Diyanet İşleri Başkanlığı 1989 yılından itibaren Ekim ayının ilk haftasını “ Camiler Haftası” olarak kutlaya gelmiş iken, 2003 yılında yapılan değişiklikle haftanın ismi “ Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olmuş. Güzel de, eğer benim camilerimde, Allah’ın:
 ..اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دٖينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتٖي وَرَضٖيتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ دٖيناًؕ..
 “Dininizi olgunluğa ulaştırdım ve onun sizin dininiz olmasından razı oldum”/(Maide 3) dediği bu dine yapılan eklemeler, hurafeler, dinde olmadığı halde dindenmiş gibi gösterilmeye çalışılan hatta gayret edilen ilâveler v.b. dururken camiler haftasını kutlamak ne kadar hakkımızdır? 

Adeta erkekler için miş gibi, cenaze, bayram ve Cuma namazlarına kadınların gelmesi engellenmiş bir ülkede “Camiler Haftası” nın kutlanmasına ne derece hak verilebilir? 

Her Cuma günü uydurma hadislerle yapılan çoğu vaazların dinlendiği bir ortamda bu haftayı kutlamanın manası var mı? 

Evime yakın olan birkaç caminin birisinde Cuma hutbesine başlarken imamın ezberlediği Arapça ifadelerini telefonuma çekip kaydettim, aman Allah’ım! Lügat parçalıyor, Ayet ve hadis olmayan ifadeler dakikalarca Arapça ifadeler, sanki Araplara hutbe irad ediyor mübarek. 

Gönül arzu eder ki DİN GÖREVLİLERİ yalnız namaz kıldırmakla kalmasın, toplumun her yönden başvuracağı kanaat önderi olsun. Bu vasıflarda yetiştirilen kaç tane imam gösterebilirsiniz? 
Bu camiaya önce saygınlık kazandırılmalıdır. Öncelikle bilgi birikimi, yetenek, tok gözlülük, hesabi değil, hasbi olunmalı meselâ. 

Cami görevlilerinin bulunduğu lojmanların kahr ekserisi cami tuvaletinin üstünde bulunması yüz karasıdır. 

Eskiden başörtüsü, hademelere ve temizlikçi bayanlara serbestti , sen buna layıksın dercesine. 

Din Görevlisine de adeta deniyor ki sen wc nin üstünde kalmaya layıksın, meskenin orası. 

Diyanet ve Müftülerimizin bu rezalete bir dur deme zamanı gelmedi mi? 

Din görevlilerini öncelikle cami dernek başkanlarının tasallutundan kurtarın. Derneğe ait lojmanda oturan görevli, başkana karşı her hareketinde dikkatli olma zorunda. Din görevlisinin ev kirasını dernek ödüyorsa o görevli adeta esaret altındadır. Küçük bir uyuşmazlıkta lojman ön plandadır.
Düşünebiliyor musunuz, vazifeli bulunduğu cami derneğinin üye sayısı dondurulmuş olduğundan o derneğe üye olamayan nice Din Görevlisi vardır.  

Din Görevlileri Başkanlığı yaptığım 14 yıl (1988-2002) içinde hep bunlarla mücadele ettiğim için bu konuları çok iyi bilirim.  

Başkanlık yaptığım o dönemde Sakaryadakki Din Görevlilerinin istek ve temennilerini alıp kaydederek 35-38 maddelik dosya halinde –ki bu dosya Adap. Din Gör. Dern. Arşivinde vardır, eğer saklıyorlarsa) Ankarada gidip bir hafta kalıp zamanın Başbakanı Demirel olmak üzere Diyanetten sorumlu Bakan Nevzat Ercan Beye, Diyanet Reisi Yaşar Nuri Yılmaz, Meclis Başkanı, Bakan ve milletvekillerine TBMM de bu dosyayı takdim etmiş ve bu dosyanın maddelerinden biri, Cami inşaatı tamamen bitince o caminin derneğinin de sona erdirilmesi, cami görevlilerinin o cami derneğinin tabii üyesi olması, fazla mesainin ücretlendirilmesi, Kuran Kursu öğreticilerine öğretmenlik payesi verilmesi gibi maddelerin ne kadar yerinde olduğu hatırladığım kadarıyla 2017 yılında mesai ücretinin konu edilip karara bağlanmasıyla anlaşılmış oldu. 

Önceki Diyanet Reisi basında da yer aldığına göre (03.10.2010)  Din görevlilerinin kanaat önderi olması yönünde bir talebi olmuştu.
Çok güzel desteklerim fakat,
Siz daha, bu güzelim dinden hurafeleri ve uydurma hadisleri ayıklayamamışken, ilmihallerde İlâhî hükümlerin yanına beşerî yorumları “din” diye takdim etmişken, coğrafyası farklı, zamanı ve şartları farklı olduğundan dolayı hiçbir tutarlı yönü kalmayan eskimiş nice bilgilerle yetiştirdiğiniz imamlardan kanaat önderi olmalarını isterseniz, isteğiniz havada kalır, inandırıcılığınızı kaybedersiniz. Tüm Din Görevlisi kardeşlerime muhabbetim var ama bağışlasınlar gerçekleri gizlemenin kimseye faydası yok. 

Ücra köşede bulunan bir köyde okutulan hutbe ile şehir merkezinde okutulanın aynı olduğu bir ülkede camiler ve din görevlileri haftası kutlama olsa olsa göstermeliktir, bir şeyler yapıyorlar desinler’den öteye bir şey ifade etmemektedir. 

