Marmara Belediyeler Birliği Çevre Yönetimi Koordinatörü Ahmet Cihat Kahraman moderatörlüğünde gerçekleşen webinarda; hava kirleticileri ve kaynakları, hava kirliliğinin sağlık üzerine etkileri, COVID-19 kapsamında İstanbul’da hava kirliliği konuları masaya yatırıldı.

‘KENTLERDE YAŞAYANLARIN YÜZDE 80’İ KİRLETİCİ İÇEREN HAVA SOLUYOR’

Hava kirliliğinin sağlık üzerindeki etkilerine dikkat çeken Şahin, “Her hava kirleticinin etkileri farklıdır. Hava kirliliği görünür olmayabilir ancak ölümcül olabilir. Hava kirliliğine bağlı ölüm oranları akciğer kanserinde yüzde 29, felçte yüzde 24, kalp rahatsızlıklarında yüzde 24 oranlarındadır. Her ülkenin hava kirliliğinden toplumlarını korumak için oluşturduğu yerel sistemler vardır. Ancak Dünya Sağlık Örgütü değerleri ve kriterleri insan sağlığı için belirlenmiş seviyelerdedir. Hava kirliliği yönetmeliğinde yaptığımız değişiklikleri ülke olarak biz revize ettik ve Avrupa Birliği sınır değerlerini kabul etmiş durumdayız. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre kentlerde yaşayan toplam nüfusun yüzde 80’den fazlası WHO limit değerlerinin üstünde kirletici içeren havayı solumaktadır. Bir politika geliştirmek ve hava kirliliğini azaltmak istiyorsanız kaynakları bilmek zorundasınız ve sorulara cevap bulmanız gerekir. Maliyetli ancak düzgün bir planlama ve strateji ile hava kalitesi aktif olarak takip edilebilir. Türkiye’de Çevre Bakanlığına ya da İBB sayfasına girildiğinde açık kaynaklardan hava kirliliği ölçüm istasyonlarına bakabilir. Aslında meteoroloji gibi hava kirliliğine de bakmak gerekir.” ifadelerini kullandı.

HAREKETLİLİKTEKİ AZALMA İSTATİSTİKLERE YANSIYOR

Koronavirüs nedeniyle dünya üzerindeki hareketliliğin azaldığını belirten Prof. Dr. Şahin, “Virüsün yayılması ile beraber tüm dünya hava kirliliği üzerinde durmaya başladı. Avrupa genelindeki ülkelerde NO2 kirliliğinin yüzde 40 civarında azaldığı söyleniyor. Partikül maddede ise genel olarak azalma tüm ülkelerde yüzde 10 civarında seyrediyor. Neden birinde yüzde 40 birinde yüzde 10 diye sormak gerekirse sebebi trafiktir. İnsanlar evlerinde olduğu için trafik yoğunluğu azaldı. Hareketlilikteki bu azalma istatistiklere yansıyor. Google’ın bir araştırmasına göre ise toplu taşımadaki hareketlilik Türkiye’de yüzde 70 oranında azalmış durumda. 16 Mart 2020 verilerine göre aktivitelerin kısıtlanması ile birlikte İstanbul genelinde PM10 yüzde 30-35 oranında azaldı. Ancak ısınma ve endüstriyel aktiviteler devam etti. Endüstriyel enerji ihtiyacı da devam etti. O nedenle sadece trafikteki azalma bariz bir şekilde yüzde 40’ları buluyor. Amerika’da ise fosil yakıtın kullanımı durumu değiştiriyor. Petrole dayalı aktiviteler en düşük seviyeye ulaşmış durumda. Uçak, benzin kullanımı vb. etkiler bu düşüşü etkiliyor” dedi.

COVID-19 ATMOSFERDE TAŞINIYOR MU?

“Birçok çalışma aslında virüsün özelikle toz taşınımı döneminde yayıldığını söylüyor. COVID-19 için bu bilgi net olmamakla birlikte genel virüs tanısında iç mekanlarda ve havayı soluduğumuz yerlerde hava bir taşıyıcıdır. Dışarıda aerosol olarak taşınması zor. Partikülün üzerine tutunup gidiyorsa taşınma ihtimali olabilir. Uzun mesafelere böylelikle taşınabilir. Bu bulguları netleştirecek çok fazla çalışma henüz yok. Biz de, Türkiye’de 11 üniversite bir araya geldik ve bu çalışmaya odaklanmış durumdayız. Partikül incelemeleri yapıyoruz. Bireysel çabalarla yürütülen bir çalışma bu, ileriki zamanlarda bir cevap bulmayı umuyoruz.”

ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ RİSK TEŞKİL EDİYOR MU?

Son dönemde yaşanan hava kirliliğinin temel nedenlerinden birisinin partikül madde parametresi olduğunu vurgulayan Şahin “Solunabilen partikül madde parametresi PM10 olarak tanımlanmaktadır. İnsan nefes aldığı zaman 10 mikronun altını vücuduna alır ama 2,5 mikronun altındakiler ciğerlere kadar yerleşebilir. Bir mikronun altı ise ciğerlerin en dip noktalarına kadar ulaşır. İnce partiküller içeriğindeki toksik bileşenlerinde etkisi ile kanser, solunum sistemi rahatsızlıkları, kalp ve dolaşım sistemi rahatsızlıklarına neden olur. Özellikle iç ortamlarda partikül maddelerin riskleri daha fazla araştırılmalıdır. Örneğin; alışveriş merkezleri yüzde yüz iç ortam havasını sirküle ettirerek çalışıyorlar. Enerji tasarrufu için çoğunluğunun bu şekilde olduğunu tahmin ediyorum. Bu, aynı hava hep içeride kalıyor demektir. Merkezin bulunduğu dış ortamda hava daha kirli ise bu havayı da filtrasyon yaparak alışveriş merkezine vermek daha sağlıklı olacaktır. Alışveriş merkezleri tüm dünyada tartışmaya açık bir konu. Örneğin; Londra’da merkezlerin etrafındaki trafik nedeniyle kapatılması gündeme geldi. Hem merkezin içi hem de dışı risk oluşturduğu için kapatılmaları söz konusu.”

HAVA KİRLİLİĞİNİ ÖNLEMEK İÇİN TEMİZ ENERJİ ŞART

Hava kirliliğinin önlenmesi için kapsamlı bir devlet politikası olması gerektiğini ifade eden Şahin, şunları dile getirdi: “Hava kirliliğine yönelik önlem alınmasıyla ilgili devlet planlamasının teşvik edici, destekleyici nitelikte olması gerekiyor. Hava kirliliğini oluşturan kavramları kaynağından engellemek gerekiyor. Temiz enerji kaynaklarına yönelmemiz şart. Güneş ve rüzgâr enerjisini teşvik edici birtakım planlar oluşturmamız gerekiyor. Elbette her şey denetim ve zorunlu kanunlarla yürümüyor. Çevreyi korumak hepimizin görevi. Öncelikle bireylerin gönüllü ve istekli olması daha sonra kamunun da istek ve destek verici nitelikte politikalar geliştirmesi gerekiyor.”