Ne kadar ünlü, artist, aktris, oyuncu... Artık ne kadar varsa alayı, 83 milyon insanımızın evlerinden kafalarını çıkaramadıkları bir ortamda, gerçek hayatta şu an için gidemeyecekleri ne kadar sosyal ortamları varsa, hemen hemen hepsini (Kafe, bar, sinema, eğlence, konser...vb) dizi çekiyoruz ayağına, dizi setlerinde, senaryo gereği de olsa yaşıyorlar... Bu Allah' tan reva mıdır... Çocuklarımız parklarda oynayamıyor, gençlerimiz sinemada arkadaşlarıyla film izleyemiyor, kafeteryada limonata içemiyor, sosyalleşemiyorlar... Kadınlarımız günlere gidemiyor, kurtlarını dökemiyor, orta yaş delikanlı gruplarımız halı sahada maç yapamıyor, 40 yaş üstümüz ise kahvehanelerde birbirlerine çay bile ısmarlayamıyorlar... Bu nasıl bir aktivitesizliktir... Bilemedim...

Sosyallik, mekanlarla değil, insanlarla oluyor... Bir arkadaşımızla, çay bahanesiyle de olsa herhangi bir mekanda iki muhabbet edebilmek, sevdiğimiz bir esnaf ağabeyimizin ısrarıyla, istemesek dahi, hatrı kalmasın diye çayını içmek, ailecek, ayda bir de olsa, nezih bir mekânda güzel bir yemek yeyip keyifle vakit geçirmek istiyor her normal insanın canı tabi... Ama ne yazık ki bu günler için mecburen biraz daha beklememiz gerekiyor... Vatan sağ olsun... Bekleyeceğiz tabi... Tamam... Biz bekleriz beklemesine de... Bu dizi filmlerde, bizlere ne bir umut, ne bir heyecan yaratacak davranış, ne de sabrı tavsiye edecek bir durum var... Dizilerin içeriğine bir baksanız, onlar zaten çoktandır pandemiyi bitirmişler, sanki uzun süredir eski hayatlarına geri dönmüşler görüntüsü veriyorlar... Tabi haliyle bu durum benim gibi evde olan bir çok insanın canını sıkmıyor değil... Haliyle kabullenemiyoruz...

Evlere mahkum olduğumuz bu zaman dilimlerinde, kitap okumak, tablet, diz üstü, laptop, bilgisayar falan derken bir yere kadar... Hele, hiç sıkılmayız dediğimiz telefondan dahi nefret eder duruma geldiysek, gerisini hiç söylemek bile istemiyorum... Geçenlerde telefonu gündüz vakti, 1 saatliğine elime almadım, mesaj kutusunda 176 mesaj birikmiş iyi mi... Bu serzenişimden sonra, bir günde kaç kez telefona baktığımızı varın gayri siz hesaplayın... Gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki; telefon artık sosyalleşme aracı olmaktan çıkmış, hepimizin mecburiyeti olup maalesef bizleri yönetmeye başlamış... En azından beni... Bu süreçte fark ettim ki, ondan da bir cacık olmazmış... Bizi toplumsallaştırmıyor, aksine kendisine bağlı ve bağımlı kılıyor... İnsani yaklaşımdan uzak tutuyor... Telefondan da mümkün mertebe uzak durmalı ve tüm sosyal medya hesaplarımızı, mesaj gruplarımızı falan, ebedi olarak sessize almalıyız... En azından günün belli bir saatinden sonra... Ben öyle yaptım rahat ettim... Tavsiye ederim...

Televizyon dizilerimizde ise, zaten içine kapanmış, daralmış, nefes almak için dahi olsa sınırlı vakitlerde dışarıya çıkmaya çalıştığımız bu zamanlarda, hiç bir şey yokmuş gibi rahat hareket ediliyor olması bizleri derinden etkiliyor... Sinir katsayımızı bir kat daha arttırıyor... Birileri buna bir dur demeli, en azından buna bir çeki düzen vermeli, ya da ne bileyim belki yönetmenlerin kulağı çekilerek, hop kardeşim bu dönemde bu kadar özendirici olmayın denmeli diye düşünüyorum... 

Ben bunları fark ettim... Bilmem siz fark edebildiniz mi..?