Her mahalleden farklı sesli eski ezanları özledim, tek merkezden şehre okuyorum diye ezanlar gereksiz türlü nağmelerle okunur, üstüne üstlük hoparlörler sonuna kadar açılır, 100 metre aralıklı camilerden ezan sesi birbirine karışır, kulakları mahveder, adeta bitmesi beklendiği bir ortamda camiler haftasını kutluyoruz. 

Arkadaşınızla bile konuşurken ses yüksekliğinden rahatsız olursunuz değil mi. 

Ezan, davettir, davette üslup önemlidir. 

Ses volümü öyle ayarlanmalı ki rahatsızlık vermeden zevkle dinlensin. 

Kulakları sağır edercesine bebekleri ağlatan, hastaları zıplatan ses yoğunluğu var ezanlarda. 

Camiler, bulundukları mahalde mevcud insanların günde beş defa kongre yaptığı yerler olma durumundadır. Kongrelerde neler konuşulması gerektiğini hepiniz bilirsiniz. Camiler, dayanışma, kaynaşma mekânlarıdır. 
Var mı böyle bir şey?
Öyle, etliye, sütlüye karışmadan, sağa sola bakmadan 27 derece sevap alacağım diye afedersiniz patates çuvalı gibi olmak değildir cami cemaati. 

Alırsın 27 derece, çok daha beklersin! 

Cuma namazı, haftalık kongre, bayram namazları yıllık kongredir. 

Kongrelerde haliyle problemler anlatılır, çözüm için gerekli kararlar alınır. 

Peygamberimiz zamanında cemaat olmak böyle bir şeydi. 
Var mı şimdi bu ruh, bu anlayış? 

İslamı şekilden ibaret anlattılar bize. İlk safta olan şu kadar sevab, 
Camide konuşana şu kadar ceza, 

Namazda mısın, tekbir alırken ellerin başparmağı kulak yumuşağına değecek, eller göbek altından şöylesağ el başparmak ile serçe parmağı bileği şöyle kavrarken diğer üş parmak bileğe doğru paralel uzanacak, 

Secdeye varırken iki elle pantolonu çekersen namaz bozulur, (muş)

Oturuşta sağ ayak parmağı kımıldamadan dikik olacak, 
Hz. Ömer kanamasaydı ayak parmağımı çakardım demiş (miş)

Hı harfini Ha diye okursan, ayın harfini şöööööyle boğazdan çıkarmazsan…..gibi abuk subuk şeylerle bizi uyuttular. 

Okuduğunun ne manaya geldiğini bilmeyen ayın’ı, ha’yı şöyle dese ne olur, böyle derse ne olur? 

Adam, 40-50 sene günde şu kadar kıldığı namazın her rekatında Fatiha okur da, ben namazımda Allahıma ne diye yalvarıyorum diye bir defa olsun merak edip Fatihanın mealini okumazsa bu kişi HA dese ne olur, HI dese ne olur?  

Kuranın geliş amacı, onu tecvidli okumak değildir. 

Allah, Kuranı Peygambere indirirken şurayı şu kadar bir elif miktarı çek, şurada meddi arız, burada meddi lazım, munfasıl, muttasıl olacak demedi, bu mesajı anla dedi. 

Mukabele veya Kurandan okunan bir parça sonunda bir de mealini okuyalım, bakalım Mevla ne mesaj veriyor dense, kimse orada kalmaz, herkes dağılır gider çünkü sıkıntıya gelmezler, 

Bu nasıl bir ibadet ki, anlamını bilmeden okunduğunda sıkılmıyorsun da, anlamı seni sıkıyor! 

Bu, en büyük beladır, musibettir, haberimiz yok! 

Allahtan hiç mi çekinmiyoruz yahu 

Kuran, anlaşılmamak üzere defalarca okunur mu? 

Kendinize hiç sordunuz mu, Kuranı güzel okuma yarışları yapılır da, neden Kuranı güzel anlama yarışları yapılmaz! 

Kuran okunurken adam ağlıyor, güzel bir şey, ağlasın da, neden ağlıyor? 

Anladığı için mi, ses güzelliğinden mi? 

Ağlamanın neden olduğunu Allah şöyle açıklıyor: 
… وَإِذَا سَمِعُوا مَا أُنْزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَى أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّ 
 “Resûle indirileni duydukları zaman, tanış çıktıkları gerçekten dolayı gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün…” (Maide 83) 

Kuran güneştir, 

Her iki dünyamızı aydınlatır, zehirli havayı bertaraf eder. 

Kuranı anlamaz ve yaşamaz isek, zehirli hava üzerimizden eksik olmayacaktır. 

Hayatımıza Kuran güneşi vurması için Allahın mesajının anlaşılması şarttır. 

 Birinci önceliğimiz maalesef “Allah mesajında ne diyor” değil, bunun yerini tecvidli okuma almıştır. Camilerimizde yıllarca Kurandan gerek namazda gerek namaz dışında kısa sureler, akşam-sabah-yatsı namazları sonunda belli ayetler okunur; bir kerecik olsun Allah bu ayetlerde ne diyor diye mealine bakma zahmetinde bulunulmaz, bu teşvik dahi edilmezse istediğiniz şekilde Camiler ve Din Görevlileri Haftası" kutlayın ne çıkar. 

Tabiki bende hakiki manada kutlanması taraftarıyım, ihdas edenlerden Allah razı olsun, dost acı söyler.  Kutlansın, memnuniyet duyarız ama içi dolu kutlanılması şartıyla.

05 Ekim 2021
Hasan Karagüzel