Gıda fiyatlarında Cumhuriyet tarihinin en yüksek pahalılığının yaşandığını belirten CHP Adapazarı İlçe Başkanı Füsun Çetin, "Anayasa madde 166, ‘Özellikle sanayinin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasını planlamak devletin temel görevidir' iktidarı anayasal görevini yerine getirmeye davet ediyoruz...!" dedi.

Başkan Çetin, yaptığı yazılı açıklamasında şunları kaydetti:

"Nüfusun yüzde 98’i yani 83 milyon 750 bin kişi açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.
Dünya genelinde gıda fiyatları 12 aydır düşerken Türkiye'de ise 31 aydır yükselişte. 
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) açıkladığı "Küresel Gıda Fiyat Endeksi" son bir yılda yüzde 21 düştü. Son 2 yıla bakıldığında ise Türkiye'deki gıda enflasyonu yüzde 187. 
Aynı dönemde dünyadaki artış ise sadece yüzde 6'da kaldı. Avrupa Birliği'nde bu oran yüzde 26. 
Ülkemizdeki gıda fiyatlarındaki yükselişin nedenini iki şeyde aramak lazım: Birincisi tarımsal girdi maliyetinin yüksekliği, ikincisi ise ısrar ve inatla sürdürülen yanlış ekonomik politikalardır
Ülkemizde ve çok farklı bir politika var. Bunun sonunda 1980'lerden ‘önce ülke kendi kendine yeterken' bugün gıdada tamamen dışa bağımlı hale geldik. Bunun nedeni de başta kota uygulamasıdır
Dünyanın hiçbir ülkesinde kendi işçisinin ürettiğine kota koyup o ürünü dışardan alan ve ona pazar oluşturan bir başka ülke yoktur. Bu hain politikalar Türkiye'de tarımı bu noktaya getirdi. Girdilerin aşırı yüksek olmasından ötürü çiftçiler üretimden koptu.
Tohum, gübre ve işçiliğin yüksek olmasından dolayı arazisini ya çok uluslu şirketlere kiralayan ya da satanlar var. Durum giderek kötüleşiyor. Tarımın yok edildiği ülkede gıda fiyatlarının düşme yerine sürekli yükselmesi çok normal. 
Tarımda fiyata dayalı önlemler alınmaya çalışılıyor. Fiyat yükseldi ihracatı yasaklayalım, fiyat yükseldi kısıtlamaya gidelim veya ceza keselim gibi hep fiyat üzerinden çözmeye çalışıldı ama sorun tarlada başlıyor.
Son yüzyıldaki Cumhuriyet tarihi sürecinde temel gıdalarda böyle yüksek oranda yıllık ortalama fiyat artışı ve pahalılığı görülmemiştir.
Gıdaların yıllık ortalama fiyat artışında en ilgi çekici olan ise, tencere yemeklerinin olmazsa olmaz en temel girdisi olan kuru soğanın yıllık ortalama fiyat artış oranının yüzde 659 olmasıdır. Bu durumda, tüketiciler kilo ile değil, tane ile soğan almak zorunda kaldılar. Artık, kuru soğan tüketicilerin en pahalı temel gıdalarından birisi oldu.
Yaşanmakta olan bu pahalılık karşısında, halkımızın büyük çoğunluğu en temel gıdalara erişemiyor, yeterli ve dengeli beslenemiyor. Et ve et ürünleri ile süt ve süt ürünlerine uzun dönemdir erişemez durumda olan tüketiciler, artık yeterli sebze ve meyveye de erişemez durumda bırakılmıştır.

Mayıs 2023 ayı itibariyle 4 (dört) kişilik hanenin aylık açlık ve yoksulluk istatistikleri ile yıllık ortalama hane halkı gelirini dikkate alıp karşılaştırdığımızda; Türkiye’de nüfusun yüzde 60,4 dolayında kesiminin yani 51 milyon 600 bin kişinin açlık sınırının altında yaşadığı görülmektedir. Nüfusun yüzde 37,6’sının yani 32 milyon 150 bin kişinin ise yoksulluk sınırının altında yaşadığı görülmektedir. Kısaca, nüfusun yüzde 98’i yani 83 milyon 750 bin kişi açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.

Temel gıdalardaki söz konusu fiyat artışı ve pahalılık karşısında gelir düzeyi düşük olan halkımız derin bir çaresizliğin içine düşürülmüştür.

Yüksek gıda fiyatlarının nedeni, açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayan halkımızın aleyhinde olan yanlış gıda, tarım, pazarlama ve fiyat politikalarıdır. Bu nedenle; halkın temel gıdalara erişimini sağlamak için gıda, tarım, pazarlama ve fiyat politikaları, özellikle de ezici çoğunluğu dar gelirli olan halkın lehine değiştirilmelidir.

Acil olarak, devlet okullarında öğrencilere ücretsiz yemek verilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Geçim zorluğu çeken ailelere gerekli ve yeterli maddi destek sağlanmalıdır.

Bununla birlikte, halkın satın alma güçlerini yükseltecek, temel gıdalara erişimini sağlayacak şekilde, ücret ve istihdam politikaları ile gerekli tüm ekonomik ve sosyal politikalar uygulamaya konulmalıdır.
Anayasa madde 166, ‘Özellikle sanayinin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasını planlamak devletin temel görevidir' iktidarı anayasal görevini yerine getirmeye davet ediyoruz...!"