Türkiye'nin en uzun 3. nehri olan Sakarya Nehri'nin şehre adını mı verdiği yoksa şehirden mi adını aldığı konusu yıllardır tartışılıyordu.

Toplam uzunluğu 824 kilometre olan ve bir kolu Afyon bir kolu ise Eskişehir'den doğan nehir Sakarya'dan Karadeniz'e dökülüyor.

Nehrin adını ise Yunan Mitolojisi'ndeki nehir tanrısı olan Sangarius'dan aldığı ve şehre de sonradan bu nehrin adı verildiği biliniyor.

Sakarya'nın sembolik yapılarından olan ve yüzyıllar önce yapılış amacının nehri geçmek olduğu düşünülen Justinyen Köprüsü ise günümüzde altından nehir geçmemesi sebebiyle merak konusuydu.


Ayasofya'yı da yaptıran Bizans İmparatoru I. Jüstinyen'in milattan sonra 527 yılında yaptırdığı en önemli tarihi yapılardan biri olan bu köprü yaklaşık bin 500 yıl önce nehri geçmek için yapılmıştı.

Günümümüzde nehrin uzağında kalan ve altından su akmayan köprünün mimarisi de oldukça dikkat çekici bir biçimde tasarlanmış.


Köprünün akarsuyu karşılayan sivri burunları suyun akış yönünün ise ta mtersi yönde inşa edilmiş. Nehirden çok uzakta kalan ve ilk bakışta ters olduğu düşünülen köprünün gizeminin ise Sakarya Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Geoteknik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ertan Bol ulusal bir gazeteye yaptığı röportajda açıkladı.


KÖPRÜNÜN MİMARİSİ

İnşası iki yıl süren köprü, Roma eserlerinin karakteristik özelliklerinden ise biraz farklı bir yapıda.

Köprünün nehrin içinde kalan ayaklarına akıntı yönünde sivri, akıntıya karşı yönde ise yuvarlatılmış cepheler inşa edilerek dalgakıran görevi görmesi sağlanmış.

Diğer ayaklardan farklı oaln batı kıyısındaki ayak ise aynı zamanda köprünün en geniş ayağı. Bu ayak 9 metre genişliğiyle dikkat çekerken aynı zamanda ayağın her iki cephesi de sivri uçlu olarak inşa edilmiş.

Benzer klasik Roma eserlerinde ise köprü ayaklarının her iki yönünde sivri uçlar kullanılmış.

Eylül ayının son haftası: Dünya Kuduz Günü Eylül ayının son haftası: Dünya Kuduz Günü

Köprünün en dikkat çeken gizemi ise Sakarya Nehri'nin günümüzdeki akış yönünün tersi yönüne göre inşa edilmiş olması.

NEHRİN YERİ DEĞİŞMİŞ

Sakarya Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Geoteknik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ertan Bol, yüzyıllar önce yapılan köprünün yapılış nedenini ulusa bir gazeteye anlattı.

Doç. Dr. Ertan Bol, "Sakarya Nehri geçmişte iki kola ayrılmış olarak akardı. Nehrin bir kolu Beşköprü'nün (Jüstinyen Köprüsü) altından, diğer kolu da aşağı yukarı bugünkü yatağından akıyordu. Bu iki kol, Söğütlü civarında tekrar birleşiyordu. Adapazarı bu iki kol arasındaki kara parçası (ada) üzerinde kurulmuştur. Eskiden halk da buraya 'ada' derdi. Bugün bile halk arasında Adapazarı değil, 'ada' şeklinde anılıyor" şeklinde açıklamalarda bulundu.

Sakarya Nehri'nin zemin özelliklerini de anlatan ve beşyüz yıl önceki akış yönünü bugünkü akışıyla karşılaştıran Bol, nehir yatağının değişimimi de gösterdi.

