“Çocuk ilk yıllarda gölü doldurabilirse denizlere ve okyanuslara kolaylıkla ulaşacaktır.” Özgüvenin artmasının temeli, yetişkinlerin çocuğa inandığını ve güvendiğini hissettirmesiyle alakalıdır.
 
Özgüven, bir çocuğun kendisine yönelik iyi duygular geliştirilmesi sonucu kendisini iyi hissetmesi demektir. Başka bir deyişle “ Kendisi olmaktan memnun olması ve bunun sonucu kendisi ve çevresiyle barışık olması” demektir.
Özgüven, çocuğun doğuştan getirdiği biyolojik özellikleri, (mizaç, zeka, fiziksel özellikler vb.) çevresel etkiler ile çok erken dönemlerde şekillenmeye başlar.
Büyükleri tarafından sevgi gören, gereksinim duyduğunda beklediği yakınlık ve ilgiyi bulan, fikirlerine değer verilen ve önemsenen, güven duyulan ve sorumluluklar verilen, iyi yaptığı şeyler için övülen, gurur duyulan, yaptıklarında hataya yer verilen ve olduğu gibi kabul edilen çocuğun kendisine özgüveni olur.
  Özellikle okul öncesi döneme kadar çocuğun özgüveni, anne babanın verdiği sözel olan  ya da olmayan tepkilerle, anne babanın çocuğa yönelik tutum ve davranışları ile, çocuktan beklentileri ile, övgüleri, eleştirileri, kucaklamaları, gülümsemeleri … ile gelişir.

    Anaokuluna başlama, ilkokula başlama gibi aile dışındaki sosyal ortama girişle birlikte çevrenin görüşleri de özgüvenin gelişiminde önem kazanır. Çocuğun yeni girdiği sosyal ortamda kendisine bir yer bulabilmesi, kendisini ortamda var edebilmesi için kendisi için olumlu bir duygu geliştirmeye ihtiyacı vardır. Bu nedenle akran grubuyla olumlu ilişkiler kurma, akademik olarak başarılı olmak, sosyal aktiviteler içinde iyi olmak ve olumlu geri bildirim almak oldukça önemlidir.

Özgüven Yetersizliğinde Ailenin Etkisi
Aşırı himayeci davranan aileler, çocuklarda özgüvenin yetersiz gelişmesinin nedenlerinden biri olabilmektedir. Bazı anneler çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek için aşırı korumacı tavırlar sergilemektedir. Çocuklarını sevgi ve şefkate boğan bu anneler, çocukları hiçbir zorlukla karşılaşmasın diye her türlü işi kendi üzerlerine alırlar. Bu tip ailelerde anne, çocuğun yapması gereken şeyleri yapar, çocuk adına düşünür, ona fazla yük vermez. Aslında bu iyi niyetle yapılan bir eğitim hatasıdır. Çocuğun bütün sorumluluklarını üstlenmek çok büyük bir risktir; çünkü çocuk kendi sorununu kendi çözme becerisi kazanamamaktadır. Bu tür bir davranışa mâruz kalan çocukta “Ben yapamam.” duygusu oluşur. Bu, özgüveni azaltan bir duygudur; çocuk kendisini yetersiz, güvensiz hisseder ve annesine sormadan hiçbir şey yapamaz hâle gelir.

Çocuğu, küçük yaşlardan itibaren hayata hazırlamak gerekir. Sorumluluk alabilen bir çocuk, yetiştirmek isteyen aileler onun büyümesini beklemeden, küçüklüğünden itibaren çocuğa bazı küçük görevler vermeliler ki çocuk bazı şeyleri yapabildiğini, elinden bazı işlerin gelebildiğini fark edebilsin.Küçükken çocuğuna hiçbir sorumluluk vermeyen bazı anne-babalar, çocukları ileriki yaşlarda sorumluluk almayınca tepki gösterebilmektedirler. Oysaki aile, o yaşa kadar çocuğa bazı sorumluluklar yükleyip inisiyatif vermediyse çocuğun birdenbire ayaklarının üzerinde durmayı başaramaması gayet doğaldır.

