tutuyorsun? Kim tutturuyor sana? Eğer bir belge varsa, niye çıkartıp da açıklamıyorsun. Bugün kurulan bir şey var da, bakanlıklar mı tartışılıyor? Seçime gidiliyor, erken seçim kararı aldı da, bakanlıklar mı konuşuluyor? Açık ve net söylüyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi Millet İttifakı'nı, İyi Parti ve Saadet Partisi ile sürdürüyor, yolumuza devam ediyoruz. Bu soruların hepsinin amaçlı olduğunu elbette biz biliyoruz ama kendisine söylüyorum: Eğer o elinde sakladıklarını çıkartmazsan namertsin. Türkiye'deki bu kirli ilişki ağında ilk önce çıktın, dedi ki: "Benim böyle bir ilişki içerisinde adım geçiyorsa ben derhal bu işten çekileceğim." Senin söylediklerini ben kullanmayayım da, kendinle ilgili hakaret sözlerini kullandın. O sözlerin hepsi üzerine yapıştı. Video yayınlandı, adın geçti; "ya bunlar benim dostlarımdı, bunlar da bana komplo kurmuş" dedin. Bu hikayelere, bu masallara artık kimse inanmıyor” dedi.

SOYLU’NUN SORUŞTURULACAĞI YER TBMM’DİR

Engin Özkoç, Süleyman Soylu’nun istifasına yönelik bir soruyu yanıtlarken, özetle şöyle konuştu:

“Arkadaşlar, Soylu istifa etti mi daha önceden? İstifa etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kabul etti mi? Hayır, kabul etmedi. Peki Soylu'nun yanlışları var mıdır? Soylu'nun bir tane değil ki, kaç tane yanlışı var? Hepsini tek tek anlattık. Mafya ile ilişkisi var mı Soylu'nun? Var. Kanıtlandı mı? Kanıtlandı. Videolar yayınlandı mı? Yayınlandı. Kendisiyle ilgili pazarlık yapıldı mı? Yapıldı. Peki hâlâ ne konuşuyorsun? Sen, "eğer böyle bir şey çıkarsa ben gereğini yapacağım, Türkiye'nin en haysiyetsiz insanı benim o zaman, gerekirse istifade edeceğim, her şeyi yapacağım" demedin mi? Niye yapmıyorsun, niye hâlâ koltuğuna oturuyorsun? Niye hâlâ oraya yapışıyorsun? Peki, bütün bunlar açıklandıktan sonra illâ senin görevden alınmasını beklemen mi gerekiyor? Bütün bunlar açıklandıktan sonra, sen şunu yaptın? Dedin ki: "Ben cumhuriyet savcılarına sesleniyorum, benimle ilgili soruşturma yapsınlar." Sen Türkiye'nin aklıyla dalga mı geçiyorsun? Türkiye Cumhuriyeti'nin şu anki yasaları, cumhuriyet savcılarının seninle ilgili bir işlem yapmasını yasaklıyor. Bunun yapılabilmesi için, mensubu olduğu siyasi partinin, AKP'nin altına imza atıp da, seninle ilgili soruşturma önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden indirmesi gerekiyor. Hadi hodri meydan! Kendine güveniyorsan, kendinle ilgili soruşturma önergesini savcılara sesleneceğine, Genel Kurul'a indirilmesi sağlasana. Niye milleti kandırmaya çalışıyorsun?”

Erdoğan’ın son dönemde Çankaya Köşkü’nü kullanmasıyla ilgili bir soruya da Özkoç şu değerlendirmeyi yaptı:

“Sarayın ciddiyeti kalmayınca, sarayın itibarı kalmayınca, sarayın bütün kirli ilişkileri ortaya çıkınca, gerçekten itibarlı olan, bugüne kadar pek kirlenmemiş ve tüm Türkiye'de ve dünyada saygınlığı olan gerçek bir cumhurbaşkanının, mütevazı bir cumhurbaşkanının, ilişkileri ve görüşmelerini sürdürülmesi gereken yer olan Çankaya Köşkü, onun için sığınabileceği yer haline gelmiştir. Biz bunu defalarca söyledik ama şimdi o, bu gerçekleri gördüğü için sığınabileceği bir tek yer vardır: Çankaya Köşkü'dür, oraya gidiyor.”