Sakarya başta olmak üzere Türkiye’nin 81 ilinde kiralar artık kontrol edilemez bir seviyeye ulaştı. Ücretli çalışanlar için barınmak, neredeyse lüks haline geldi. Bugün sıradan bir dairenin kirası 20 ila 30 bin lira arasında değişiyor. Asgari ücret 22 bin 104 TL. Yani bir ailenin iki ayda aldığı maaş, tek bir ev kirasına yetmez durumda. Üniversite öğrencileri için ise durum daha da vahim; kiralık daire bulmak neredeyse imkânsız hale gelirken, yurt sayısı yetersiz, burslar ise sembolik seviyede kalıyor.
Artık ortada büyük bir barınma krizi var. Üstelik bu kriz yalnızca dar gelirliyi değil, öğretmen, hemşire, memur gibi orta gelirli kesimleri de etkiliyor. Ev sahipleriyle kiracılar arasındaki gerginlikler artıyor, mahkemeler kira davalarıyla dolup taşıyor.
Yıllardır devletin çözüm olarak sunduğu model TOKİ eliyle sosyal konut üretmek ve bu konutları satışa sunmak oldu. Ancak bu sistem asgari ücretli vatandaşın erişebileceği bir model olmaktan çıktı. Çünkü TOKİ projelerinde peşinatlar yüksek, taksitler ağır. Sonuçta bu konutlar, “sosyal konut” amacını aşarak yatırım aracına dönüşüyor.
Satmak Değil, Kiralamak
Oysa Almanya’da yıllardır uygulanan bir sistem var: Devlet, konutları satışa çıkarmıyor, uzun vadeli ve düşük kira bedeliyle kiralıyor. Bu konutlar kamuya ait, ancak vatandaş kiracı olarak yıllarca uygun koşullarda oturabiliyor.
Bu model sayesinde dar gelirli aileler güvenli şekilde barınabiliyor, serbest piyasadaki fahiş kiralar da aşağı yönlü baskılanıyor. Devletin elinde güçlü bir sosyal konut stoğu olduğu için, özel mülk sahipleri kira bedellerini keyfi biçimde artıramıyor.
Türkiye’de Neden Olmasın?
Türkiye’de de benzer bir uygulama mümkün. Devlet veya belediyeler eliyle yapılacak konutlar, satış değil, kiralama modeliyle halka sunulsa; kira bedelleri hane gelirine göre belirlenip artış oranları sınırlandırılsa; özel piyasadaki yüksek kiralar rekabetle geriye çekilebilir.
Ayrıca devletin kira artış oranını “yüzde 25” ile sınırlaması çözüm değil. Çünkü birçok ev sahibi bu sınırlamaya uymuyor. Gerçek çözüm, piyasayı dengeleyecek kadar kiralık sosyal konut üretmek ve vatandaşın elini özel sektöre mahkûm etmemektir.
Barınma Hakkı, Temel Bir Haktır
Bugün Sakarya’da da tablo aynı. Öğrenciler bir odayı üç kişiyle paylaşırken, asgari ücretli çalışan maaşının tamamını kiraya vermek zorunda kalıyor. Emekliler içinse barınmak artık neredeyse imkânsız.
Eğer gerçekten dar gelirli vatandaş düşünülüyorsa, çözüm “satmak” değil, “kiralamak” olmalıdır. Almanya bunu yıllar önce fark etti. Türkiye’nin de artık konut politikalarını kısa vadeli satış hedeflerinden çıkarıp, uzun vadeli sosyal kiralama vizyonuna yönlendirmesi gerekiyor.
Barınma bir ayrıcalık değil, temel bir insan hakkıdır. Devletin görevi de bu hakkı herkes için erişilebilir hale getirmektir.