Çocuğun kendine güvenini azaltan diğer bir etken de mükemmeliyetçi anne-babaların eleştirileridir. Eleştirilen çocuk kendisini, yetersiz  ve beceriksiz hissedebilir. Örneğin, çocuk eve kötü bir karne getirdi, notlarının çoğu zayıf, birkaç tane de iyi var. Aileler genellikle karneye bakıp: “Şu niye zayıf, bu niye zayıf?” diyerek çocuğu eleştirebilmektedirler.  Doğru olan: “Bak, şundan beş almışsın, bundan dört almışsın. Şu zayıfları nasıl düzelteceksin?” tarzında yaklaşmak, çocuğu başarıya motive etmektetir. O zaman çocuk kendisine değer verildiğini ve sorumluluk aldığını hisseder.

     Çocuk, yanlış bir şey yapınca onun kişiliğini eleştirmek çok büyük bir hata ve özgüven yıkıcı bir davranıştır. Onu karşınıza alıp yaptığı hatayı kendisine sakin ve kararlı bir dille anlatırsanız çocuk sizi anlayacaktır. Hatasını göstermek yerine: “Sen zaten şöylesin, böylesin.” Demek, çocuğu yaralamaktan başka bir şey yapmaz. Çocuk ailesinin yanındayken kendini yetersiz hissediyorsa sorunu çocukta değil ailenin çocuğa olan tutumunda  aramak gerekmektedir.
       Çocuğun özgüvenini azaltan bir eğitim hatası da çocuğu başkalarıyla kıyaslamaktır. “Bak, arkadaşın hep ders çalışıyor, çok başarılı. Sen niye öyle değilsin?” diye başkasıyla kıyaslanan çocuk kendini güvensiz ve yetersiz hisseder. Halbuki çocuğa kendisi için ders çalışması gerektiği öğretilmelidir . Nasıl ki anne-baba, çocuklarının kendilerini başka anne babalarla kıyaslamasından rahatsızlık duyarsa çocuk da başka çocuklarla kıyaslandığında aynı rahatsızlığı hissetmektedir. Anne babaların bu bilinçte olması çok önemlidir.
Özgüvenden yoksun bırakılmış çocuklar, sürekli kendilerini ailelerine  ve çevrelerine  kanıtlama gereksinimini hissetmektedirler. Bunun için ya bir gruba dahil olurlar, ya okuldan kaçarlar, ya da marka tutkusu geliştirirler.  Kendilerini gerçekleştirmeyi bir grup veya marka ile  yapmaya çalışabilirler. Özgüvene sahip olan bir çocuğun marka takıntısına girme olasılığı daha azdır, bunu çok önemsemez.  
 
Kendisini değerli görmeyen (özgüven yetersizliğinde ) çocuk yaşadığı aile, çevre, okul ve toplum içinde problemlere sebep olabilmektedir. Çocukların özgüvenlerini sağlamak için yapılması gereken  şeyler:
 
