Yüce Allah insanların ve kainatın yaratıcısıdır. Anne ve babalarımız ise; bizim dünyaya gelişimizin sebepleridir.

Bir bebeğin doğduğu andan itibaren, yaşamını devam ettirebilmesi için tüm ihtiyaçlarını karşılamaktan acizdir. Bakıma, himayeye, en çokta sevgi ve şefkate muhtaçtır. Bu küçücük çocuğa bakacak, yemeyip yedirecek, giymeyip giydirecek, yeri geldiğinde sabaha kadar başında bekleyecek, o üzülünce üzülecek, o sevinince anne ve baba daha çok sevinecek.. Böyle bir şeydir anne baba olmak hiçbir karşılık beklemeden yapar her şeyi yeter ki evlatlarının yüzünde bir gülümseme görsünler…

Ama hayat acımasız! İşler hep böyle küçüklükte olduğu gibi gitmiyor.. Ne yazık ki her kuş yuvadan uçar vakti gelince, çocuklarda büyüyüp artık aile kurmuş olurlar. Anne ve baba sadece evlatlarından güler yüz tatlı dil ister, arrada bir bardak çay içerken hoş sohbet etmek sadece bunu isterler. İstedikleri olur mu? Olmaz! Çünkü; Onların artık ayrı bir yaşamları vardır. Çalışıyorlardır, yorgunlardır, vakitleri yoktur. Oysa ki, anne ve babalar yorgun da olsa, çalışıyor da olsa, hiç vakitleri olmasa da olmayan vakitlerini çocuklarına ayırırlar. Gerekirse yorgunluktan ayakta duracak halleri bile olmasa anne ve babalar çocukları için her zorluğa katlanırlar... Unutulan bir şey vardır ki, gelecekte bir gün gelecek! bahane edilen şeylerin gün geldiğinde telafisi olmayacak...

Hadiste de dediği gibi; ''Allah’ın rızası ana ve babanın rızasındadır.’’

Hz.Muhammed (s.a.v)