Özel Medar Hastanesi Sakarya Psikoloji Polikliniği Uzmanı Uzm. Klinik Psikolog Hatice Aşkar şunları kaydetti:

Günlük hayatın üyesi olan birey, diğer kişilerle sürekli iletişim halindedir. Kişinin bu sosyal yapısı, içinde bulunduğu toplum içinde sağlıklı ve kişilerle uyumlu etkileşim kurmasını gerektirmektedir. Bireyin toplumla olan uyumunu oluşturan unsurlar kişilerarası ilişkilerdeki iletişim ve davranışlardır. Karakter yaşamın ilk yıllarında oluşmaya başlar, özellikle çocuk hayata geldikten sonraki ilk altı yıl kişiliğin oluştuğu bir süreçtir. Bu altı yıl içinde oluşan kişilik, kişinin ilerideki davranışlarını, değerlerini ve kişiyi oluşturan temel özellikleri oluşturur.

Doğada birçok hayvan türünün yavruları, etraflarında olan anneleri takip ederler. Bazı hayvanlarda basımlama görülür. Basımlama; hayata yeni gelen yavru hayvanın, doğduktan sonra ilk hareket eden nesneye bağlanmasıdır. Bu nesne genellikle bakım ve korunak sağlayacak olan annedir. Hayata yeni gelen bir bebekte zamanla ve aşama aşama kendisine bakım veren kişiye bağlanma gerçekleştirir. Bakım veren kişiye, gülücükleriyle tepki verecek, bakım veren kişiyi gördüğünde sesler çıkaracak ve bakım veren kişi yanından ayrıldığında ağlayarak tepki verecektir. Özellikle yabancı yerlerde, bakım veren kişi bebeği birkaç dakika bıraksa bile korkacak ve ağlayacaktır. Zamanla bebekler bu olaya alışır ve ona bakım veren kişinin zamanla yanından ayrılabileceğini ama geri döneceğini öğrenir. Bebeğin burada oluşan anneden ayrılma kaygısı, nesne devamlılığı ile birlikte kişilik devamlılığı kavramını oluşturmaktadır. Çocuğa bakım veren kişi duyarsız ve tutarsız davranışlar sergilerse, çocuk güvenli bağlanma oluşturamaz. Güvenli bağlanma geliştiremeyen çocukların, anneleri yanlarında olsa bile yabancı bir yerde bırakıldığında ağlayacak ve reddedecektir. Güvensiz bağlanma geliştirmiş bebekler, yabancı bir yerdeyken annesi bebeği bıraktığı yere döndüğü zaman da ağlayarak ve annesini iterek tepki verecektir. Güvenli bir bağlanma gerçekleştiren bebek ise annesi döndüğü an sevinip, annesine sarılarak tepki gösterecektir.

Bowlby’nin bağlanma kuramı, çocuk gelişimi ile ilgili geliştirilen kuramlar için çok etkili olmuştur. Bowlby, psikanalitik ve biyolojik yöntemleri harmanlayarak bu kuramı oluşturmuştur. Freud gibi Bowlby de kişiliğin gelişiminin çocukluğun ilk yıllarında şekillendiğini ileri sürer. Bu süreçlerde yaşanan travmaların ise insan yaşamının tamamında etkili olacağını ortaya çıkarmıştır. Bowlby, anne ve bebek arasında bağlanma ile ilgilenir, bunun sebebi ise bu bağlanmanın önemli olması ve erken gelişmesidir. Bowlby’ye göre çocuklar başkalarında onlara bakım veren kişinin davranışlarını tetikleyen gülme, ağlama ve o kişilerle göz teması kurma gibi doğuştan getirdikleri içgüdüsel davranışlarla doğarlar. Bebeğe bakım veren kişide, bebek ağladığında bebeği kucaklama ya da bebekle yumuşak bir ses tonuyla konuşma gibi içgüdüsel bir şekilde karşılık verir. Bu içgüdüsel davranışların sonucu olarak anne ile bebek arasında uyarıcı ve tepkiler zinciri olarak ilerleyen bebeğin geliştirdiği bir bağlanma duygusu ortaya çıkar.