1. Var olmalarının sizin için ne kadar önemli olduğunu onlara hissettirmelisiniz. Onlara olan sevginizin başarı ya da başarısızlıklarına bağlı olmadığını, var olmalarının sizin için ne kadar önemli olduğunu ve ne olursa olsun onları daima seveceğinizi söylemelisiniz.
2. Çocuğunuzun gerçek özgüveni sağlamasında yardımcı olmalısınız. Çocuğunuzun zayıf yanlarını görmezlikten gelmemelisiniz,  ama onu bundan dolayı eleştirmemelisiniz. Çocuklar kendilerindeki eksiklikleri ve kusurları kabullenmeli,  iyi ve kuvvetli oldukları yanları ile gurur duyabilmelidirler.
3. Çocuğunuzun  kendi yeteneklerini ortaya çıkartmasında yardımcı olmalısınız. Çocuklar birbirlerinden farklıdır. Her çocuğun farklı özellikleri ve yetenekleri vardır. Hepsinin başarılı olduğu alanlar değişiktir. Çocuklarınıza kendi ilgi alanları ve yetenekleri doğrultusunda faaliyetlere katılma imkanı sağlayarak onların araştırmaları ve yeni şeyler keşfetmeleri için desteklemelisiniz. Böylece kendisinde  var olan yeteneklerin ortaya çıkmasını sağlayarak kendisine güven duymasını sağlamış olursunuz.
4. Yaptıkları ve ilgilendikleri şeylerin, sizin için ne kadar önemli ve değerli olduğunu göstermelisiniz. Katıldıkları faaliyetleri ve ilgilendikleri şeyleri sormalı, okulda katıldıkları faaliyetlerin gösterilerine gitmelisiniz. İlgilendiği şeylerle ilgili okuduğunuz bir yazı ya da resmi onunla paylaşmalısınız.
5. Evinizde herkesin birbirine güveneceği bir ortam oluşturmalısınız. Duygularını, düşüncelerini, sevgisini, başarı ya da başarısızlıklarını, hayal kırıklıklarını aile fertleriyle rahatça paylaşabilen çocuklar özgüvenli olurlar. "Söylediğin kadar da kötü değilmiş" ya da "Geçer canım merak etme." şeklinde cevap verme yerine, onların duygu ve düşüncelerini ciddiye almalısınız.
6. Çocuğunuza kendi davranışlarınızla örnek olduğunuzu unutmamalısınız. Çocuklarınıza, onlarda görmek istemediğiniz davranışlarda bulunmamalısınız. Unutmayın çocuklar size, sizin onlara davrandığınız gibi davranacaklardır. Sinirlenip onlara bağırdığınızda, kızınca bağırmanın normal olduğu mesajını verirsiniz.
7. Beklentileriniz çocuğunuzun seviyesinde olmalı, onu aşacak beklentilerinden kaçınmalısınız. Her çocuğun farklı yapabilme kapasitesi ve seviyesi vardır. Çocuğunuzun  istediğiniz şeyi yapamayacağını bildiğiniz halde bunu ondan bekleyip sonunda hayal kırıklığına sebep olmamalısınız. Ulaşabilecekleri hedefler amaçlayıp başarılı olmalarını sağlamalısınız.
8. Çocuklarınıza sorumluluklar vermelisiniz. Kendisine güvenilip sorumluluk verilen çocuklar, kendilerini yararlı ve önemli hissederler. Sadece çok özel yetenek ya da başarılarına değil her şeyine değer verdiğinizi ve taktir ettiğinizi belirtmelisiniz.  Küçük bile olsa yaptığı güzel bir şey ya da davranışı için onu övmeli  ve bunun sizin için  ne kadar önlemli olduğunu belirtmelisiniz.
9. Ne yaparlarsa yapsınlar onları bağışlamalı  ve sevgi ile emniyette olduklarını hissettirmelisiniz. Çocuklarınızı disiplin edin ama bunu hiçbir zaman sinirle ve katı kurallarla yapmamalısınız. Onların size olan  güvenini sarsmamalısınız.
10. Birlikte vakit geçirmelisiniz. Ortak yapacağınız faaliyetler bulup birlikte kaliteli  zaman geçirmelisiniz.
11. Onların özgüvenlerini sağlayacak sözlerde bulunmalısınız. "Yardımların çok işime yaradı, teşekkür ederim" ya da "Bak bu aklıma gelmemişti bu konudaki fikrini çok beğendim" gibi sözlerle onların katkılarına değer verdiğinizi göstermelisiniz.
12. Çocuğunuzla ilgili problemleri onu suçlamadan ya da onun karakterini eleştirmeden konuşmalısınız. Çocuklar kendileri ile ilgili problemlerde kendilerine saldırıp eleştirilmeden konuşulduğunda bu problemi çözmek için çaba sarf ederler. Onun karakterine değil, yaptığı şeye hitap ederek konuşmalısınız.
 
Özgüven, anne karnında başlayıp hayatın ilk yıllarında temeli atılan bir duygudur. Çocukların da bir gölün dibini dolduracak kadar su olarak düşünürsek, çocuk ilk yıllarda gölü doldurabilirse denizlere ve okyanuslara kolaylıkla ulaşacaktır. Özgüvenin artmasının temeli, yetişkinlerin çocuğa inandığını ve güvendiğini hissettirmesiyle alakalıdır. Her an çocuğa sözel olarak “sen yapabilirsin, tek başına başaracaksın” mesajını verirken kaygılı bakışlar ve vücut diliyle “Olmayacak, yapamayacaksın!” iletisi çocuklara giderse yine çocuk yapamaz.