Ateş, "Bir Arap Şeyhine Sakarya'da bir camide, vaaz verdirilmesini, Iraklı ve Suriyeli sığınmacıların ise Şeyhi karşılamak için izdiham yaratan görüntülerini basından izledik. Bundan 1 yıl önce de yine benzer bir konuyla gündemdeydi Sakarya. İlimizin müftüsü, SAÜ Uygulamalı Bilimler Enst.Rektörü, dönemin İl Milli Eğitim Müdürü ve Gençlik ve Spor İl Müdürü, bir tarikat liderini ziyarete gitmişler ve öğrencilere bağış yaptığı gerekçesiyle tarikat liderine teşekkür etmeye gittiklerini ifade etmişlerdi. Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden hiç bir görevlinin bu hareketinin kabul edilemeyeceğini belirtmek isterim. Türkiye Cumhuriyet'i Devleti, her bir vatandaşının ihtiyacına kucak açabilecek güçtedir ve hiçbir tarikat ya da cemaatten yardım dilenmez, dilenmemelidir. Buna yeltenen siyasilerin,  bürokratların, gerçek derdinin belli bir kesimin oyunu alma kaygısı olduğunu biliyoruz." dedi.

Ateş, "Geçtiğimiz gün yaşanan Şeyh olayı ise ülkemizin sığınmacılar tarafından nasıl işgal edildiğinin ve bu arada da sosyal, kültürel, dini yapımızın nasıl şekillendirilmeye çalışıldığının bir göstergesidir. Olaya sığınmacılar açısından bakıldığında artık misafir olarak geldikleri ülkemizde kök salmaya başladıklarını, kendi mahallelerini bile oluşturduklarını, kendi dükkanlarını, kendi berberlerini v.s açtıklarını ve tüm bunları yaparken, ülkemizin toplumsal yapısını her türlü bozduklarını görüyoruz. Buna göz yuman siyasi iradenin ise nasıl bir aymazlık içinde olduklarına insan hayret ediyor. Vatan sevgisi, ülkenin bir başka kültürel, sosyal, siyasi ya da dini yapıya evrilmesine izin vermek değildir. Bir an önce sığınmacılar geri gönderilmelidir." dedi.

Ateş, "Olayın bir diğer yanı ise tarikatların, Şeyhlerin şıhların meşrulaştırılmasıdır. Yıllardan beri devlet düzeni içerisinde dini yapılara izin verilmemesi gerektiğini ifade ediyoruz. Ne cemaatlerin, Şeyhlerin devlet görevlisi tarafından ziyaret edilmesini ne de Şeyh denilen kişilere gövde gösterisi yaptırılmasını kabul edemeyiz. Bu işin ucu yarın öbür gün, "kendi camimizi açalım" talebine kadar gider. Burada LAİKLİK ilkesine bir kez daha vurgu yapmak gerekir ki; birçok siyasinin ağzına almaktan ve anlatmaktan çekindiği laiklik; yalnızca devlet ve din işlerinin ayrılması değil esasen dinin daha sağlıklı yaşanması için de bir garantidir. Devlet, toplumun her ihtiyacını olduğu gibi dini ihtiyacını da karşılar, karşılamalıdır da. Üstelik yalnızca cami değil her farklı inanc sahibi vatandaşların ibadethane talebi ve o ibadethanenin ihtiyaçları "DEVLET" eliyle "EŞİT" bir yaklaşımla karşılanmalıdır." dedi.

Ateş, "Bunun dışında, şeyhmiş, tarikat lideriymiş, bunlar gibi aslında dini, din olmaktan çıkaran ve kendi menfaat ilişkileri doğrultusunda halka inanç sömürüsü yapan çıkarcılar kesinlikle devlet düzeni ve toplumdan uzak tutulmalı, açıkça da tavır konmalıdır. Ülkemizin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi; "Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir. Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler, İlerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz." Sahte din yaratıcılarına, dinden menfaat sağlayanlara, siyasi menfaat uğruna göz yumanları tarih affetmemiştir, affetmeyecektir de. Çağdaş ve laik Türkiye Cumhuriyeti'nin bir yurttaşı olarak, ülkemizde halen geçerli olan Devrim Kanunlarının uygulanmasını talep ediyor, Laik Cumhuriyet'ten yana olan tüm kurum ve kişilerin demokratik tepkilerini göstermeleri gerektiğini düşünüyorum. Başka Türkiye Yok!!" dedi.