Uykunun yaşam kalitemiz için önemli bir etkisi bulunuyor. Uyku sırasında bilişsel ve bedensel olarak yenilendiğimiz gibi beynimizin de adeta şarj oluyor. Çünkü uyku esnasında, beyindeki sinir hücreleri onarılıyor, bu sinir hücreleri arasındaki bağlantılar kurulup aktivasyonu sağlanıyor. Kaslarımızın ve diğer doku hücreleri de yine uyku esnasında yenileniyor, metabolizma uyurken düzenleniyor. Yataş Uyku Kurulu uzmanlarından Uzman Klinik Psikolog, Psikoterapist Fundem Ece Erdem uykunun psikolojimiz üzerindeki etkilerinden bahsederken uykusuzluğun yarattığı problemlerin dikkate alınması gerektiğini vurguluyor.  

Uzun süreli uykusuzluk ölüme neden olabilir

Klnk. Psk. Erdem, uykusuzluğun duygu alanında düzensizliklere yol açabildiğine de dikkat çekiyor. Uykusuzluğun mutluluk duygusunda azalma, kendini kontrol etmede güçlük, sinirlilik durumu, mizah duyumunda azalma, sosyal ortamlardan kaçınma, mental esneklik, yaratıcı özelliklerde azalma gibi birçok psikolojik problemi beraberinde getirdiğini anlatan Erdem, şunları söylüyor: “1966 senesinde gerçekleştirilen kontrollü bir deneyde, bir grup insan 205 saat uykusuz bırakılıyor. Bu sürenin sonunda deneye katılanlar düşünememe, kelimeleri hatırlayamama başlamış. Hatta ilerleyen evrelerde halüsinasyon görmüşler. Ayrıca daha uzun uykusuzluk süresinin ölüme neden olacağı da öngörülüyor.”

Uykusuzluk beraberinde nasıl psikolojik problemler doğurur?

Uykusuz kalan bireylerde yeme bozuklukları görüldüğünü belirten Yataş Uyku Kurulu Uzmanı Klnk. Psk. Erdem, tıkınırcasına ya da duygusal yeme bozukluğunun karşılaşılan psikolojik problemler arasında yer aldığını ifade ediyor. Klnk. Psk. Erdem, uykusuzluğun duygulanımda da dengesizliğe yol açtığı için yemek yemenin kişinin karşısına duyguları telafi etme çabası gibi çıktığını, ancak sonrasında her zaman pişmanlık duyulduğunu anlatıyor.

Solunum sorunu yaşayan bireylerin kaygısı artıyor

Depresyon da uykusuzlukla beraber görülen psikolojik problemler arasında yer alıyor. Uykusuz kalan bireylerin mutsuz ve isteksiz hissetmeye başladığını hatırlatan Klnk. Psk. Erdem, sözleri şöyle sürdürüyor: “Bu kişilerin tahammülleri düşüktür ve negatif düşünce yaygındır. Aşırı yeme ya da iştahsızlıkla birlikte de depresyon eşlik eder. Bu evrede kişilerin enerjisinde de düşüşler olduğundan, yattıkları yerden kalkmak dahi istemezler. Uykusuzluğa yol açan fizyolojik etmenlerin %5-9’u solunum problemleridir. Solunum problemi yaşayan bireylerin kaygıları da artmaktadır. Çünkü “Uykumda nefesim kesilirse ve ölürsem” gibi karamsar düşünceler kaygıyı doğurur. Bununla bağlantılı olarak panik atak belirtileri de görülebilir.”

Uykusuzluk sosyal fobiyi tetikliyor

Uykusuzluk alkol ve madde bağımlılıklarında da önemli rol oynuyor. Uyumakta zorlanan bireylerin alkol ya da madde alarak gevşeyip uykuya geçmeye çalıştıklarının altını çizen Yataş Uyku Kurulu Uzmanı Klnk. Psk. Erdem, uykusuzlukla beraber alınan dozun git gide artmaya başladığına ve sonunda bağımlılığa dönüştüğüne dikkat çekiyor. Uykusuzluğun sosyal fobiyi daha da tetiklediğini belirten Klnk. Psk. Erdem, “Kişi uykusuz kaldıkça sosyalleşmeden kaçınır ve kalabalık içinde kendisini güvensiz hissetmeye başlar. Böyle olunca da ev güvenli ortam olduğundan, yalnızlaşıp, kimseyle görüşmek istemeyip, odasından çıkmamaya başlar. Çünkü dışarısı ve diğer insanlarla bir arada olmak onun için güvensizdir. Eğer uyku hijyenini sağlayıp, hala psikolojik etmenler nedeniyle uykusuzluk problemi yaşıyorsanız ya da uykusuzluk nedeniyle psikolojik etmenler ortaya çıkıyorsa o zaman mutlaka bir psikoterapiste başvurmanızı tavsiye ederim” diyor.