Tanıtım panolarına döndük, hep ben hep ben…

Çiğdem Bakan yılmaz yazdı....

Abone Ol

Şu bir gerçektir ki son on beş yıldır yoğun olarak içinde olduğumuz sosyal medya hayatlarımız var. Hayatımızın parçası olması teknolojik gelişmelerle elbette kabul edilebilir fakat sadece bir parçası olduğu sürece normal, sorun olan bölgesi ise gerçek hayatımızın sosyal medya parçası olması!

Sosyal medya bağımlılığı son yıllarda yükselme yönünde ciddi tırmanışlara neden oldu. Sürekli bir merak içindeyiz, kim ne yapmış kim nereye gitmiş…

Bu yazım sadece dışa yönelik bir gözlemden ibaret değildir, aynı sarmalın içinde kendimi de bulmamdan kaynaklanmaktadır.

Sosyal medya aracılığıyla hepimiz kendimizi bir noktada konumlandırmak durumundayız, bazılarımız bunu tam merkeze yerleştiriyor ve diğer kullanıcıları etrafında dönen dünyanın nesneleri olarak görüyor ve bu nedenle ben algısı daha yüksek olarak karşımıza çıkıyor.

Kimimiz sahneyi tercih ederken, kimimiz seyirci olarak alkışlıyoruz. Bazen de harika işlere sahibiz, çok gururluyuz!

Aslına bakılırsa yapay zekaya bağlı olarak çarpıtılmış algısal değişimlerde söz konusu, benim anladığım ile senin anladığın arasında oldukça fazla farklar var. Bazen de argümanlar farklı algılanmakta…

Örneğin gerçek hayatta yanınızdaki arkadaşınıza yapacağınız çok basit, kimsenin önemsemeyeceği bir şakayı düşünün, son derece normal kabul görebilirken aynı şakayı sosyal medyada paylaştığınızda, hele ki doğru ifade edemezseniz, çok farklı algılanma çok büyütülme riski barındırıyor.

Yanlış anlaşılma potansiyeline bağlı olarak, bir hocam şöyle demişti değerli bir eğitim esnasında; yazı yazanlar özellikle de sosyal bilimler üzerinden yazanlar, büyük ölçüde cesaretli insanlardır çünkü yanlış anlaşılma riski çok yüksektir.

Kesinlikle, yalnız kabul etmekle birlikte cesaret olmazsa gelişim olmaz diyeceğim. Yazıdan kaynaklı riskler sosyal medyada da aynen geçerlidir.

Bizim jenerasyonumuz yıllardır söylediğim gibi geçiş jenerasyonudur, bir sonraki kuşaklar ile köprü görevi görüyoruz dolayısıyla çoğunlukla henüz oturmamış bir zemin üzerinde patinaj yapmaktayız, bir ileri, bir geri bazen de…

Çünkü dijital yerlilerin ebeveynleriyiz…

Çok mu mutluyuz çek fotola, çok mu başarılıyız çek fotola, canımız mı sıkıldı yaz gönder rahatla, sil başa dön, sürekli çek yaz başa dön, tam bir kısır döngü. Bir süre böyle giderken ne kadar saçma olduğunu fark ediyoruz!

Mantıksız, keyifsiz ve gereksiz geliyor çoğunlukla, o zaman da duraklıyoruz bir süre, closed shop!…

Geçenlerde yıllar önce paylaşımlarıma dönerek baktım pandemi öncesine, son derece doğal fotoğraflarıma rastladım, şimdi bakıyorum filtreler girmiş hayatımıza, hatta siyah-beyaz gibi tamamen şov amaçlı fotoğraflar!

Neden? Çünkü biz tüm bireyler birbirimize bağlıyız, birbirimizden etkilenerek benzer şeyleri yapma eğilimindeyiz; bu eski toplumlarda sorun teşkil etmezken şimdi ediyor, çünkü global bir yönelim söz konusu…

Sadece kendi toplumumuzdan etkilenmiyoruz, biz artık dünyanın tamamından etkilenmekteyiz. Birbirimize görünmez zincirlerle bağlı kocaman bir aileyiz artık biz, küresel insanlar ailesi…

Bunu geçerli nedenlerinize bağlı olarak inkar edebilirsiniz, din dersiniz, bayrak dersiniz, ırk dersiniz ne derseniz deyin, bu hepimizin dijital bir platformda sayılan tüm ayrıcalıklara rağmen, etki altında olduğumuz gerçeğini değiştirmeyecek.

Sonuç itibariyle dijital dünya platformu, hatta dijital toplum argümanı, daha doğru bir nosyonu belirleyecektir. Dijital toplumu İster kabul edin ister etmeyin, dijital bu yönde evrilmeye süratle devam etmektedir.

Metaverse de bunun ilk adımlarıdır. Hepimizin internet üzerinde hareket alanları var, izleri var, bir zaman sonra bunlar genişleyerek tamamen dijital kimliğe ve varlığa dönüşecek. Ve bizler giderek bu uzam üzerinde kendimizi farklı şekillerde ifade etmeye devam edeceğiz.

Sosyal medya, sizi gerçek hayatınızdan koparmadığı sürece eğlence amaçlı kullanılmasında sakınca görülmez, fakat hayatınızı sosyal medyaya endeksleyerek yaşarsanız sorun teşkil edecektir.

Sosyal medya bağımlılığı tıpkı diğer bağımlılıklar gibi maalesef ciddi bir bağımlılıktır, yavaş ve sinsidir, zamanla daha fazla zaman harcar, zamanla daha fazla paylaşımlar yaparsınız.

Ayrıca diğer tüm bağımlıklarda olduğu gibi, ben zaten paylaşım yapmıyorum gibi bir bahanenin arkasına saklanmış olmanızda sonucu değiştirmez, saatler geçirmeniz zamanınızı fazladan yatırmanız bile yeterli.

Hepimiz aynı düzlemde sürüklenip gidiyoruz hep ben diyoruz, hep bizi beğensinler istiyoruz, hep göz önünde, takdir edilelim, çok sevilelim istiyoruz. Elbette sevilelim, elbette beğenilelim ama elbette ölçüyü kaçırmadan…

Size serzenişte bulunurken kendime de uyarılarda bulunuyorum, hoca verir talkımı kendi yutar salkımı misali kendimi sizden ayrı tutmuyorum.

Sağlıklı, bilinçli, sadece kendimiz olmadığını hatırlayarak, kimseyi rahatsız etmeden, doğru şekilde medya kullanımını temenni ediyorum.

Size ufak bir felsefi açılım yapmadan da gitmiyorum…

Nietzsche şöyle sesleniyor geçmişten…

‘’ İnsan dilediği kadar bilgisiyle şişinip dursun, dilediği kadar nesnel görünsün, boşuna! Sonunda her zaman ancak kendi yaşam öyküsünü elde edecektir..!’’

Sevgiyle Kalın…

{ "vars": { "account": "UA-158639220-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }