Hasan Karagüzel'in yazısı şöyle; "

Yİ BİR MÜSLÜMAN OLMAK,-
 İSLÂMLIĞINI DEĞİL İNSANLIĞINI ANLAT
Hiç unutmam, Sakarya vaizliği görevinde bulunduğum dönemde (tahminime göre 2003 yılıydı) Orhan Camide bir Cuma vaazımda:
“… iki Müslüman, mal, âlet edevat  almak için İstanbula gider, Ermeniden mal alan memnun kalır, Müslümandan mal alan yandım Allah derse bunu kitabın neresine koyacaksınız…?” ve buna benzer gibi ifadelerle Müslümanların durumundan sert bir şekilde bahsetmiş, olumsuz hal ve hareketlerinden örnekler vermiştim.
Haberim yok, Emniyet müdürü namazını caminin üst katında  kılmış.
Namazdan sonra cami odasında yanıma gelen Sakarya Emniyet Müdürü Sn. Mustafa Aydın, beni tebrik ederek:
“Hocam, sözlerinizden öyle etkilendim ki ikinci kattan aşağı atlayasım geldi. Bu gerçekler anlatılmalıdır” diyerek memnuniyetini beyan etmişti.
Evet değerli okuyucular!
Gerçekleri gizlemekle bir yere varamayız.
Çöpleri halının altına sürmekle temizlik olmaz.
Doktor, hastalığı gizleyip söylememek gibi bir yol takip edemez.
Ederse hastalık ilerler ve hasta ölür.        
عظ نفسك ثم عظ النَّاﺱ‎
“Önce kendine vaaz et, öğüt ver, sonra insanlara“ söylemi boşuna değil.
Kendimizi kandırmayalım.
Gerçekleri söylemekten çekinmeyelim.
Peygamberimiz, gerçek Müslümanı tarif ederek der ki:
 الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِه.
“Müslüman o kişidir ki diğer Müslümanlar onun elinden ve dilin (in kötülüklerin)den selim ola.”
İyi müsliman, hacca giden, tadil-i erkana riayet ederek namaz kılan demiyor.
Müslüman, haddini bilen, ahlaklı olandır demek istiyor.
Seni tanıyanlar:
Bu kişiden bana zarar gelmez diyorlarsa sen Müslümansın.
Demiyorlarsa, burada bir hastalık var, tedavi yoluna gidilmelidir.
Dindarlık, ülkemizde yanlış anlaşılıyor.
Din ve ibadet denince neden namaz, oruç, hac, başörtüsü, cüppe, sakal vs. gibi birkaç şekli ibadet ve görüntüden başka bir şey düşünülemiyor?
Çünkü din ve ibadet anlayışımızın içi boşaltılmış ve muazzam bir anlam kaymasına uğramıştır.
Artık namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, başını örtmek gibi dış görünüşlü figürler iyi bir Müslüman olmanın değil; nereye, hangi kampa, hangi mahalleye hatta hangi tarikata mensup olduğunuzun göstergesi haline gelmiştir.
Bu ritüeller, Peygamber zamanındaki işlevlerini kaybetmiş, dahası sahici özelliklerini yitirmişlerdir.
Kişinin iyi bir Müslüman olduğunun anlaşılması için artık başka şeylere bakmak gerekir...
 Sevdiğim bir hoca efendinin bir ifadesi var:
"Bana islâmlığından değil,insanlığından bahset".
İyi bir Müslüman olmak için, her şeyden önce iyi bir insan olmak lazımdır. 
İnsanlarla karşılaşırsınız, sizin İslâmî yönünüzün ağır bastığını farkedince islamlığını anlatmaya başlar.
Böyle insanlarla karşılaştığınız da:
"Bana islâmlığını değil, insanlığını anlat" diyerek ikaz edin.
İslâmlık tabi ki Allah'ın emri,
Allah'ın "İslâm olun" emri, neleri ihtiva ettiğini, hangi hareket ve duyguları kapsam alanına aldığını da Kur'an'da bir bir anlatmış.
Meselâ, iyilik, güzellik, doğruluk yolunda yürümekle...
Sevgi ve merhametle dopdolu olmakla...
Sözün namusu ile yaşamakla...
Hakka hukuka tecavüz etmemekle...
Kalbi adalet ile çarpmakla...
Saf bir yürek temizliğine sahip olmakla...
Güzel ahlak sahibi olmakla...
Her türden kötülükle aktif mücadeleyle...
Komşusu açken tok yatmamakla,
 المُسْلِمُ منْ سَلِمَ المُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ ويدِهِ 
"Müsliman o kişidir ki diğer müslimanlar onun el ve dilinden zarar görmez".
