Bugün yazı yazmayacağım.

Ne diyeyim ki? Günlerdir konuşulan ve yazılan konularla tedirginliği artırmak istemiyorum. Edebî cümleler karalamayı seviyorum ama sırası mı bunun? Şiir yazsam “Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin.” diyen krala benzeyebilirim. En iyisi susmak…

Gönlümden geçenleri veya sizin okumak istediklerinizi yazamayacaksam ne anlamı kalır harfleri evirip çevirip dizmenin?

Yok, yok, bugün çıkmaz bu yazı. Baharın ettiklerini seyreyleyen sıcacık bir yazı resmetmek kadar zor. Tomurcuğa durmuş dallar gibiyim bugün… Bir yanım yaz, bir yanım ayaz.

Eriklerin en minik hâli kadar müjdeli, ağaca tırmanan çocuklar gibi haylaz olasım var. Beyaz beyaz çiçeklerden şiirlerime kenar süsü yapasım var.

Peki, bunların zamanı mı şimdi? Takvime bakarsak evet…

“Takvim sorup hudut çizdirme bana,

 Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.” dizelerine sığınmak istedim nedense. Umut vadettiğinden belki… 

“İyiliği, sağlığı için bile olsa son birkaç nefesi insanlardan ayrı almak istemeyen değerlilerimiz… Zavallı kaçışlar, yürek burkan telaşlar… Son birkaç sözü içinde tutamayışlar… Haddimizi aştığımız için elinizi, ayağınızı öpsek de bizi affetseniz bu ara.” demek bile zorken nasıl yazayım gerisini? Diş ağrısı gibi bir şey bu.

Yastan yaza koşar adım geçmek hevesiyle dolu bir yazı yazmak istedim. Ancak samimi olamamaktan korktuğum için vazgeçtim. Yazmayacağım…

Not: Evdekilere selam… :)