CHP Adapazarı İlçe Başkanı Füsun Çetin, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı.

Başkan Çetin, yayınladığı mesajda şu ifadeleri kullandı:

"Herkes sağlıklı, dengeli bir doğal çevrede yaşamak hakkına sahiptir. İnsan ve çevre birbirinden ayrılması olanaksız bir bütündür. Anayasamız da tanımlanan, “Herkesin Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama Hakkı” kavramı, bugün yaşanan olumsuzluklar ve kuralsızlıklar ortamında yeni tartışmaları gündeme getirmiştir.

Toplum ve Ülke yararını göz ardı eden yatırımların, ülke kaynaklarını talan eden uygulamaların, çevrenin kirletilmesi ve doğanın tahribatına neden olan enerji santrallerinin, altın madenlerinin, otoyolların, hiçbir tarihi ve kültürel değerler dikkate alınmadan uygulanan kentsel dönüşümlerin, Yükselen Değer olduğu AKP iktidarın da ; Çevre hakkı kavramı aslında bir Demokrasi sorunu olmaktadır.
 
2872 sayılı Çevre Kanun’un amacı, “Bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır.”

Bütün vatandaşların ortak varlığı olan çevrenin korunması, iyileştirilmesi, Ülkenin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve tarihsel zenginliklerinin korunarak, bugünkü ve gelecek kuşakların sağlık, uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınması için yapılacak düzenlemeleri ve alınacak önlemleri ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleriyle uyumlu olarak belirli hukukî ve teknik esaslara göre düzenlemek, olarak belirlenmiştir.

“Çevre hakkı” çevrenin “herkesin ortak varlığı” olduğu temeline dayalı “eşitlik” ilkesinde yükselen bir haktır. Bu hakla ulaşılmak istenen, doğayı sömürü değil, uyum temelinde bugünkü ve gelecek kuşaklar için yaşamaya elverişli kılarak herkesin ondan eşit yararlanması hedefidir. Çevre hakkı ile diğer haklar arasında görülen çatışmalar, çevre hakkının, yani insanın var olma ve yaşamını sürdürme hakkının yararına dengelenmelidir.

İktisadi büyümede, sadece iktisadi geliştirme göstergeleri değil, aynı zamanda tabii kaynakların korunması, kültür miraslarının korunması gibi konularla da ilgilenilmelidir. Temiz hava, su, orman, toprak gibi çevre kaynakları korunmalı, dengeli bir nüfus artışı sağlanmalıdır. Çevre politikamız, kamu yararı gözeten, halk sağlığı ve çevrebilimle ilgili yaşamı ön gören bir biçimde ilgili kurum, kuruluş, meslek odaları ve kişilerin katılımı ile belirlenmeli ve içerisinde kısa, orta ve uzun vadeli planları barındırmalıdır.

Ülkemizde genel politika süreçleriyle büyük bir uyum içinde, çevre alanı da yıllar boyunca istismar edilmiş, bir talan ve yağma olanağı olarak yerli ve yabancı sermayenin hizmetine sunulmuştur. Çevre sorunlarına ilişkin politika yoksunluğu ve yasal karmaşa, denetim ve yaptırım eksikliği gibi sorunlar; doğal olay olan depremlerin katliama, yağışların sel felaketlerine, yanlış yerleşim politikalarının rant kavgalarına, çöp dağlarının bombalara dönüşmesine neden olmaktadır.
Çevre alanında, doğal varlıklarımızın korunması ve gelecek kuşaklara taşınması, bir insanlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. O halde, çözüm yolunda da son sözü insanlığın söyleyeceği açıktır.

Daha fazla kâr ve sömürü için çevreyi hiçe sayan politikalardan vazgeçilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bu kapsamda toprağımıza, suyumuza, havamıza, kıyılarımıza, meralarımıza, ormanlarımıza kısaca tüm yaşam alanlarımıza birlikte sahip çıkmak dileği ile daha iyi yarınlar için mücadelemize hep birlikte devam edeceğimizin bilinmesini isteriz."