Müslimanlık, insanların elinden ve dilinden emin olduğu bir kişilik sahibi olmakla mümkündür.
Din ve ibadetin özünü, bir kısmını saydığım bu güzel hasletler oluşturur.
Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere ve ahiret gününe inanmak, namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek gibi ibadetler, bu güzel hasletleri kazanmak içindir, bunlara vesile olur, bunları doğurur, yani bunları yerine tas tamam getirmeye vesile olur.
Namazınız, haccınız, tüm ibadetleriniz iyi bir müslümanın olmazsa olmaz olan bu güzel hasletleri doğurmuyorsa yaptığınız ibadetlerin ne kıymeti var?
Allah, Kuran da “ Şüphesiz ki namaz, kötü ve yaramaz şeylerden alıkoyar” dediği halde, namaz kılanla kılmayan fark edilmiyorsa burada bir yanlışlık var. On
Allah, doğru dediğine göre, kötülüklere devam edip namazı da kaçırmayan gerçekten namaz kılmış sayılır mı sizce?
Tabii ki sayılmaz.
Hanımın bir rahatsızlığından dolayı, Sakarya Eğitim Araştırma Hastahanesi Nöroloji Bölümünde 12-16 Mart tarihlerinde yatılı olarak tedavi gördük.
Biraz eski olanlar bilir, 10-15 kişilik hastahane koğuşları -ki 1985 de rahmetli babam o koğuşta vefat ederken yanındaydım-
Yemek halt getire, WC bile yoktu.
Doktorlar bir yana, hastahane temizlikçilerden azar eşittir fırça yerdik,
Doktorların çoğu ceberrut, asık suratlı, azarlayan tiplerdi.
Her şehirde olduğu gibi her adımda bir özel muayene levhaları hâlâ gözümüzün önünde.
Özel muayenesine gitmemişseniz Hastahanede yüzüne bakılmazdı o yıllar.
Kızım Tıp Fakültesinde okurken:
Sakın kızım bunlar gibi olmayasın diye tembih eder, öğüt verirdim.
Sen de böyle olursan hakkımı helâl etmem derdim.
Çok az da olsa hâlâ o olumsuz tavrı sergileyen doktorlardan var ama hamdolsun şimdiki doktorlarımız çok farklı.
Hastahanede kaldığımız 5 gün içerisinde gerek hemşireler, gerek hasta bakıcılar,gerek temizlikçilerin üstün gayretleri takdire şayandı.
Ancak yatışımızdan taburcu olana kadar bizimle yakından ilgilenen Doç.Dr. Bilgehan Atılgan ACAR adını hayatta unutmayacağım.
Tabi ki her insan farklı farklıdır.
Aynı hareketleri her insan gösteremeyebilir.
Doktor babası olarak kanaatim odur ki, Doktor, göstereceği hal ve hareket ve de tavırları sana şifa vermeli.
Sn.ACAR Hoca işte tam da böyle biri.
Bir arkadaş,
Bir dost.
Hastasını ilâçtan önce hastanın anlayacağı şekilde anlatımlarıyla, güler yüzüyle tedavi eden bir hekim.
Onunla konuşurken mükemmel bir insan nasıl olurmuş onu gördüm.
Namazını, niyazını bilmem,
O, onunla Allah arasında olan bir konu, beni fazla ilgilendirmez.
Bilgehan Bey ile konuşurken mükemmel bir insan, ideal müslüman gördüm karşımda.
Kızı, damadı,torunu Doktor olan biri olarak bunca Doktorlarla muhatab  oldum, itiraf etmeliyim ki böyle mümtaz bir şahsiyetle ilk defa karşılaştım.
Hani denir ya, ADAM GİBİ ADAM 
Tam da öyle.
Namazı, orucu, haccı, zekâtı, kişi ile Allah arasında,
Bana insanlığı lazım,
Allah adedlerini çoğaltsın.
Beş vakit namazı camide kılmak için can atan ama amiyane tabirle etliye-sütlüye karışmayan, kimsenin hal ve hatırını sormayan, hatta selam vermede bile adam ayıran, patates çuvalı gibi cemaate katılan Müslüman, zannediyor ki namazını camide cemaatle kılsa, evde tek başına kıldığı namazdan 27 kat daha sevap alıyor.
Bekle alırsın.
Kırmızı ışıkta gâvur geçmiyor, durup bekliyor,  hak-hukuka riayet ediyor, Müslüman bunun tersini yapıyorsa böyle Müslümanlığı hangi kitapta bulacaksınız?