Ender Serbes, Sakarya Sebzeciler ve Meyveciler Odası Başkanı Muzaffer Kabacan ile bir araya gelerek, üreticilerin sorunları ve çözüm önerilerini konuştuklarını söyledi. Serbes, yaptığı açıklamada, Sakarya’da yetişen meyve ve sebzenin tüm ülkeye yetecek kapasitede olduğunu, bu potansiyelin değerlendirilmesi için projelerin ortak akıl ve istişare yoluyla planlanması gerektiğini belirtti.

TARLALAR BACASIZ SANAYİ, ÇİFTÇİLER İŞLETMECİ OLARAK GÖRÜLMELİ
Salgın sürecinde de görüldüğü gibi, gıda temininin hayati bir öneme sahip olduğunu dile getiren Serbes, bu bakımdan tarım ve hayvancılığın değerinin bir kez daha anlaşıldığını kaydetti. Tarlaların bacasız ve doğal bir fabrika, toprağı işletenlerinde birer işletmeci olarak görülmesi gerektiğini anlatan Serbes, “Topraklarımız en önemli madenlerimiz. Ne yazık ki yanlış politikalar yüzünden toprağımızın kıymetini bilmiyoruz. Çiftçilerimize emeğinin karşılığını veremiyoruz. Bu gün çiftçiler borç batağında ve artık tarlasını ekmek istemiyor. Çünkü alın terinin karşılığını alamıyorlar. Radikal ve bilinçli düzenlemeler yapılmadığı müddetçe gelecek çok karanlık. Bu gidişle köylerde kimse kalmayacak. Artık genç nesil tarlasının yerini ve sınırını dahi bilmiyor, nasıl ekip biçecek. Maalesef buradan bir gelecek görmüyor. Bu gidişle tarım ve hayvancılık kalmayacak. O zaman milyonlarca insan karnını nasıl doyuracak. Zaten giderek tarım ürünlerinde dışa bağımlı olmaya devam ediyoruz ve fiyatlar da aldı başını gidiyor. Halkımız elmayı, armudu, domatesi, biberi, patlıcanı eskiden olduğu gibi kilo ile değil, maalesef tane tane almaya başladı.” diye konuştu.

STK’LARIN TEKLİFLERİ DİKKATE ALINMALI
Sakarya genelindeki Ziraat Odaları, Sebzeciler ve Meyveciler odası ve ARSİADER gibi Sakarya genelinde birçok STK’lar ile sürekli iletişim halinde olduklarını ve bu STK’ların üretimin önünü açacak ve gençleri tarımla yeniden barıştıracak güzel fikirlerinin olduğunu altını çizen Serbes, bu önerilerden bazılarını şöyle sıraladı: “Ülkemizde acilen planlı tarıma geçilmeli. Devlet teşvikleri dönüm başına değil, ürün miktarına göre vermeli. İlkokuldan itibaren öğrencilere ‘çiftçilik’ uygulamalı ders olarak okutulmalı, hatta çiftçilik meslek lisesi açılmalı. Çiftçi ürettiği ürünün fiyatını ekmeden önce bilmeli, ona göre planlı yatırım ve harcama yapmalı. Çiftçiyi bilinçlendirip, düşük maliyetli, planlı ürün üretmesi sağlanmalı. Çiftçinin topraklarını, ücretsiz tahlil edip, kaliteli ürün üretmesi teşvik edilmeli.

DEVLET KONTROLÜNDE KOOPERATİFLER KURULMALI
Çiftçinin ürettiği ürünü değerinden satması ve alın terinin karşılığını alabilmesi için, çiftçileri yönlendirecek mekanizmalar oluşturulmalı. Belirli bir nüfusun üzerindeki (100 hane ve üstü) veya birkaç köyü kapsayacak şekilde, devlet kontrolü altında kooperatifler kurulmalı. (Bu kooperatifler bünyesinde ziraat mühendisi, veteriner hekim görevlendirilmeli. Çiftçiyi bilinçli ve kaliteli ürün yetiştirmesinde ve ürünleri pazarlamasında, yem, tohum, gübre, mazot, tarım aletlerin temini gibi konularda öncülük yapması. Büyükbaş, küçükbaş, süt, besi hayvancılığının teşvik edilmesi bu konuda düşük ve uzun vadeli krediler verilmesi.

TARIMDA KULLANILAN GİRDİLERDEN VERGİ ALINMASIN
Tarımda kullanılan gübre, tohum, hayvan yemleri, mazot, tarım aletleri ve diğer tarım girdilerinden alınan vergiler ciddi bir oranda düşürülmeli hatta gerekirse hiç vergi alınmamalı. Yerli Tohum Bankası’nın yaygınlaştırılarak çiftçilere bu tohumlardan ücretsiz dağıtım yapılması. Bölgelere göre seracılığın teşvik edilmesi. Üretici ve tüketici arasındaki fiyat dengesinin sağlayan bir mekanizma kurulması.” Serbes, “STK’ların bu çözüm önerileri dikkate alınırsa üreticinin yaşadığı sıkıntılar büyük ölçüde ortadan kalkar ve tüketiciler daha uygun fiyatlara daha kaliteli ürünlere ulaşabilir. STK’lar ile işbirliği ve istişare edilerek yapılacak reformlar ülkemizde çiftçiliği daha verimli ve gençlere, geleceğe umut veren farklı boyutlara taşıyacaktır.” diyerek sözlerini tamamladı.