Müsilajın, denizdeki ekosistemin bozulması nedeniyle strese giren canlıların kendini koruma refleksiyle ortaya çıktığını kaydeden Prof. Dr. Muhsin Konuk, “Şu anda bizim yüzeysel olarak temizlenen materyal buz dağının görünen kısmıdır. Esas müsilajın deniz tabanında olduğunu düşünelim. Deniz tabanında canlılar daha çok müsilaj üretiyorlar.” uyarısında bulunuyor.

Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Muhsin Konuk, Marmara denizinde etkili olan müsilaj sorunu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Müsilaja yol açan temel etkenler var

Marmara denizinde meydana gelen müsilaj tehlikesinin oluşum temellerine değinen Prof. Dr. Muhsin Konuk, “Biyolojik olmayan doğal faktörlerin başında Marmara denizinde iki farklı su katmanı var, devamlı akıyor. Karadeniz ile Akdeniz’e doğru su akışıdır. Su akışının temelinde, yüzeydeki suyun tuz oranı tabandaki suyun tuz oranından daha düşüktür. Bölgedeki su daha fazla ısınmaya maruz kalıyor; çünkü doğrudan güneşle temas ediyor. Müsilaj oluşması için o şartların temelinden bir tanesini meydana getiriyor. Hem tuz farkı hem sıcaklık farkı ve iki katmanın birbirine temas etmeden yüzey farklılığıyla akış yapmasıdır.” dedi. 

Düşen oksijen miktarı, canlıların ölümlerine sebep oluyor

Ekosistemde canlı ve canlı olmayan faktörlerin var olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Muhsin Konuk, “Bu faktörler birbirleriyle devamlı iletişim ve ilişki halindedir. Siz bu ekosistemi oluşturan zincirlerden bir tanesini bozarsanız ya da birkaç tanesine müdahale edip onları stres içerisine sokarsanız, bu stres neticesinde bu canlılar kendilerini korumak için birtakım savunma mekanizmaları geliştirir. Bu müsilaj da özellikle canlıların etrafını, diğer canlıların da dış yüzeylerini kapladığı için oksijen miktarını düşürüyor. Denizdeki oksijen miktarı düşüyor ve bu düşen oksijen miktarı da canlıların ölümlerine sebep oluyor.” dedi.

Prof. Dr. Muhsin Konuk, şu anda Marmara denizinde kükürt oranının oldukça fazla olduğunu belirterek kükürt oranı ve fosfor oranı ciddi miktarda artığında denizdeki bazı organizmalarda stres durumu oluştuğunu, bu strese karşı koymak için protein karışımı glikoprotein ve organik asit salgıladıklarını bunun da müsilaj oluşturduğunu kaydetti.

Yüzeysel olarak temizlenen müsilaj, buz dağının görünen kısmı

Müsilajın büyük tehlikeler yaratabileceğini sözlerine ekleyen Prof. Dr. Muhsin Konuk, “Şu anda bizim yüzeysel olarak temizlenen materyal buz dağının görünen kısmıdır. Esas müsilajın deniz tabanında olduğunu düşünelim. Deniz tabanında canlılar daha çok müsilaj üretiyorlar. Bir de üst katmanda yaşayan ve üst katmanda hareket halinde olan planktonların ve birtakım protist dediğimiz tek hücreli organizmaların ürettiği materyallerdir.” dedi.

En büyük etken kirlilik

“Normal şartlarda ekosistemde bir denge vardır” diyen Prof. Dr. Muhsin Konuk, “Siz eğer oraya müdahale etmezseniz, orayı elinizle karıştırıp bozmazsanız o sistem kendi kendini tamir edebilir. Bunun 20- 25 yıl önce ilk belirtileri yavaş yavaş görülüyordu ama tabii insanlar o dönemde bunları çok ciddi olarak dikkate almıyor. Eğer insanlar bu doğa olaylarına karşı veya doğadaki ekosisteme karşı durmadan tahrip edici etkilerine devam ettirirse doğa bizden öcünü alır. Neticedeki şey canlılık bitiyor. Şu anda da Marmara Denizi’nin bu olayın oluşmasındaki en temel etkenler kirlilik ve bu kirliliğe bağlı olarak sanayi atıklarla ve evsel atıklardan dolayı kükürt ve fosforun çok fazla miktarda olmasıdır.” dedi.

Yıllarca süren kirliliğin ve hoyratça davranışımızın neticesini görüyoruz

Doğaya zarar veren canlının insan olduğunu söyleyen Konuk; “İnsan kendi bozdu, kendi düzeltecek. Ben derslerde de öğrencilerime de söylüyorum: Doğada insandan daha vahşi bir yaratık yoktur. Her şeyi kendi faydasına, kendi faydalanmak için yapar, tabiatın normal işleyiş sistemini bozar işte ozon niye inceldi? Yine insan sonucudur. Göller niye kuruyor? Ağaçlar niye yok ediliyor? Sonuç yine insan değil mi? Yani aslında insan kendi sonunu getirmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Marmara denizi biraz küçük bir iç deniz olduğu için o kirliliği taşıyamıyor, akıntılar tam yetmiyor ancak şu anki bilimsel çalışmalar yani ekologların yaptığı çalışmalara göre bütün Akdeniz havzasında da ileride problem mutlaka oluşacaktır. Kimsenin birbirini suçlamadan gerekli tedbirler alması lazım. Çünkü bugünün bir sorunu değil, bu yıllarca süren kirliliğin ve hoyratça davranışımızın neticesidir.” şeklinde konuştu.