Merkez’in açıklaması şu şekilde:

“1850'li yıllarda New York'ta dokuma işçisi kadınların, eşitsizlik ve ayrımcılığa karşı sürdürdüğü mücadelenin Dünya üzerinde büyük bir etki yaratması ile birlikte 1977 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü; her alanda ve sektörde eşit muamele ve eşit haklar için mücadele ettiğimiz ve haklı mücadelemizi duyurmaya çalıştığımız emek ve dayanışma günüdür.

Fırsat eşitliği ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanamaması nedeniyle de kadınlar eğitim ve istihdam olanaklarından yararlanamamakta olup yönetim ve karar alma merciilerinde yeterince yer alamamaktadırlar. Böylelikle eril zihniyet toplumun her kademesine nüfuz eden yaklaşımlarını sürdürmekte olup neticesinde Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadına yönelik ayrımcılığa, şiddete neden olmaktadır.

Kadın hakları temelinde insan hakkıdır. İnsan hakları ayrım gözetmeden her insanın doğuştan sahip olduğu haklardan olmasına rağmen kadınlar en temel insan hakkı olan yaşama hakkı korunması dahil tüm haklarının korunması adına olağanüstü çaba göstermekte ve büyük zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır.

6 Şubat 2023 tarihli ve sonrasında meydana gelen ve 11 ilimizi etkileyen deprem felaketi nedeniyle bölgedeki kriz sürecinde sürdürülebilir bir iyileşmenin sağlanabilmesi ve kriz dönemi sonrası daha ağır cinsiyet eşitsizliklerinin engellenmesi amacıyla toplumsal cinsiyet bakış açısı tüm insani yardım programlarına dahil edilmelidir. Deprem bölgesinde önlemler alınırken ülkemizde kadınların bizzat yaşamak zorunda kaldığı sorun ve kaygılar göz önüne alınarak korunmaları gerekmektedir.

Ülkemizde aileden başlayarak toplumun her kademesinde görülen ayrımcılık ve eşitsizliğin boyutları gözler önündedir. Her yıl kadınların katledildiği, ayrımcılığa uğradığı, özgür bir birey olarak varlığının kabul edilmediği mevcut düzeni besleyen sosyal ve siyasal ortamın, söylemlerin son bulması gerekliliği son derece aşikâr bir gerçektir.

Kadının yaşadığı bölge, ırkı, dini değişse de yaşadığı zorluklar tüm dünyada görülmektedir. Üzülerek dünyadaki gelişmeleri takip etmekteyiz. Kadınların bedenleri, eğitimleri ,özgürce hareket etmek üzere insan onuruna yakışır bir hayat sürmesine ilişkin kısıtlayıcı ve ayrımcı kuralların oluşturulduğu düzenler hiçbir koşulda özellikle siyasi merciiler tarafından hoş görülmemelidir.

Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin gereği olarak kadına haklarına aykırı olan söylem ve fiillerin engellenmesi gereklidir. Şüphesiz ki toplum refahını sağlamak ve muassır medeniyetler seviyesine ulaşmak için cinsiyet ayırt etmeksizin topyekün bir iş birliği

neticesinde hareket etmeliyiz. Kadınların siyasal, sosyal ve ekonomik alanda eşit olarak yer almasını sağlayacak politikalar samimiyetle uygulanmalıdır.

Kadınların yaşam haklarının güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasaya yönelik tartışmalardan vazgeçilerek İstanbul Sözleşmesinin tekrar yürürlüğe konularak hukuk devletinin gereği olarak eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır.

Sakarya Barosu Kadın Hakları merkezi üyeleri ve hak savunucusu olarak bizler Cumhuriyet devrimleri ve Kadın Mücadelesi sonucunda elde edilen hak ve kazanımlarımıza kayba neden olacak yahut bu yönde her bir zihniyet, söylem ve girişimlerin karşısında olarak kadınların ve toplumun menfaatleri korumak üzere var gücümüzle çalışacağımızı; kadınların anayasa ve kanunlar nezdinde var olan haklarının korunarak, eşit ve özgür bir şekilde oldukları sosyal, siyasi, ekonomik bir düzenin mevcudiyetinin sağlanarak insan haklarının ihlal edilmediği bir Türkiye ve Dünya için; Cumhuriyet ve Atatürk Devrimlerine bağlı kalarak mücadele ve dayanışmamızı haklı bir kararlılıkla sürdüreceğimizi kamuoyuna saygılarımızla sunarız.”