Nereden mi çıktı bu yeniden?
Çünkü bu en ‘yeni’den gelen hem de ‘yeniden’ gelen bir Merhaba.
*****
Yayın hayatına yeni başlasa da bu aşina olduğunuz tanıdık bir merhaba.
Hani dün sizin kapı çaldığında, kapıyı açınca kimseyi görememiştiniz ya. İşte o zile basıp kaçan bendim. 
Mahallenin sonundaki parkta her sabah koşan bir genç var, kesin görmüşsünüzdür. Mavi spor ayakkabılı…
Ya da caminin önündeki çay bahçesinde bütün mahalleliyi tanıyormuş gibi her geçene laf atan, şöyle saçları beyaz, sakalı alaca bir amca var. Herkese “Hafız” der. Hatırladınız mı? Hatta geçen gün yanımdan geçtiniz. Saçlarımı okşayıp “Sen Mehmed’in oğlu değil misin? Ne kadar büyümüşsün” demiştiniz.Şu çok yağmurun yağdığı gün fırında ekmek sırası beklerken, uyarmıştım sizi “cebinizden paranız düşüyor” diyerek. Siz paranızı tekrar cebinize dikkatle yerleştirirken sanki suç işlemiş gibi mahcup bir şekilde teşekkür etmiştiniz.
*****
Hala mı hatırlamadınız?
Ben Huriye’nin oğlu, Akif’in abisi,
Hani şu mahalledeki kedilere yem veren,
Bisikletle işe gidip gelen.
Otobüs durağında hep ayakta bekleyen,
Simitçideki garson, valilikteki hizmetli.
Lisedeki öğretmen, ilkokuldaki öğrenci…
Aynı bardaktan kaç sefer çay içtik kim bilir?
Sen siyah derken ben yeşil diyordum belki.
Ben kırmızıda beklerken geçen sendin sanki. 
Aynı mahalledeyiz, aynı kentte…
İşte bu yüzden yeniden merhaba.
*****
Yazdan kalan bir gün gibi merhaba.
Gurbetten dönen abi gibi,
Ana kucağının sıcaklığı, 
Baba elinin yumuşaklığı gibi.
Yağmur sonrası çıkan gökkuşağı,
Soğuk havaları seven kasımpatı gibi merhaba.
*****
Bu merhaba;
Bir bismillah, bir sıcak tebessüm, 
Çalan zilin sesi, dostun seslenişi, 
Doğan güneş, gelen gece,
Merhaba Muhacir,
Merhaba Adige,
Merhaba Manavım,
Merhaba 54 ve 61,
Merhaba Ada,
Merhaba Hafız.
Yine ve yeniden Merhaba!