Kısa adı TEÇ-SEN olan Tüm Eğitim Çalışanları Sendikası, İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaparak iş bırakma eylemi gerçekleştirdi.
Basın açıklamasını okuyan TEÇ-SEN Sakarya İl Başkanı Müberra Yeliz Çapar, şu ifadeleri kullandı:
"Bugün burada sadece kendi haklarımız için değil, milyonların ortak geleceği için, kamu çalışanlarının ve emeklilerinin sesi olmak adına alanlardayız. Bugün tüm işyerlerinde, meydanlarda, omuz omuza, üretimden gelen gücümüzü kullanıyor ve iş bırakıyoruz.
28 Temmuz’da başlayan ve 4 milyon kamu çalışanı ile 2,5 milyon emekliyi kapsayan toplu sözleşme süreci, hepimizin geleceğini, insanca yaşama hakkımızı ve emeğimizin karşılığını doğrudan ilgilendirmektedir. Ancak üzülerek görüyoruz ki kamu çalışanlarının talepleri yine görmezden gelinmekte, süreç bir kez daha oldu bittiye getirilmek istenmektedir.
Neden mi böyle söylüyoruz? Çünkü toplu sözleşme görüşmeleri haftalardır gündemde olmasına rağmen, masa hakkında konuşulanlar yalnızca yüzdelik zamlarla sınırlı kaldı.
Şimdi Soruyoruz? Günlerdir her yerde konuşuluyor çiziliyor. Sendikaların teklifleri de az çok biliniyor, Peki hükümetin, yüzdelik zam teklifi haricinde, sendikalara ilettiği hiç başka bir teklif var mı acaba.?
Mesela; Bugün itibariyle 18 bin 680 TL tutarındaki seyyanen ödemenin taban aylığımıza ve emekli aylıklarına yansıtılması konusunda bir adım var mı?
Yine soralım, Seçim öncesi verilen sözlerden olan 1. Dereceye 3600 Ek Gösterge, YHS’nin kaldırılması, mülakatın bitirilmesi için somut bir girişim var mı?
Tüm ek ödemelerin taban aylığımıza ve emekliliğimize yansıtılmasına dair bir düzenleme var mı?
Barınma krizinin ortasında, kamu çalışanlarına kira desteği gündemde mi? Ekonomik büyümeden, refahtan pay almak için bir teklif var mı?
Yıllardır maaşlarımızı dilim dilim eriten Gelir Vergisi adaletsizliğinin sona erdirilmesi için adım atıldı mı?
Ücretsiz servis, yemek, ulaşım taleplerimiz karşılık buldu mu?
Vekil, ücretli, taşeron, sözleşmeli, TYP’li gibi farklı adlar altında sürdürülen güvencesiz istihdama son verilmesi için çözüm var mı?
Kadın kamu çalışanlarının yaşadığı ayrımcılık, cinsiyetçilik ve mobbinge karşı güvence var mı?
Ve en önemlisi: Grev Hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu sözleşme sistemi, demokratik bir çalışma yasası için tek bir cümle var mı?
Cevap belli: YOK, YOK, YOK! Dolayısıyla aslında bu haliyle hükümet tarafından verilmiş bir toplu sözleşme teklifi de yoktur. Enflasyonun altında kalacağını hepimizin çok iyi bildiği bir zam artışı teklifi ve pazarlığından başka ortada yine hiçbir şey yoktur. Teklif yerine; 4 milyondan fazla kamu çalışanını çalışırken daha fazla yoksullukla, 2,5 milyon emekliyi ise daha fazla sefaletle karşı karşıya bırakacak bir tablo vardır.
Harçlarda, cezalarda yüzde 43’ü aşan artışlar yapılırken, vergilerde bu oran yüzde 70’leri bulurken, TÜİK’in gerçeklerden kopuk enflasyon rakamları ve hiçbir zaman tutmayan hedef enflasyon oranları bizlere dayatılmaktadır. Oysa hepimiz biliyoruz: 2026 Ocak ayı itibarıyla yoksulluk sınırı en az 100 bin TL olacaktır. Buna rağmen bizlere daha bugünden sefalet oranları reva görülmektedir.
Buradan masada “yetkili” sıfatıyla oturan konfederasyona sesleniyoruz: Kamu çalışanlarının ve emeklilerin artık tarihe kara bir leke olarak geçecek yeni bir satış sözleşmesine tahammülü yoktur.
Hiç kimse; Kamu çalışanlarından gizli, kapalı kapılar ardında pazarlıklar yürütmeyi, Temel hiçbir sorunu çözmeyen bu komik teklifleri kabul etmeyi aklından bile geçirmesin. Ve hiç kimse, uyuşmazlık durumunda köşesine çekilip tüm sorumluluğu hakem heyetine yıkmaya kalkmasın.
Bizler buradan uyarıyoruz: Kamu çalışanlarının tarihi, yeni bir satış sözleşmesini kaldıramaz. Bu nedenle bizleri yok sayan, yoksulluk ve sefalet dayatmasını içeren, içi boş bir yüzdelik zam teklifine karşı itirazımızı yükseltiyoruz. Ve çağrımızı yineliyoruz: Tüm memur ve emeklilerimizi adil ücret, onurlu bir yaşam için omuz omuza mücadeleye davet ediyoruz."