Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Sakarya Şube Başkanı Yücel Kaçar, Türkiye’de öğretmenlerin üç temel sorunu bulunduğunu belirterek, bunların itibar, iş güvencesi ve insanca yaşamaya yetecek ücret sorunu olduğunu söyledi.

Yücel Kaçar, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, öğretmenlerin sorunlarına ilişkin şu görüşleri dile getirdi:

"Öğretmenlerin, “24 Kasım’da” hamasete ve içi boş süslü laflara tahammülü kalmamıştır. Bu dönemde diğer halk kesimleri gibi öğretmenler de hızla yoksullaşmıştır. Yanı sıra yakın dönemde “maaşlarının yük olduğu” bizzat bir bakan tarafından söylenen öğretmenler, pandemi gerekçe gösterilerek  bazı branşlarda DYK kursları, seminer, egzersiz gibi cüz-i de olsa ek gelir getiren uygulamaların da kesintiye uğramasıyla adeta açlığa terk edilmişlerdir.

3600 ek gösterge ve EYT gibi kamuoyunda sıkça gündeme gelen taleplerin yanı sıra, reel enflasyonun % 40’ları aştığı resmi enflasyonun bile yüzde 20’lerde olduğu bir dönemde, 2022 yılı için öngörülen yüzde 11’lik  maaş zammı içeren “satış sözleşmesinin” yenilenmesi gibi temel talepler ortadayken, söylenecek süslü sözlerin öğretmenler açısından hiçbir önemi yoktur.

Mademki “Öğretmenler Günü” öyleyse içi boş süslü laflar etmeden, kutsallı, mübarekli göstermelik övgülerde bulunmadan, evirip çevirmeden, lafı hiç dolandırmadan konuya girelim. Türkiye’de öğretmenlerin üç temel sorunu vardır:

1-İtibar Sorunu: Uzun yıllardır öğretmenler, az çalışan, hatta hiç çalışmayan, yatarak para kazanan, çok tatil yapan, tatil yaparken maaş alan, hem de çok maaş alan, maaşı devlete yük olan, bakıcılık benzeri aslında önemsiz bir iş yapan, sıradan, önemsiz insanlarmış gibi algı yaratılmış ve öğretmenlerin toplum gözündeki itibarı giderek aşındırılmıştır.

Bu nedenle öğretmenler öncelikle, “Öğretmenlik Mesleğinin” hak ettiği itibarına tekrar kavuşmasını talep etmektedirler.

2-İş güvencesi Sorunu: Özellikle mevcut iktidar başa geldiği ilk günden beri, öğretmenlerin iş güvencesini ortadan kaldırmaya yönelik mevzuat değişikliğini sıklıkla gündeme getirmiş; tüm öğretmenlerin kadrosuz, güvencesiz, sözleşmeli olarak çalıştırılması yönündeki politikasını hiç gizlememiştir. Bu anlamdaki yasa tekliflerini zaman zaman gündeme aldıysa da gelen tepkiler nedeniyle geri çekmek zorunda kalmıştır. Tüm öğretmenleri sözleşmeli olarak istihdam etmenin koşulları henüz oluşmadığından, iktidar bu politikasından vazgeçmemekle birlikte “sözleşmeli öğretmenlik” ya da “ücretli öğretmenlik” gibi yollara başvurmuştur. İktidar yeni açıkladığı, Eğimde 2023 Vizyon Belgesi’nde de öğretmenlerle ilgi güvencesiz istihdam politikası ile ilgili planlarını ortaya koymuştur. Bu nedenle önceki yıllarda kadrolu olarak atanmış öğretmenler de her gün iş güvencesinin ortadan kalkacağı endişesini yaşamaktadırlar.

Bu anlamda öğretmenler uluslararası Eğitim Enternasyonali Bildirgesi’nde yer aldığı gibi, mesleğini icra ederken işini kaybetme korkusu yaşamadan, evrensel değerlere uygun, bilimsel eğitim verebilecekleri asgari koşullara sahip olmayı talep etmektedirler.

3- İnsanca Yaşayabilecek Ücret Sorunu; 2021 yılı Eylül ayı itibariyle Türkiye’deki açlık sınırı 3.049 TL. Yoksulluk sınırı 9.931 TL olarak açıklanmıştır. Aynı yıl aynı dönemde 25 yıllık 1/4 kademedeki kıdemli bir öğretmen ise vergi dilimi kesintisi düşülmeksizin 6.415 TL maaş almaktadır. Mesleğe yeni başlamış 9/1 kademedeki öğretmenin maaşı ise yine vergi dilimi kesintisi düşülmeksizin 5.822 TL’dir. Aynı dönemde sözleşmeli 5.066 TL. Ücretli Öğretmenler ise 1500-2.000 TL civarında maaş almaktadırlar. Görüldüğü gibi öğretmenlerin tamamı yoksulluk sınırının altında, ücretli öğretmenler ise açlık sınırının altında maaş almaktadır.

Bu anlamda da öğretmenler, asgari yaşam koşullarını karşılayabilecekleri, işini yaparken kişisel dertlerini değil hayata hazırladıkları öğrencilerine odaklanabilecekleri, İnsanca yaşayabilecekleri düzeyde ücret talep etmektedirler.

ÖZEL OKULLARDA DURUM DAHA VAHİM
Devletin çalıştırdığı kamu emekçisi öğretmenler bu haldeyken. Özel okullarda, dershanelerde, kurslarda, etüt merkezleri vb. özel sektörde çalışan öğretmenlerin durumu çok daha vahimdir. Uzun çalışma süreleri, günlük 13-14 saatlere ulaşırken, pek çoğunun hafta sonu tatilleri yoktur. Bir gün hafta tatili imkanını bulan “şanslı öğretmenler” ise o gün soru veya materyal hazırlamaktan asla dinlenmeye vakit bulamazlar. Her biri bilimsel bir eser olan hazırladıkları sorular için öğretmenler telif alamazlar, hatta bu eserlerin kullanım hakkı işletmeye geçer, bir başka yerde kullanılırsa telifi işletme (okul, kurs, dershane) alır. KPSS sınavının travmasından, 300 binden fazla ataması yapılmamış ve bu nedenle canına kıymış onlarca öğretmenden. Her gün veli, öğrenci, yönetici şiddetine maruz kalan yüzlerce öğretmenden, söz etmeden öğretmenler gününü süslü sözlerle, romantik vaatlerle geçiştirmek öğretmenlere yapılacak en büyük haksızlıktır.

5 EKİM DÜNYA ÖĞRETMENLER GÜNÜ
Biz Eğitim Sen olarak, tüm Dünya ülkeleri ile birlikte 1966’da UNESCO ve ILO tarafından belirlenen 5 Ekim’i Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlamayı tercih etsek de Türkiye’de 12 Eylül 1980 darbesinden bir yıl sonra ilan edilen 24 Kasım Öğretmenler Günü, öğretmenler arasında ve kamuoyunda yaygın olarak kutlanılmaktadır.

Öğretmenlerin sorunlarının, mesleki ve demokratik taleplerinin konuşulduğu, tartışıldığı, yüksek sesle dile getirildiği fazladan bir güne elbette itirazımız olmaz; Bu vesile ile salgın günlerinde başta MEB’in yarattığı kaotik uygulamalar olmak üzere, her türlü olumsuzluğa rağmen fedakarca görevlerini yapmaya çalışan meslektaşlarımızı saygıyla selamlıyoruz."