Doç. Dr. Bol, "Bilindiği üzere nehir yataklarının tabanlarında çoğunlukla iri kum ve çakıllar bulunur yani burada nispeten koyu mavi kısımlara denk düşüyor. Nehirler geçmişte yatak değiştirdikçe bu kumlu/çakıllı birikintileri geçmiş olduğu yerlerde bırakır, bir nevi iz bırakır. Biz bunları toprak altında bulduğumuz zaman eski nehir terk edilmiş yatağı buradan geçiyordu diyebiliriz. Günümüzü temsil eden en sığ derinlikli zemin haritası (0.00-2.25 m) neredeyse hiç çakılları göremiyoruz. Bu da üst 2.25 metrede kent merkezinde hiçbir nehir aktivitesinin olmadığını bize söylüyor. Ancak 3.25-5.25 metre haritasına bakınca kentin doğusundan bir nehrin kuzeye doğru girdiğini, Erenler'deki ana cadde boyunca kuzeye doğru gittiğini ve kuzeye doğru çıktığını net bir şekilde görebiliyoruz." dedi.

DEPREMDEN SONRA DEĞİŞTİ

Meydana gelen büyük depremlerin yeryüzü şekillerinde değişikliğe yol açtığını belirten Bol, Kuzey Anadolu Fayı'nın da Sakarya üzeride etkili olduğunu ifade etti.

Doç. Dr. Bol, "Sakarya Nehri, Beşköprü Vadisi'nden ve şu anki kent merkezinin daha doğusundan iki kol halinde akmaktaydı, zamanla doğudaki kol batıya kente doğru yaklaşmış ve 500 yıllarında iki kol kentin hemen kuzeyinde birleşerek tek nehir haline gelmiştir. Bu tarihlerde Justinianus Köprüsü kurulmuş olup kentin bir ada görünümüne geldiği dikkate değerdir. Daha sonra bu iki kol tekrar birbirinden ayrılarak sağ kol daha doğuya ve en son şu anki konumuna gelmiş ve nehir, vadideki kolunu tamamen yitirmiştir. Bu arada Geyve’den çıkan Sakarya nehri KAF (Kuzey Anadolu Fayı) ile karşılaştığında fayın sağ yönlü doğrultu atımına uygun olarak nasıl ötelendiği de dikkat çekiyor. Bu durumda KAF’ın ovanın şekillendirilmesinde aktif bir rol oynadığı anlaşılıyor." şeklinde konuştu.

KÖPRÜ TERS Mİ YAPILDI?

Şekli ve konumu sebebiyle ters inşa edildiği düşünülen köprü ile ilgili açıklamalarda bulunan Bol, "Yapıldığı zamanda üzerine sekiz kemerli 429 metre uzunluğunda büyük bir köprü yapılacak kadar geniş akarsuyu karşılayan bu yapının altından geçen nehrin bir kısım araştırmacılar tarafından kuzeyden gelen bir nehri karşıladığı savunulmaktadır. Araştırmacıların bu görüşü kabul etmelerindeki en büyük dayanak, köprü ayaklarının sivri uçlarının kuzeye doğru bakması ve dolayısı ile bu ayakların kuzeyden gelen bir akarsuyu karşıladığı şeklinde yorumlanmasıdır” dedi.

Köprü ayaklarının bir tarafının sivri bir tarafının ise geniş inşa edilmesinin de bir sebebe bağlı olduğunu belirten Bol, şu ifadeleri kullandı:
"Köprü ayakları incelenecek olursa aerodinamik yapıda olduğu görülür. Aerodinamik yapıların sürüklenme etkisini oldukça azalttığı biliniyor. Bu durum su veya havanın geliş yününün aerodinamik yapının keskin tarafından değil yuvarlak tarafından gelmesi şeklinde sağlanır ve aşağıda türbülans oluşumu da minimuma iner. Bilindiği üzere köprü ayaklarının akış aşağı taraflarında oyulmalara meydan vermemesi açısından minimum türbülans istenir. Sonuçta zamanın yapı ustaları bu mühendislik bilgisine sahip olabilirler. Köprünün güvenliği için akış aşağıda minimum türbülans (çalkantı) oluştur ki köprü ayağının altı oyulup yıkılmasına sebep olmasın."